Çağdaş Türk modasını temsil eden markaların en önde gelenlerinden Vakko’nun Kapalıçarşı’da mağaza açması, çarşının yüzünün yakında değişeceğinin göstergesi
Osmanlı sanatı uzmanı Serdar Gülgün’ün muhteşem ‘Kapalıçarşı’ kitabının şimdi çıkması ve Maison Française dergisinin ocak sayısında kapsamlı bir Kapalıçarşı rehberinin yer alması tesadüf değil. Alışveriş deyince aklına bir tek İstinye Park ve Bağdat Caddesi’nin geldiği şehir ‘elitleri’, Kapalıçarşı’yı yeniden keşfediyor. Kendi adıma Kapalıçarşı’ya cumartesi ziyaretlerini
olabildiğince sık yapmaya çalışıyorum. Buranın pazar günleri de açık olmasını hararetle savunuyorum. Favorim, Nuruosmaniye kapısından girip sokaklarda kaybolmak. Bu gündelik hayhuydan çalınmış mutlu zamanlardan birinde, Vakko’nun Kapalıçarşı şubesiyle burun buruna geldim. Türkiye’de moda denince akla gelen çağdaş bir markanın Kapalıçarşı’da; üstelik 500 küsür yıllık geçmişi olan mekana saygılı bir mimari dille mağaza açmasını da çok sevindirici buldum.
İstanbul’a gelen her turistin tartışmasız uğradığı tek adres, Kapalıçarşı. Vakko da özel butik konseptiyle, Cem Hakko’nun bizzat tasarımlara da imza attığı eşarp koleksiyonuyla donatmış mağazasını. Gömlek de, hediyelik eşya da, çikolata da mağazada mevcut, ama bence esas albeniyi eşarplar yaratıyor. Kapalıçarşı Vakko’ya gelen yabancı turistin tepkilerini merak ediyorum. Kışın Japonlar, Araplar ve Fransızlar çokça geliyor; kaşmir koleksiyonuna özel ilgi gösteriyorlarmış. Ayrıca Vakko’nun Osmanlı desenlerinden esinlenen eşarp koleksiyonu, en çok satan ürünlermiş. Obama’nın Türkiye ziyaretinde karısına bu şalların kırmızı olanını aldığından nasılsa turistler de haberdarmış; aynı koleksiyonu sorar olmuşlar. Mağazaya girenlerin alışveriş yapma oranının da yüksek olduğu bir mağaza burası. Vakkocular performanstan memnun, yakında yeni geliştirdikleri ‘home’ konseptiyle de Kapalıçarşı’da var olacaklarının sinyallerini veriyorlar. Vitali Hakko’nun Vakko’nun temellerini attığı Şen Şapka mağazasının da bir Sultanhamam markası olduğunu hatırlatıyor zarif marka müdürü Meltem Kazaz. “1934’e dek uzanan bu gelenek, bizi yeniden Kapalıçarşı’ya getirdi” diyor.
“Since 1993”İstanbul’un felsefesi olan ender lokantalarından biridir, ‘Zencefil’. Sebze yemekleri sunar ama esnaf lokantası değildir. Mönüde 19 yıldır çıkan kalemler var ama her gidişinizde yeni bir lezzet keşfetmek de mümkündür. Şimdi de Madrid’de Trade Leader’s Club tarafından ‘restoran işletmeciliği’ dalında Türkiye’den ödüle Zencefil layık görülmüş. Lokantanın sahibi Ferda Erdinç yine hep yaptığı gibi sessiz ve derinden ilerliyor. Erdinç’in ‘PR’la arası mesafeli. Kendisi, bugün Alem’de yarın eklerde, öbür gün baby shower mönüsüyle dergilerde çıkmaya lüzum gören alaturka işletmeci profiline uymuyor. Bu yüzden de Zencefil’i en çok müdavimler ve şehrin tadını bizden kat be kat iyi çıkaran yabancılar biliyor. Mekanın
19 yıldır müdavimi olarak hatırlatmayı borç bilirim. Nice yeni lezzet bir yana; salatanın, makarnanın, kışın sıcak şarabın dahi tadının bir başka olduğu, benzerine az rastladığımız ilkeli bir işletme anlayışıyla yönetilen Zencefil’e bir tebrik de benden...
Sömestrde çocuklar AVM gezmesinBiliyorum, “Çocuklar onu istiyor” diyeceksiniz. Peki, siz çocuklarınıza aksini deneyimleme şansını verdiğinizden emin misiniz? Artık koca bir genç kız olmuş yeğenimi dahi götürmeye çalıştığım bir çocuk atölye çalışmasını paylaşmak istiyorum. Cam Ocağı Vakfı, maharetli yetişkinlerin de gidip hatırlayacakları bir gün yaşadıkları, hem de “Eserim” deyip gururlanacakları bir şeyler ürettikleri atölye çalışmalarıyla tanınıyor. Veliler ve çocukların birlikte katılabilmesi de cabası... 20 Ocak’tan itibaren salı-perşembe günleri yapılacak etkinliklerde, ailece cam pano ya da camdan figürler yaparak eğlenceli bir gün geçirebilirsiniz. Ders ücretleri 30-75 TL arasında. Rezervasyon ve ulaşım seçenekleri için: 0 216 433 36 93 www.camocagi.org
İstanbul Modern de bu sömestir 7-12 yaş aralığı için sanat atölyeleri düzenliyor. Resim, heykel, animasyon, edebiyat ve mimari, atölyelerde yapılacak uygulamaların başlıkları... Hafta içi iki ve dört saat olmak üzere iki farklı paket hazırlamışlar. Günübirlik katılmak isteyenlere de kapıları açık. Programa şöyle bir göz attım; müzede satılan sanat kitaplarından resimler yapacakları ‘Resim Avcıları’ ve Umberto Eco’nun masalından yola çıkıp tiyatro oyunu sergileyecekleri atölye çalışmaları benim bile
ilgimi çekti.