09.09.2021 - 09:58 | Son Güncellenme:
16 yaşında girdiği sigorta sektörüne 26’sında veda eden, sosyal medya fenomenliği için "Çok para kazanmıyorum ama az da kazanmıyorum" diyen, şimdilerde hamilelik heyecanı yaşayan Ümran Avcu, hakkında tüm merak edilenleri anlattı. İşte Avcu'nun, Milliyet.com.tr'ye verdiği röportaj...
Kedi sever bir mizahşör. Tüm hayvanları seviyorum ancak kediler kırmızı çizgimdir.
Mesela abla-kardeş videolarındaki diyaloglarda, çocukluğumda ablamla yaşadığım şeyleri birebir görüyorum. Bu kadar şeyi yaşayıp gözlemledin mi, yoksa -mış gibi yapıp, içerik mi üretiyorsun?
Biz beş kız kardeşiz. Tüm içerikler de aslında buradan geliyor. Bazen haftalık planlama yaparken içerik bulamayınca annemlere gidiyorum orada muhakkak skeç buluyorum. Aşırı gözlemciyim. Çok ince noktalara dikkat ederim ve aklımda tutarım. Mesela bir ortamda espri yaparken kimsenin dikkat etmediği en ince noktayı bulur oradan güldürürüm herkesi.
Belirli başlıklar altında planlı şekilde mi içerik üretiyorsun? Yoksa o an bir yerde bir şey duyup ‘ah şimdi bundan şöyle bir şey çıkartırım’ deyip paylaşıyor musun?
Bazen planlama yapıyorum, bazen de o gün 'Aa bak bu çok iyi olur' diye bir video fikri bulduğumda hemen çekiyorum. Bir gün evdeyken kargom gelmişti, balkondan kuryeye 'evdeyim' diye bağırırken bir yeni mesaj; 'Geldik, evde yoktunuz.' O gün akşam bunu çekmiştim.
Sence en çok sevilen içeriklerin hangisi? Benim favorilerim 'müşteri hizmetleri' serisi.
'Abla-kardeş'. Çünkü aynılarını yaşıyorum ve bunları ablamların izlemesi hoşuma gidiyor. Bir de bazen alınıyorlar, 'Sen burada beni mi çektin? Burada benden mi bahsediyorsun?' diye. Halbuki birini çektim ama hangisiydi ben nereden bileyim. Üçü de aynı. Üç ablam, bir kardeşim var bu arada.
Evet sadece tripotum var. Kuruyorum, yazıyorum, çiziyorum, oynuyorum. Minimum iki saatimi alıyor. Ama herkes beğeniyor ya bütün yorgunluğum geçiyor.
Önce TikTok’ta, sonra Instagram’da patladın. İlk ne zaman bir içeriğin dikkat çekti de bu iş buralara kadar geldi?
Aslında benden önce kardeşim başlamıştı sosyal medyaya. Kendi çapında videolar çekiyordu, anneme şakalar yapıyordu. Çok da sevildiler. Ben de mizah dışında, eğlenmek için öylesine videolar çekiyordum. Kare yüz içeriğini birinden gördüm, kendisinden izin aldım. Devamında kendi içeriklerimi oluşturmaya başladım.
Daha önce kurumsal bir firmada çalışıyormuşsun. Ne iş yapıyordun ve ne kadar süre çalıştın?
Yedi yaşımda üçüncü sınıfa gidiyordum; o zaman Malatya’da köyde yaşıyorduk, okuma ve yazmayı erken öğrendiğim için köy okuluna erken almışlardı. Bu sebeple yaşıtlarıma göre okul hayatım iki adım öndeydi. Önce bankacılık ve sigortacılık ön lisans bitirdim, ardından kamu yönetimini tamamladım. Şu anda da uzaktan eğitim ile bilgisayar programcılığı okuyorum. Sigorta sektörüne 16 yaşımda girdim, 26’da istifa ettim. 10 yıl kadar sürdü ama bana sorarsanız bir ömürdü. Çok zorluk çektim. İnsanın arkasında kimsesi olmayınca eziyeti bitmiyor.
