Swarovski bir kristal markası olarak yola çıkıp dünya çapında isimlerle işbirlikleriyle ismini zihnimize nakşetti. Bu hep vizyoner markanın son numarası, milyon dolarlık gibi duran kol saatleri...
Swarovski dünyanın en önemli mücevher fuarı olan Basel World’de ilk kez sunmuş saatlerini. Üçüncü koleksiyon Swarovski’nin yenilenen Kanyon mağazasında, bizde de sunuluyor. Markanın meraklısı çok, biliyorsunuz. Banyo duvarını Swarovski taşlarla kaplatanları da duymuşluğumuz var. Saatlerin modelleri bence alıştığımız Swarovski çizgisinden farklı bir tandansta ilerliyor. Işıltı parıltı durumları, günün her saati takılacak formatta tasarlanmış modellerde daha az baskın. En üst tabaka markaların saatleri kadar şaşaalı Swarovski tasarımlar, meraklılarınca uygun fiyatlı da bulunmuş. Zaten marka yetkilileri de Swarovski’yi ‘ulaşılabilir modern lüks’ kavramıyla tanımlamayı tercih ediyor. Kanyon mağazasındaki yenilenmenin ardındaysa ünlü Japon tasarımcı Tokujin Yoshioka varmış. ‘Kristal Orman’ temasıyla yenilenen Swarovski mağazalarında multimedya, ışık ve kristal bir arada; müşteriye farklı bir deneyim vaat ediyormuş..
SEN HER ŞEYi DÜŞÜNÜRSÜN MUJi!
Muji mağazalarında dolaşıp da bir kalem olsun almadan çıkmak mümkün olmuyor! Misal, tüm makyaj kalabalığını toparlayan bir çantasını aldım geçenlerde. Benim gibi ‘her şey yerini bulsun, ortada bir şey gözükmesin’ insanlarının çok işini görecek bir ürün çıktı. Şimdi de gözüm şu pratik şemsiyede. Tipi şirin, ömrü üç yağmura anca dayanan türlü şemsiyeye ya da kaybedince can yakacak marka modellere bence çok cool bir alternatif. Bu arada mağazadaki pek çok ürünü tam da anlamadığımı mujionline’da gezince anladım. Malzemesi, fonksiyonu, fiyatı; üstelik her hafta yüzde 20 indirime giren ürünler de değişiyor.
BU KAŞMiRLERE DiKKAT!
Stefanel trikolarının, ipek gömleklerinin şıklığı benim büyük bir keşfim değil. Mağazalarını farklı bir konseptle yenilemeye başladılar; ilk adımı daNişantaşı şubesi olmuş. Burayı bir mimar edasıyla gezmedim elbet; koleksiyonda benim için yeni ne var diye bakındım ve Stefanel’in bu kışki kaşmirleriyle göz göze geldim. Kaşmir eskiden olduğu kadar lüks bir ürün değil. En sık ziyaret ettiğiniz büyük sokak markalarının koleksiyonlarında da artık kaşmir yer alıyor. Tabii kalite farkıyla... Stefanel koleksiyonundaki örnekler her şeyden önce sofistike renkleriyle beni tavladı. Gri, bej, siyah, vizon... Her sene giymekten bıkmayacağım tonlar, bunlar... Özellikle İstanbul havasına çok yaraşacak, manto gibi uzun kocaman hırkalara bayıldım. (Tavsiyem kaşmir kıyafetleri kuru temizlemeye vermeyip elde yıkamanız. Formundan, yumuşaklığından işte o zaman hiçbir şey kaybolmuyor.)
OKULA DÖNDÜK, ŞiMDi SIRA EVDE!
Saatlerin geri alınması bir şehre kışın geldiğinin en önemli göstergesidir. Artık çok hareketli bir semtte yaşıyorum; akşam iş çıkışı saati manavları, marketleri dolduran insanların bir an önce eve gitme telaşı, insana ‘yuvanın’ sıcaklığını hatırlatıyor. Evde oturunca da ister istemez eksiklikler, ruhsuz köşeler göze batmaya başlıyor. Kendinize bir Komet resmi hediye edin, evinizin merkezi bir sanat eseri olsun diye uçmak da mümkün! “Bırakın sanat eserini, çiçeklerin yerini bile değiştirmeye üşeniyorum” diyenlereyse aksesuarların gücünden yararlanın diyorum. Daha doğrusu ben değil, ünlü iç mimar Handan Öney öyle söylüyor. Mağazasındaki 300’ü aşkın dekoratif ürünün, mobilyanın arasında Öney’in bu kış için önerileri dekoratif kutu ve abajurlar... 1920’lerden kalma el oyması bambu kutular, özelllikle gözüme takılıyor. Büyük bir dekorasyon hatası da yaşadığımız mekanları tek tip aydınlatmaya mahkum etmek... Keten şapkalı bu gümüş abajurlarla hem yumuşak bir ışığa kavuşup hem de aile yadigarı diye atıp tutabilirsiniz...