Hepsi yeni mi? Değil... Ama üçü de ziyareti, yeniden keşfedilmeyi hak ediyor
İlki, ‘Müzedechanga’. Nefis teraslarına, harika ve kocaman mermer bir bar kurmuşlar. Yine simyacı gibi çalışıp özgün ama tadı hiç de ‘deneysel’ olmayan kokteyller yaratmışlar. Her zaman yenilik peşinde koşmaktan yorulmayan, sıkılmayan bir ekip Changa’nınki... Maceralarını takip etmekten keyif aldığınız kahramanlar gibi... Türlü ikramla zenginleşen bar mönüsünde istridye dahi eksik değil. Yabancıların kıymetini bizden daha çok çıkardıkları nefis İstanbul köşelerinden birinde; Sabancı Müzesi’nde kurulu ‘Müzedechanga’, bu sıcaklarda bir de acayip serin.
İkincisi, aynı zamanda Cadde yazarı olan, medar-ı
iftiharımız şeflerimizden Murat Bozok’un Beyoğlu’ndaki ‘Salt’ adlı sanat merkezi içindeki mekanı... Öncelikle Garanti Bankası’na bir tebrik; ‘Salt’ vakit geçirmesi çok keyifli bir platform.
Vasıf Kortun’un yönetmenliğinde gerçekleştirilen sergi programını merakla takip ediyoruz.
Salt Bistro birinci katta. Han Tümertekin’in tasarladığı, yalın ve güçlü bir mekan kurgusu olan Salt’ta Murat Bozok da yalın bir mönü oluşturmuş. Her lezzet ağzımıza layık! Bir de binanın arka sokağına çıkan avlusu var; görkemli ve bakımlı Beyoğlu binalarına bakıyor. “Yazın kapalı yerde oturmam” diyenler için esintili, sürprizli bir köşe...
Gmall’a yolunuz düşüyor mu? Bence İstanbul’un en iyi sinemalarından biri orada... Nişantaşı’na Taksim’e yakın... Yalnız yakın zamana kadar oturup vakit geçirmeyi isteyeceğiniz bir kafesi
yoktu. Daha doğrusu vardı da bir türlü ‘olmuyordu’. Tam gazete jargonuyla tarif edeyim: Aranan kan bulunmuş! G-mall’da oyunlar da sergilemiş olan Dot’un daima yenilikçi ve çağdaş ekibi, sürpriz bir biçimde bu konuya da el atmış ve sorun çözülüvermiş. Dot’un yetenekli, güzel ve yakışıklı ekibinin de bolca vakit geçirdiği cool ‘Pop Up’ isimli kafe; türlü iddiadan, oyuncaktan, ıvır zıvırdan sıyrılmış haliyle gönlümüzü fethetti. Bu arada Dot’a böyle bir teklifle yaklaşmayı akıl eden
G-Mall yönetimini de hem sanata destekleri hem de vizyoner yaklaşımları için tebrik etmek lazım.
Bu festival için Antalya’ya gidilir!
Tatilini 20-24 Temmuz arası Antalya civarına denk getirenler, Aspendos Antik Tiyatro’da yapılan Antalya Caz Festivali programına mutlaka göz atmalı. Dünyanın en iyi akustiğine sahip antik tiyatrolardan birinde, ‘Aspendos’ta Caz Başkadır’ sloganıyla düzenlenen festival, tüm dünyadan cazseverleri buluşturuyor... Açılışı hüzünlü fadonun en muhteşem yorumcularından Monica Molina yaptı. Programın devamı da müthiş; caz dünyasının çıplak ayaklı efsanesi Cesare Evora, Al Di Meola World Sinfonia, kuzey yıldızı Lisa Ekdahl, benim gibi kontrbas sevenler için Fransız L’Orchestre de Conrebasse ve de müthiş funk yorumuyla Macy Gray... Bu yıl hazırlıksız yakalandık. Seneye temmuz için Antalya Caz Festivali’ni şimdiden ajandaya not etmeli.
Bekar ve çocuklu!
Sitcom’larda seyrederken dünyanın en normal hallerindenmiş gibi gösterilen bir statüye dönüştü bekar ve çocuklu olmak... Hariçten gazel okumak kolay; eminim yaşayanın bileceği türlü sıkıntı ve kalp sızısını da barındıran bir tercih bu... Kendi de bekar ve çocuklu olan Yersu Kalaba, yakın çevresindeki diğer bekar ve çocuklu
anne-babaları ortak platformda buluşturmaya karar vermiş. Ve Bechos.com doğmuş. Çocuklu kadın ve erkeklerin, her konuda paylaşımda bulunup sorunlarını anlatabildikleri, akıllarına takılan konularda gönüllü üye uzmanlardan görüş alabildikleri bir paylaşım sitesi, Bechos.com. Bana Amerikalılar’ın her türlü sorunları, soruları için kurdukları paylaşım sitelerini hatırlattı. İlginizi çekebilir.