05.10.2019 - 11:03 | Son Güncellenme:
Son dönemde yönetmenlik kariyerinden çok Hazar Ergüçlü (27) ilişkisiyle gündemde olan yönetmen Onur Ünlü (46), Posta gazetesinden Oya Çınar'a çarpıcı açıklamalar yaptı.
Yaptığınız her iş farklı. Özgün olmak için özel bir çabanız var mı? Bence sen nasılsan eserin de öyle oluyor. Bir nevi aynan gibi. Eser denilen şey en temelde özgünlüktür. Ama bir işin değişik olması için özel çaba sarf ederseniz hakikaten değişik ve kötü olur. (Gülüyor) Ben değişik olsun diye bir şey yapmıyorum. Ama ben yapıyorum ve o iş değişik oluyor. Çünkü kafam biraz böyle çalışıyor. Ayşe’nin hikayesi kafanızda hep var mıydı? Yoksa artan taciz ve şiddet olayları mı size bu romanı yazdırdı? Belli ki içeride bir şeyler birikmiş… Ayşe aslında bir film karakteriydi. Filmini yapamadık ama ona bir şekilde hayat vermek istedim ve kişiliğinin bu romana çok uygun olacağını düşündüm. Kadın meselesinde, yıllardır olan bitene karşı duyduğum öfke, Ayşe karakteri üzerinden açık bir şekilde ortaya çıktı.
Romanda şiddetin her türlüsü var… Evet çünkü ben bunu sadece kadınlar üzerinden algılamıyorum. Erkek çocukları ve yetişkin erkekler de buna maruz kalıyor. İş yerindeki mobbing de bunun bir parçasıdır. Söylendiği gibi faşizm topla tüfekle gelmez. Küçük hareketlerle, günlük hayattaki dokunuşlarla, yavaş yavaş gelir. Kadına yaşatılan faşizmi, aslında hayatın içinde biraz gücü olan herkesin herkese yaşattığını görmezden gelemeyiz.
Bu neyle ilgili sizce? Valla 'Hastalık' deyip kestirip atıyoruz. Hayır! Bu, eldeki gücün dengelenememesiyle, gücün giderek seksi bir haz vermesiyle ilgilidir. O gücü kullanmak insana libidinal bir haz verir. Özellikle seri katiller bundan bahseder. Haz alırlar ve kendilerini kuvvetli hissederler. Gücü elinde bulunduranın bunu kullanma şeklinde ahlaki bir sorun var. Güç ahlaksızca kullanılıyor. Romanınızın kahramanı Ayşe’nin öfkesi de buna aslında… Evet, bu benim de öfkemdir. Gücün kötü kullanılmasına karşı çocukluğumdan beri tepkiliyim. Evet, Ayşe’nin yaşadıklarını yaşamadım. Öğretmen çocuğuydum. Çocukluğum sakin ve standart geçti. Şiddet görmedim ama hayatın içine karıştıkça çirkinlikleri görmeye başladım ve bu durum derinlerde baya bir öfke biriktirdi.
Cenazede gülme krizine tutulmak gibi tuhaf anlar vardır ya, insan kitabı okurken öyle anlar yaşıyor. Yangın hikayesini okurken kahkaha attım. Ben mi tuhafım? Hayır, yapmak istediğim tam da buydu çünkü. Benim dünyaya bakışım böyle. Bektaşi geleneğinde ‘Acıyı bal eylemek’ diye bir şey vardır. Bu bir kaçış değil, aksine üzerine gidiştir. Lanet bir acı çekersin, fakat bunu göğsünde yumuşatarak oradan hayat ve kendinle ilgili bir bakış çıkarırsın. Ben felakete, şiddete, acıya ve zulme karşı direnme biçimi olarak mizahı kullanıyorum.
Ayşe 'Herkes ölmek için can atıyor ama heyhat, kimsenin öldürmek üzerine düşündüğü yok' diyor. Siz hiç öldürmek üzerine düşündünüz mü? Özellikle birini öldürmeyi düşünmedim ama öldürmeden alınan hazla ve intikam duygusuyla öldürmenin gerekçesinin ne olabileceğini düşündüm. Bir bebeğin katile dönüşmesindeki süreci düşündüm. İnsan Ayşe için üzülüyor ama ona acıyamıyor. Bunu nasıl sağladınız? İşte bu benim çok hoşuma gidiyor. Özelikle böyle hissedilmesini istiyordum. Acıdığın insanla benim istediğim anlamda özdeşleşmezsin. İnsanların Ayşe’yle doğrudan bir bağlantı kurmasını istedim. Eğer ona acısaydık bu özdeşleşmeyi sağlayamazdık.
Romanı bitirdiğinizde, önce sevgiliniz Hazar Ergüçlü’ye okutmuşsunuz. Nasıl buldu? O sevdi... Sonra çevreden aldığım yorumların hepsini o da söyledi. Bir sürü açıdan Ayşe’yi sevdiğini, ona kuvvet verdiğini, ondan çok şey öğrendiğini, akıp gittiğini... Ondan da geçer not aldım yani (Gülüyor).
Ahmet Hakan şöyle bir yazı yazmıştı: 'Sen Koskoca Onur Ünlü ol... Şiirler yaz, filmler yönet, sonra magazinde ‘Hazar Ergüçlü’nün sevgilisi’ diye yazsınlar. Hayat sizce de bazen çok acımasız değil mi?' Size de öyle geldiği oluyor mu? Ben Hazar’la birlikte olmaktan gurur duyuyorum. Hayatımda kendimle ilgili gurur duyduğum şeylerin başında geliyor. Hatta belki de birinci sırada. O yüzden anlam veremiyorum bu yorumlara.
Orada Hazar Ergüçlü’yü yermiyor ama sizi övüyor...Eyvallah! Ama ben işin o kısmıyla ilgilenmiyorum. Beni yüceltmek için böyle bir yol seçmemesini tercih ederdim. Neticede kendisi bir magazin yazarı değil. Neden bundan bahsediyor, bilmiyorum.
Genel olarak birlikteliğinizi eleştirenler için ne söylersiniz? Valla kimin ne dediğiyle ilgilenmiyorum. Hazar çok acayip bir kadın. Beni başından beri çok etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Onunlayken her gün yeni bir sürprizle karşılaşıyorum ve bu benim en önem verdiğim konulardan biri. Bir şeyin bitmemesiyle çok ilgileniyorum. Ve görünen o ki Hazar bitecek gibi değil!
Yaş farkınız üzerine çok konuşuluyor. Bu durum size ne hissettiriyor? Bak, sana çok samimi bir şey söyleyeyim mi? Gerçekten gazetede yazdığında fark ettim ben onu. Daha önce hiç düşünmemiştim üzerine. Hazar’ın yaşını, arada kaç yaş fark olduğunu ben gazetelerden öğrendim. İlgilenmiyorum çünkü.
Hazar’la otururken, konuşurken, yemek yerken, dolaşırken bir film izlerken kendinden 19 yaş küçük biriyle o şeyleri yaptığını düşünmüyorsun. Bütün kalbimle söylüyorum ki oturup da yaş farkı hesabı yapmamıştım. Çünkü aklıma bile gelmedi. Çünkü Hazar’la birlikteyken buna ihtiyaç duymuyorsun. Hazar’da bütün bunların üstünde çok büyük şeyler var yani. Onlara tutulup kalıyorum zaten.