Erdem; "Şimdi hayatım, tercihlerim, yolum tamam... Son 15 senedir işimi daha iyi yapabilmek için normal çalışmalarıma, yaptığım işlere devam ederken bir taraftan kendime ve sağlığıma doğru yolculuğuma çıktım. Malum, tahmin edersiniz ki 18 yaşında bir ülkede tanınmak ve büyük bir etki yaratmak her halükarda çok sarsıcıydı...Saçımın teline sarı sürmem derken sarışın bir “Barbi” olmuştum... Bittikten sonra da uzun bir süre uzaklaşmaya çalıştım ne yalan söyleyeyim. Ama uzun zamandır sarışın olmayı seviyor ve bir ülkeye “Barbi” lakabıyla çok da güzel, naif, öğretici heleki ustam, hayran olduğum oyuncu Perran Kutman ile güzel etki etmekten dolayı son derece mutlu ve memnunum. Açıkçası işin şan, şöhret, para, popülerlik kısmı ilgilendirmedi beni... asla yapmam gerekiyor diye bir şeyi yapamadım. Denediysem de vazgeçmem uzun sürmedi. Ama uzun yıllar maalesef dizide oynamak zorunda hissettim kendimi ve bu bence biz günümüz oyuncularının yaşadığı ciddi bir yanılsama ve stres kaynağıdır. Sanki dizi yapmazsak aç kalırmışız gibi bir anksiyete var... Halbuki yapılabilecek ve yapmamız gereken çok şey var...Kendimi bildim bileli beni tek ilgilendiren şey sanat ve işimi iyi yapmak için kafa patlatmak oldu... heleki çok kıymetli bir okulda okurken bu karmaşada her zaman önceliği ona verdim... bunu bir çok işin ehli insanlar saçma buldu. Halbuki ben bir taraftan kız çocuklarının okulda taklit ettiği bir örneğe dönüştüğüm için kendimi sorumlu hissediyor, daha iyi bir oyuncu olmak için çalışıyor, altından kalkamayacağımı hissettiğim işleri kabul etmiyordum özellikle de sizin için... tüm bunların yoğunluğu beni kendime attı, 21 yaşımda ilk defa bunalıp, tek başıma çıktığım bir tatilde kendimi sevmem ve tamemen içimden gelen sesi dinlemem gerektiğini anladım. O gün bu gündür kendimle hemhâlim... Her zaman içimden geldiği gibi davrandım. Onun doğru olduğunu biliyordum." dedi.