Son çalıştığım şirkette iş yüküm aşırı fazlaydı. Sabah 4-5’lere kadar çalışır, üç saat uyuyup 9’da tekrar mesaiye başlardım. Üzerimde üç kişinin iş yükü vardı ve ben üstesinden geldikçe daha çok yükleniyorlardı. Tiktok'ta bu videolarım izlenmeye başlayınca, sosyal medyaya da vakit ayırmaya başlamıştım ve bundan sonra olaylar içinden çıkılamaz bir hal almıştı.
Üç gün yıllık izin kullanmak istedim. Kendi müdürüm muhteşem bir insandı, o da Malatyalıydı. Beni anlıyordu. Bu sebeple iznimi onayladı. İznimin ikinci gününde şirketin genel müdürü beni aradı ve şirkete çağırdı. Ben de terfi verecekler sanıyorum! Kemal Sunal’ın filmi geliyor aklıma; herkes gerekli/gereksiz terfi aldı üç sene boyunca, ben sürekli 'abi ben, peki ben' diye yöneticilerime dert yanıyordum. Kime sorarsanız sorun, deli gibi çalışırdım. İnsan kendi işinde öyle çalışmaz.
Bana sosyal medya hesaplarımı fark ettiğini, böyle bir personeli burada tutamayacağını iletti ve anlaşmalı olarak ayrılmamı istedi. Canıma minnet! İkiletmedim, evrakları imzaladım ve istifa ettim.
'Kimse beni kovmadı, ben istifa ettim' dermişim. O kadar çok hakkım yendi ki orada, resmen Allah’ım bana 'Yürü ya kulum' dedi. Sadece şuna üzüldüm; evet artık benim bu şirketten kazandığım maaşa ihtiyacım yoktu, hiç kazanmasam bile eşim arkamdaydı. Ya ihtiyacı olan birine bunu yapsalardı? Kredi borcu olabilirdi, okuyan çocukları olabilirdi. Vebale bakın!
Geçtiğimiz haftalarda ‘yılın sosyal medya fenomeni’ olarak ilk ödülünü aldın. Nasıl hissettiriyor kısa bir zamanda hayatındaki bu kadar değişim?
Hayatımın hiçbir döneminde kötü bir insan olmadım. Hep yardımseverdim, biri bana kötülük yaptığında empati kurardım ve hatayı kendimde arardım. Aslında hayatımda bunların olacağını hep hissettim, çünkü ben iyi biriydim ve beni güzellikler bekliyordu. Ödül aldığımı duyunca inanılmaz sevindim, 10 yıllık çalışma hayatımda arkamda kimse olmadığı için bir kez bile ödüllendirilmemiştim. Halbuki arkası dolu olanlar hak etmedikleri halde çifter çifter ödüllendirilirdi. Hayatımda ilk defa bu anı yaşıyordum. Anlatamam sevincimi. Kanatlarım olsaydı o an uçardım.
Çalıştığın şirketlerde yoluna taş koymaya çalışanlar, arkandan iş çevirenler oldu mu?
Özel sektörün dedikodusu bitmez. Bir kere herkesin masa masa konuştuğu dedikodu yüzünden uyarı almıştım ve dedikoduyu da uyarı alırken öğrenmiştim (gülüyor). Haberim bile yoktu, satmışlardı beni. Her zaman taş koyanlar oldu; koltuk sevdalısı yöneticiler, aynı masada yemek yediğin çalışma arkadaşların... Kitap yazmam lazım içime sığmıyor yapılan haksızlıklar. Ben buralara çok zor geldim, annem tek başına büyüttü bizi. Babam maalesef bipolar, sürekli antidepresan kullanıyor ve uyuyor. Askerde kaza geçirdikten sonra teşhis konmuş. Hiç çalışmadı ömründe. Annem, kadın gibi kadındı. Babama da bize de sahip çıktı. Bu hayattaki azmim de her zaman annem için! Onu saraylarda yaşatacağım.
'Ümran ne kadar kazanıyorsun?' diye sormayacağım ama 'Çok kazanıyor musun?' diye soracağım sana. Ya da kazanmaya başladın mı?
