Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

Türk erkeğinin şortla imtihanı
İlkbahar-yaz koleksiyonlarının en şok edici önerilerinden biri, mini etek niyetine de giyilebilecek erkek şortları...

Moda baronları erkeklerin hayli kısa, havadar şortlar giymelerini buyuruyor bu yaz... Bizde hiç tutmayacağına kesin gözüyle bakabileceğimiz bir trend daha.. Yabancı moda blogları en başta erkek mankenlerin çırpı bacaklarında bu şortların ne denli komik durduğundan dem vurmuş. Mankenlerin spor yaparken bedenlerinin hep üst kısmını geliştirmeye odaklandıklarını, bu arada bacaklarının tavuk bacakları gibi ince göründüğünü söylemişler. Bence mesele sadece bacakların sıskalığı sorunsalından öte... Neredeyse mini eteği andıran bu şortların erkeklerin 1920’lerdeki mayolarını andırdığını düşünüyorum. Türk erkeklerinin de bu havadar, bol ve kısa şortlarla sokaklarda arz-ı endam edebileceğine hiç inanamıyorum!
Öte yandan erkeklerin bu yeni format şortlarla çok rahat edeceğini düşünen moda kritikleri de var. Söylediklerine göre erkekler bacaklarına yapışan, dar modellerin ardından bu şortlarla çok rahat edecekmiş! Kaşlarını aldırmalarına, cilt bakımı yaptırmalarına yeni yeni alıştığımız erkeklerin baldırlarını fütursuzca sergilemelerine toplum ne kadar hazır, tartışılır...
Konuyla ilgili sıcak tepkileri merak eden bir moda yazarı, hem de pembe renkli bir Yves Saint Laurent şortla kendini sokağa atmış. “Seksi bacaklar!” diye laf atanları mı istersiniz, turistlerin yazarın fotoğrafını çekmesini mi? Açık açık “Bu şortu neden giydin?” diyenler de olmuş. Kısaca pazar araştırmasına çıkmış ve ziyadesiyle uzaylı muamelesi görmüş bir editör var karşımızda... Yıldız adaylarının dikkat çekmek için her türlü acayipliği denediği Los Angeles’ta bile tepkiler bu seviyedeyse, bu şortların İstiklal Caddesi’nde yaratacağı infiali varın siz düşünün!

Haberin Devamı

Ah Galliano Ah!
Dior markasının baş tasarımcısı John Galliano’nun sarhoş olup içindeki Hitler sempatizanını ortaya çıkarması, ilkbahar moda haftalarının en çok konuşulan hadisesiydi. Görüşler muhtelif. Bir kısım yetkin moda yazarı, tasarımcıların aynı anda hem yaratıcı hem de iyi bir tüccar olabilmenin stresiyle giderek uyuşturucu ve alkol batağına düştüklerinden empatiyle bahsetti. Natalie Portman (markanın parfümünün son yüzü) gibi Dior’la organik bağı olan Musevi bir aktrisin boykotu, hem dürüst hem de doğru bir tavır olarak algılandı. Galliano’nun zaten hiç ticari düşünmediği için Dior’dan yollanmak istendiğini, bu tatsız hadisenin de vesile olduğunu düşünenler de vardı.
Benim işin ırkçılık boyutunu eleştirenlerinki kadar haklı bulduğum bir yorum, Karl Lagerfeld’den geldi. Lagerfeld, ünlü insanların şöhretin para, tanınırlık gibi yan ‘ürün’lerinden faydalanmada hiç mahsur görmediklerini, ama bu pozisyonun da bir bedeli olduğunu unuttuklarını hatırlatıyordu. Kendisi bu kadar tanınan, pek çok insanın ekmek teknesi bir markanın yüzü olan insanların toplum içinde davranışlarına dikkat etmelerinin, lüks değil gereklilik olduğunun da altını çiziyordu...