Stresle baş etmenin yolları

Uzun zamandır konserler hariç dışarı çıkmazken son zamanlarda, hem de hafta sonları gece çıkmak ister oldum. Sanırım artık baş edebilme noktasını çoktan aştığım stres seviyem, kendi başına verdi bu kararı

Geçen sene hep duyduğum ‘şöyle doluydu böyle kalabalıktı’ laflarına hiç kulak asmadan Şişhane’deki Bird’ün barını, kendim için bir cuma gecesi klasiğime dönüştürüverdim. Zaten oldum olası barda yemek yemeyi severim; Changa’da da Delicatessen’de de bende durum böyle. İş çıkışı metroya atlayıp 8 civarı varıyorum -logosunu dahi çok beğendiğim- Bird’e (Selim Ünlüsoy yapmış)... O beni başta kaçırtan izdiham hali de tarih olmuş; doğrusu ben de eskiden “Burada oturarak yemek yemek azap, tepende bir sürü insan var” diyenlerdendim. Şimdi mekân sahibi Aliye Turagay, ayakta insan sayısını kontrol altına almayı başararak meseleyi kökünden çözmüş. Kapının önünde abuk paparazzi halleri de yok -ki kendilerine Nişantaşı’nda yeni açılan Zeynel’in önünde dahi rastlayabilirsiniz!-. Gruplar, benim gibi barda en yakınlarıyla bir arada olanlar, kendi halinde ve bence bu tip bir bistro-bara çok yakışan müzikler eşliğinde yemeğini yiyor. Müzik seçiminin kalitesi de mekânın diğer sahibi Joost Rooijmans’ın başarısı. Belli ki ikisinin de ortak tavrı, Bird’ün sadece kendisinin konuşulması. O yüzden isim vermeyi geçip, “Aklınıza gelen en ‘elit’ İstanbullular, şöhretler de buraya geliyor” deyip durumu özetleyeyim. Barda mantının da thai lezzetlerinin de enteresan bir başarıyla birlikte oturtulabildiği mönüyü seviyorum. Şarap mönüleri zengin ve daha önemlisi bar ekibinden Hakan, engin bilgisiyle hem seçim yapmanıza yardım ediyor hem de kendisiyle şarap kültürünüzü artıracak küçük sohbetler de edebiliyorsunuz. Sevdiğim ördek tadına ‘Angelo Gaya Promis Toscana’ diye adı bile şanlı bir şarabın yakıştığını, bu aralar en beğendiğim yerli şarabın adının ‘Urla Vourla’ olduğunu da kendisinden öğrendim.
3 senede kendini İstanbul sosyal hayatının, hem de önde gelen markalarından biri yapmayı başarmış Bird... Yakında dedikodularını paylaşacağım müthiş bir projeleri geliyor. Hem şefi hem yeri hem konsepti hem de benim gibi detay düşkünleri için adıyla çok konuşulacağına emin olduğum bir mekân. (Bu proje de eklenince aklıma hemen “Doğuş’tan teklif gelecek mi?” sorusunun geldiğini de utanarak itiraf ediyorum! )

Keyifle gezeceğiniz bir sergi

Fashion Week İstanbul için gelen davetiyelere bakıyorum; sırf Mercedes Benz sponsorluğunun logosu bile davetiyeyi beynelmilel seviyeye taşımayı başarmış! Merakla ve heyecanla beklediğimiz organizasyonun yaratıcıları IMG ekibinin moda haftası etkinlikleri için ne denli ince eleyip sık dokuyarak çalıştıklarını biliyorum. Fashion Week kapsamında resmi takvime giren üç etkinlikten biri de Edito sergisinin olmasına da ayrıca sevindim. Zira serginin küratörü ‘Marie Claire’de birlikte çalıştığım moda editörü arkadaşım Zeynep Tarhan Muslu. Sanatçı, fotoğrafçı ve moda tasarımcı-larının bir araya geldiği bu karma sergide “Moda ve sanat iç içe geçebilir mi? Yoksa bu bir ütopya mı?” soru-suna cevap aranıyor. Moda tasarımcıları ve moda fotoğraf-çıları çağdaş sanat kapsamında kurgu-ladıkları sanatsal işlerini, sanatçılarsa bu sergiye özel moda filtresinden geçirdikleri işlerini sergiliyor olacak. Kimler mi var? Barış Aktınmaz, Serkan Şedele, Ekrem Yalçındağ, Nihan Peker ve Çağla Bingöl aklıma ilk gelenler... Açılış yarın akşam, sergiyse mart sonuna kadar devam ediyor.
Adres: GaleriBu, Şahkulu Mah. Serdar-ı Ekrem Sok. No: 11 Galata