29.09.2018 - 10:49 | Son Güncellenme:
Kendisini "Türkiye’nin ilk tasarımcısı" olarak tanımlayan Cemil İpekçi, "Kadın reddettiğim bir varlık değil. Her iki cinste de zayıf sevmem" derken, "Katiyen genç istemem. Ben olmuş meyve severim, ham meyve sevmem" ifadelerini kullandı.
70 yaşındaki modacı Cemil İpekçi'nin, Posta Gazetesi'nden Oya Çınar'a verdiği röportaj şöyle:
Modacı, tasarımcı, terzi... Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?Ben Türkiye’nin ilk tasarımcısıyım. Bir dünya markası olduğumu biliyorum. AnaBritannica dahil, ansiklopedilere girmiş biriyim. Belçika’da okudum. 1971’de Türkiye’ye döndüğümde ‘fashion designer’ diye bir kavram yoktu, terzi vardı. 272 tane ödülüm var, evde ödülleri koyacak yer yok.Türkiye’de sizden iyi tasarımcı var mı peki?Taklidim çok, rakibim yok. Keşke olsa. Ben etnik tasarımcıyım. 500 yıllık giysileri ve aksesuarları günümüze taşıyarak dünyada tanındım. Zaten yetişme şeklimden dolayı benim Osmanlı’yı terk etmem mümkün değildi. O kültürle büyüdüm. İlham kaynağım hep bu topraklar oldu.Köşklerde, dadılarla büyümüşsünüz. Eğlenceli miydi, sıkıcı mı?Karabaş Hazretleri ile Nafi Baba’nın torunuyum. Doğduğum 22 odalı köşkte ağalarla, lalalarla büyüdüm. Dadım beşinci nesil Sudanlı bir cariyenin torunuydu. Beyzade olarak büyütüldüm. Mutfağa giremezdim. Mutfakta Cevriye Hatun vardı. Bir kere girmeye kalktım, kafama tahtayla vurdu, 'Küçük Bey, ne istiyorsanız lütfen dadınıza söyleyin' diye. Ağır bir disiplinle büyüdüm.
Dadım Almanya’ya gelin gittiğinde 15 yaşındaydım. Kapıdan çıktığı gün bayram ettim. Hâlâ bir yerlerde yaşadığını duyarsam üzülürüm. 15 sene ömrümün en büyük azabını çektirdi bana. Çok zor bir çocukluktu. Gittiği gün ilk sigaramı yaktım ve ana avrat küfretmeye başladım, inanamazsın. Sonra da evden çıktım, bir daha beni tutabilene aşk olsun. Ne Beyoğlu’nun en ücra köşelerindeki pavyonlara gitmediğim kaldı, ne saçlarımı uzatıp makyaj yapmadığım. Gerçek Cemil o zaman doğdu.
Son zamanlarda biraz düzelmeye başlasa da hâlâ baklava üstü bal gibiler. Bir kere hepsi aynı suratla geziyor. Ben de yüzüme birtakım uygulamalar yaptırıyorum ama bunlarınki abartılı. Allah etmeye hepsinin dudakları yunus balığı gibi. Hep aynı vizon takma kirpikler, aynı kaş modeli. Saçlar aynı şekilde fönlenmiş. Çantaları bile aynı. Ben artık sokakta travestilerle kadınları birbirinden ayıramıyorum. Hepsi travesti gibi. Türk kadını aklını giydirmekten çok bedenini giydiriyor. Önce beynini giydireceksin, o zaman zaten pazardan üç liralık aldığın şeyi de kendine yakıştırırsın. Öbür türlüsünü ne yapalım yani. Vitrin mankeni de güzel ama ne işe yarıyor? Şimdi artık zaten robotlar yapılıyor. Gider robot alırsın hiç değilse, sus deyince susar.Biraz sert oldu sanki...Sert değil, gerçek bu. Çık Nişantaşı’na, hepsinin ağzında aynı cümleler. “Dün bir Hermes çanta aldım. Ayağıma Gucci ayakkabı aldım. Moldovyalı hizmetçim evden kaaaçtttıı....” Bu kadar salak bir şey olabilir mi? Bunu da sınıf atlamak zannediyorlar. Bir defa öyle bir sınıf yok ve sen o sınıfı atlayamadın. Kaldın sınıfta. Eskiden ayıp diye bir şey vardı. Şimdi o kalktı ortadan. Hiç unutmam, benim annem durumu iyi olmayan bir arkadaşıyla buluşacağı zaman takılarını çıkarır evde bırakırdı. Gösteriş yapmak çok ayıptır, günahtır.
Pazara gitmeye bayılırım. Görenler şaşırıyor. 'Ay Cemil İpekçi de burada' diye gülüşüyorlar. Bazıları 'Ay ne arıyorsunuz siz burada?' diye soruyor. 'Ne arayacağım hatun! Sen ne arıyorsan ben de onu arıyorum. Paramı kazandım, domatesimi almaya geldim' diyorum. Ben zaten şöhretin lezzetli kısmını yaşıyorum. Altın kafeste değilim. Ben uçarım, istediğim yere konarım.