Kendimi bildim bileli çalıştığım için hayatımın her dönemi para kazanıyordum. Ortaokul dönemimde her yaz annemin yanında tekstilde çalışırdım. Lise zamanımda beş gün okula gidip, hafta sonları Taksim’deki restoranlarda karşılama hostesliği yapardım. Hatta son senemde iki gün okula, üç gün staja, yine hafta sonları Taksim’de çalışmaya giderdim. Sadece şunu söylemek istiyorum; ilk defa sosyal medyada emeklerimin karşılığını almaya başladım. Çok kazanmıyorum ama az da kazanmıyorum. Eskiden çalışırken 10 kazanırdım 5’ini dağıtırdım; ihtiyacı olan insanlara, sokak hayvanlarına. Hiç değişmedim, hatta fazla elimden çıkarıyorum. Çünkü fazla para beni ürkütüyor; içinde bir yetimin, bir öksüzün veya bir masum hayvanın hakkı vardır her zaman. Fazlasıyla vermek gerek.
Tanınmaya başladığın zaman değişen ne oldu? Yani senle fotoğraf çekilmek isteyen insanlar var artık hayatında. Ruh halin aynı kalmış olamaz değil mi?
Pek değişmedim sanırım. Sevenlerim beni gördüklerinde onlardan önce ben sarılıyorum. Pozitif enerjiye inanıyorum ve yanlarıma gelmeleri beni çok mutlu ediyor. Değişen şeyler oldu elbette. Etrafımdaki insanlar değişti mesela, bir anda beni daha çok sevmeye başladılar.
Sence sosyal medyada bu işlerin ömrü uzun olacak mı, kendi işini kurmak istemez misin?
Kendi işimi kurmak istiyorum elbette. Aslında televizyonda olmayı çok istiyorum, bu olmazsa da kendi işimi kurmaya yöneleceğim. Uzun vadeli bir iş planı hazırlamak istiyorum, bugün ekmeğini yiyip yarın kapatacağım bir yer değil. Ancak biraz daha kazanmam lazım. Daha çok kadınlarımız için istihdam sağlamak istiyorum. Devamında işlerim iyi giderse de engelli sokak canları için bakımevleri kurmak istiyorum. Kısmet.
Güzel bir süreçtesin. Hamilesin ve bugün burada yakınlarınla ve sosyal medyadan takipçilerinle bebeğinin cinsiyetinin erkek olduğunu ilk kez paylaştın. Öncelikle sağlıklı bir süreç olmasını dilerim. Hamile olduğunu öğrendiğin ilk an nasıl hissettin, ilk kime söyledin?
Eşim evden çalışıyor. Testi önüne koydum, 'bundan sonra üç kişiyiz' dedim. Çok sevindik. Zaten planlı bir gebelikti, bekliyorduk yani. Eşimden sonra annemi aradım çünkü annem 'bu sene de çocuk yapmasaydın hakkını helal etmeyeceğim' diyordu. Malum toplum baskısından bunalmıştı o da.
Eşin Gökhan ile ne zaman tanıştınız?
2015 yılında tanıştık. Aynı sigorta şirketinde çalışıyorduk. 'Sana kahve ısmarlayayım' dediğimde tuzlu Türk kahvesi ikram etmiştim, niyetimi anlamış demek ki (gülüyor). Eşi de yok, benzeri de. Kaliteli bir adam. İyi ki karşılaşmışız. Sırtımı öyle bir yaslamışım ki bu dağa; yansa da, yıkılsa da benim burnum dahi kanamaz.
Hamile olduğumu anlayınca 'içeriklere devam edemem' diye düşündüm ama hala ediyorum. Doğduğunda da akıllı bir bebek olursa devam ederim ama gecemi gündüzüme katarsa biraz zor.
Bayram tatilinde nereye gideceğini sormuştu takipçilerin. Sen de ‘ben öyle Çeşme, Bodrum falan sevmiyorum. Malatya'ya gideceğim, orada zaman geçirmeyi seviyorum’ demiştin. Herkes kafayı bu kadar popüler yerlerle kırmışken, seni bu kadar Malatya'ya bağlayan neydi?
Aşırı Malatyalılık (gülüyor). Annem her yaz köye gidip ekip biçiyor, inek de besliyor. Biz gidip yemeyince de içi rahat etmiyor. O yüzden memleketime gitmek istiyorum her yaz. Çeşme’ye de, Bodrum’a da gittiğim oldu ama hiçbiri bir Malatya etmedi.