CaddeFERHAT’IN SONU GELDi

FERHAT’IN SONU GELDi

18.10.2012 - 22:08 | Son Güncellenme:

‘Kuzey Güney’in kötü adamı Turgay Kantürk, canlandırdığı Ferhat karakterinin sonunun geldiğini söylüyor. Kantürk, “Kuzey’in intikam isteği Ferhat’ın sonunu getirecek. Toplumda da kısmen biriken bu öfkeyi dindirmenin yolu, Ferhat’tan alınacak intikama kaldı. İçinde olmaktan çok mutlu olduğum bu dizide, benim için sona yaklaşıyor gibiyiz” diyor

FERHAT’IN SONU GELDi

* ‘Kuzey Güney’in ikinci sezonuna başladınız. Ferhat’la Kuzey arasındaki düşmanlık ne olacak?Sezon finalinde Ferhat’ın Ali’yi öldürmesi çok yüksek bir yerde bıraktı diziyi. Bütün yaz bu konuşuldu. Ali’nin ölüp ölmediği dizinin fanlarının en çok merak ettiği şeydi. Ali’nin ölümünden sonra Ferhat yurt dışına kaçtı. Kuzey’in intikam isteği olayları daha da yüksek tempoya doğru sürüklüyor. Buna paralel devam eden Kuzey-Güney kardeşlerin gerilimi ve Kuzey-Cemre ilişkisi de dönülmez yerlere doğru gidiyor. Bu sezonun hayli hareketli geçeceğini söyleyebiliriz.

* Sizin bu intikam mücadelesine bakışınız nedir?Erkek dünyasına ait iktidar ve erkek mücadelesi olarak bakıyorum olaya. Her ikisinin de birbirine karşı yanlışları, gurur ve onur kırıcı. Her ikisi de sert erkekler. Toplum tarafından baskı altında tutulan; güç, başarı, para ve iktidar hırslarını yönetemeyen iki erkek... İkisinin de kadınlarla ilişkisi sorunlu. Bu iki sert adamın yolunun hapiste çakışmasıysa tesadüf değil bence; kaçınılmaz bir durum. Tüm hapishaneler Kuzey ve Ferhat gibilerle dolu.

* Ferhat’ın kötülüklerini canlandırırken rahatsız oluyor musunuz?Hiç rahatsız olmadığımı söyleyebilirim, çünkü Ferhat’ın haklı olduğu yanlar az değil. Tarih kötülük abideleriyle dolu. Hepsi de haklarını yanlış yöntemlerle savunduğu için adlarının önünde ‘kötülük’ sıfatını taşıyorlar. Ferhat da onlardan biri.

* Ferhat’la Kuzey’in düşmanlığı ölümle mi sonuçlanır? Diziden ayrılmanız söz konusu mu?Sezon finalindeki Ferhat’ın sert hamlesi, düşmanlığı daha da alevlendirdi. Kuzey’in intikam isteği Ferhat’ın sonunu getirecektir sanırım. Toplumda da kısmen biriken bu öfkeyi dindirmenin yolu, Ferhat’tan alınacak intikama kaldı. İçinde olmaktan çok mutlu olduğum bu dizide, benim için sona yaklaşıyor gibiyiz. Ama hikayenin gereği neyse yapılmalı. Sonunda ölüm bile olsa.

* Sokakta Ferhat’a tepkiler nasıl?İlk günden beri hiç olumsuz tepkiyle karşılaşmadım. Tam tersi, tuhaf biçimde saygı ve hafif eğlenceli korku gördüm insanlarda. Toplumumuzun güç karşısındaki zaafları, Ferhat’a yaklaşımlarında da belirleyici oldu sanırım. “Farat Abi”, “Ferhat Reis”, “Adamsın”, “Adamın dibisin”, “Alem adam görsün” gibi methiyelerle de karşılaştım. İnsanlar kötü olduğu kadar, haklı da olabilen ve açıkça, mertçe, gizlemeden kötülük yapan bu karakteri sevdi. Oynarken de özellikle alışılmış kötülere benzememesi için çaba sarf ettim. Abartısız, neredeyse her durumda kendine hakim olmaya çalışan, duru bir kötü çizmeye çalıştım. Sanırım kısmen de olsa amacıma ulaştım. Sokaktaki tepkileri gün be gün izleyebildim. ‘Kuzey Güney’ gibi kaliteden ödün vermeyen, söyleyecek sözü olan, kadrosu ve tarzıyla diğerlerinden ayrılan bir yapımda rol almak önemli. Yıllardır dizi işine pek sempatik bakmayan biri olarak, bu işin içinde olmaktan gurur duyuyorum. Ferhat gibi zor ve önemli karakteri seyirciye kabul ettirebildiğim için de kendimi başarılı kabul ediyorum.