Din olarak soruyorsan din diye bir şeyi kabul etmiyorum. Son kitabın Kuran-ı Kerim olduğunu kabul ediyorum. Kuran’dan dualar okuyorum ama bunun için “Müslüman’ım” dememe gerek yok. Ben müminim, inançlıyım. Allah ile sevgiyi bir tutuyorum. Benim için Allah eşittir sevgi demek. Zaten o sevgiyi içinizde taşıyorsanız onunla bir olup kavrulup yanıyorsunuz birlikte. Allah ile benim arama hiçbir kulu sokmam. Zaten bununla ilgili vasiyetim var.Nasıl bir vasiyet?İmam tanımam, hoca tanımam. Cenazeme kesinlikle imam veya hoca gelmeyecek. İstemiyorum. Beni sevenler dualarını okusunlar, yeter. Seremoni yapmasınlar. Alsınlar beni, gizlice toprağa gömsünler. Üstüme gül yağı, gül suyu döksünler, onun dışında mezar taşı bile istemem. Topraktan geldim, toprağa gideyim. Öyle timsah gözyaşları istemiyorum arkamdan.
Olabilir, ben hayatta kendine yasaklar koymuş biri değilim. Kadın reddettiğim bir varlık değil.Fiziksel özellikleri nasıl olmalı o kadının?Bir defa zayıf kadın sevmem. Enine boyuna, etine dolgun olmalı. Kapıdan girince hükümet gibi olmalı. Burnu şöyle olsun, kaşı gözü şöyle olsun demem. Ama dudaklı kadın severim. Gerçi her iki cinste de zayıf sevmem ben. Önce gözüm doymalı bakınca. Gözüm doymazsa ruhum hiç doymaz. Ama dediğim gibi ben zaten aşkın hayatta bir kere geleceğine inandığım için öyle bir kadın da benim ancak hayat arkadaşım olabilir. Aşk yaşayamam. Zor yani. Ben şu duvara bakınca benim gibi onun tarihini bilecek, Horasan harcı mı onu bilecek kadın isterim.
Ben Hürrem’le Kösem Sultan’ın karışımıyım. O bana daha gelirken ben onun ne olduğunu çok iyi anlıyorum. Bakıyorum bazısı beni hakikaten beğeniyor. Bazısı belli ki bu işi ilk defa yapacak, “Bari onunla deneyimleyeyim” diye geliyor. Bazısı “Basamak yaparım” diye geliyor. Kiminin karnı aç, bir kap yemek için, yatacak yer için geliyor. Anlıyorum ben onu bir şekilde.Gençlerden mi hoşlanıyorsunuz?Katiyen genç sevmem. Ben olmuş meyve severim, ham meyve sevmem. Ham dışarıdan harika görünebilir ama lezzeti yok. Olmuş meyve buruşuk görünür ama damakta çok güzel bir tat bırakır. Rahmetli sevgilim 58 yaşındaydı. 20 yaşımdayken bile sevgilim 40 yaşındaydı.
Valla erkekler kadınlara göre daha utangaç bence. Kadınlar üç kadehten sonra direkt 'Benimle birlikte olur musun?' diyerek geliyor. Ben de, 'Çok özür dilerim, eskiden belki olurdu ama artık musluk kapandı. O yüzden seni sadece yanaklarından öpebilirim' diyorum. Eğer gelen bir erkekse ve hoşlanmamışsam ona da hemen, 'Yavrum, evladım' diyorum. O mesajı alıyor zaten. Nazikçe mesafemi koyuyorum yani. Ama benim zaten bu saatten sonra gerçek bir birliktelik yaşamam çok zor.Neden?Benim kadar yaşama gücü olan, benim kadar rahat, açık ve net bir insan olmalı. Çünkü ben 22 yıl ormanlarda saklanarak, Avrupa’da gece yarıları bekleyerek yaşadım. Artık bunlara tahammülüm yok. Bir ilişkim olursa saklamam. O da benimle aynı kafada olmalı. Bir de kimse kusura bakmasın bu yaştan sonra aç doyuracak halim yok. Ben ekmeği alıyorsam o da katığını alacak.Çok istediğiniz halde birlikte olamadığınız biri oldu mu hiç?Hiç olmadı. Hayatta kimi beğendiysem beraber oldum. Söylüyorum sana işte ben Hürrem’le Kösem’in karışımıyım. Yani ben bir hedef koyunca onu kazanamamamın imkanı yok. Son derece saray entrikası işleyen bir beynim vardır.
Bir hastalık, bir tutku. Allah’ın kendini o kişide göstermesi. Onunla kül olup yanmak... Benim için gerçek aşk bir kere olur. Öyle 5 kere aşık oldum diyemezsiniz. İnsanlar sevgiyle cinsel çekicilikle aşkı karıştırıyorlar. Aşk öyle bir şeydir ki en mutlu anınızda ölmek istersiniz. Ben bunu 22 yıl yaşadım. Yandım, kavruldum onunla, 5 yıl önce vefat etti.Cinsel yöneliminizin ilk ne zaman farkına vardınız?Valla uzun süre hiç farkında değildim. Babamın bir öğretisi vardı. 'İnsanların cinsel kimliği ilk kimlikleri değildir, ilki insan olmaktır' derdi. Ben hayatım boyunca önce insan olmaya çalıştım. Hiçbir şeye zarar vermemeye özen gösterdim.