Haberin Devamı

Yeni oyun yolda

* Aynı zamanda tiyatroda yönetmenlik yapıyorsunuz. Biraz bahseder misiniz diğer çalışmalarınızdan?Evet, uzun zamandır oyunculuk yapmıyordum. Yalnızca oyun yönetiyorum. En bilineni BKM’nin ‘Otogargara’ adlı oyunuydu. Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda yönetmen kadrosundayım ve sıklıkla orada oyun yönetiyorum. Ama konuk olarak Devlet Tiyatrosu’nda da, Eskişehir Belediye Tiyatrosu’nda da, Tiyatro Kare gibi birçok özel tiyatroda da oyunlar yönettim. Bu aralar, 23 Kasım’da sahnelenmeye başlayacak, Albert Camus’nun ‘Veba’ romanından yola çıkarak yazdığı ‘Sıkı Yönetim’ adlı oyunu yönetiyorum. Provalar devam ediyor.

“istanbul eski sevgili gibi”

* İstanbul doğumlusunuz. Bu şehrin en çok nesini seviyorsunuz? Sizin için ne ifade ediyor İstanbul?
Tabii ki çoğumuz gibi ben de karmaşık ve kaotik yapısını seviyorum. Ama çocukluğumdan bu yana, giderek azalsalar da hâlâ benimle yaşayan meklânlar bağlıyor beni bu kente. Yakın zamanda bu kadar iş güçten vakit bulabilirsem Bodrum’da yaşamak gibi bir planım var. En azından ikisi arasında gidip geleceğim sanıyorum. Ama İstanbul nereye gitsem benimle gelecek bir şehir.

* İstanbul size ne kattı?
Anlatılamayacak kadar çok şey tabii. Eski bir sevgili gibi, içinizden atamadığınız sıcaklık veriyor. Onunla da onsuz da olunamayan bir cehennem. Bu kadar kozmopolit bir yaşamı ancak çok büyük kentler kaldırabilir; İstanbul da onlardan biri. Yaşamım boyunca bu çeşitlilik ve kaotik yapıdan beslendiğimi söyleyebilirim.

* Neden Anadolu Yakası’nda yaşamayı seçtiniz?
Bütün yaşamım kentin iki yakasında geçti, bir orada bir burada. Ama 15 yıldır Anadolu Yakası’nda yaşıyorum ve iş dışında bütün zamanımı bu yakada geçirmeye çalışıyorum. Daha huzurlu bir yer olduğu kesin. İstanbul’un kaosunun hem içinde, hem de dışında olabildiğiniz bir yerleşim.

* Şehirde en sevdiğiniz mekânlar?

Özellikle gittiğim yerler yok. Daha çok evde vakit geçirmeyi ve çok bilinmeyen meklânlarda olmayı tercih ederim. Koyu sohbetlerin olduğu yerleri, ıssız, bilinmeyen kahve ve meyhaneleri severim. Ama Koço ve Yakup vazgeçilmez duraklarımdır. Dostlarımla buluşma yerlerim genellikle bu mekânlardır.

* En sevdiğiniz kitapçılar?
Pandora ve gizemli kokularıyla tüm sahaflar.

* Sevdiğiniz yazarlar?
Bilge Karasu, Selim İleri, Leyla Erbil, Edgar Allan Poe, Arthur Rimbaud, Jean Genet ve tabii ki Shakespeare.

* Yazmaya devam ettiğiniz bir kitabınız var mı?

Geçen yıl çıkan bütün şiirlerimi topladığım ‘Peri Çıkmazı’ adlı kitaptan sonra, yeni bir şiir kitabı üzerinde çalışıyorum; ‘Kara Defter Kantoları.’ Halen üstünde çalıştığım bir roman ve kısa öyküler var.