Sortie’ye saat 22.00 rezervasyonuyla yemeğe gidip, deniz kenarındaki masa için boşuna mücadele etmeyin.
Sortie’ye en son orası Laila’yken ve Buz Bar varken gitmiştim. Uzun bir aradan sonra, geçen hafta bir kutlama vesilesiyle yolum yeniden düştü. Gözlerim, efsanelerini basından takip ettiğimiz ‘kurt adamları’ ve kız arkadaşlarını aradı
Uzun zaman geçmiş, mekan güzelliğinden bir şey kaybetmemiş. Ben deniz kenarından ziyade koca ağaçların, yeşilliklerin olduğu bölümleri sevdim. Yazın yabancı misafir ağırlayan herkes en çok Sortie ve Reina’yı tercih ediyor. Elbette, hava atmak için (ve hesaplar şirket kartlarıyla ödendiği için!). Buraya ilk kez Boğaz’da gece kulübü efsanesinin ilk başladığı dönemde, ‘Pasha’yken geldiğimi hatırladım. Henüz lise öğrencisiyim; bembeyaz mekan, herkes dans ediyor, tipler çok iyi; büyülenmişim. Şimdi buranın çağrıştırdıklarından ne denli farklı bir atmosferi vardı Pasha’nın... Acaba bunu sadece o zaman mekanın işletmecisi olan ‘Alarko efekti’ne bağlıyor olmam, bilmem yanlış mıdır?
‘Kurt adamlar’ nerede?
Berbat kapı hikayeleri, Etiler barlarını aratmayan müşteri profili yüzünden bu mekandan hızla uzaklaşmıştık. Oturduğumdan beri etrafa huzursuz gözlerle bakıyor olmam, bundan... Akşamüstü ‘happy hour’ saatlerinde, kış yorgunlarının favori adreslerinden biri ‘Sortie’ olmuş, belli ki. Etraf takım elbiseli adamlar ve işten çıkıp geldiği belli kadınlarla dolu. O hep bahsedilen ‘kurt adamların’ ne zaman çıkacağını merak ediyorum: Arabası illa kapının önünde dursun diye 250 dolarlık bahşişler veren, mutlaka siyah ceket- beyaz gömlek giyen, yanında manasız dekolte giyinmiş kadınlarla locada oturmak isteyen, inanılmaz hesaplara “he” diyen, beş kere üst üste Hande Yener çaldıran Reina-Sortie kurt adamlarının...
Daha sezon açılmadığından mıdır, ortada bahsettiğim profilde kimse yok. Sortie’nin görme/görülme yeri, ortadaki Black’in barı; orası dahi kendi halinde bu gece...Public’teki yerimden bütün mekanı kesebiliyorum. Tüm restoranlarda bir hareket var ama mekan dolu desem, değil... Ben Sinderella olduğum için saat gece 12’yi vurmadan kaçıyorum. Kaçarken gözüme ilişen tek tuhaflık, kapıdaki görevlilerin başkanın korumaları misali kılıkları ve ajanvari halleri oluyor. Bir de ‘kız tarafı’ kıyafetleriyle buraya gelmiş, kendini o manasız dekolte düğün kıyafetleri içinde belli ki çok güzel hisseden kızları fark ediyorum. Demek ki Sortie cephesinde bazı şeyler değişmiyor.
Bildiğiniz kadife perde!
Yıllardır Boğaz’daki gece kulüplerinde ‘ses perdesi’ diye bir şeyin varlığını okurum. Nasıl çalıştığını kesin anlayamayacağım, ‘hi-tech’ bir şey olduğunu zannederim. Meğer gece yarısı çekilen, bir kadife perdeden ibaretmiş! Özellikle saat 22.00 rezervasyonuyla yemeğe gidip deniz kenarındaki masa için mücadele verenlere söylüyorum: Boşuna uğraşmayın; oturdunuz, sipariş verdiniz derken hepi topu bir saatlik keyif için debeleniyorsunuz! Vakit gece yarısına geldiğinde eski Türk filmlerinin dekorlarını andıran kadife perdeyi çekiveriyorlar çünkü!
Bu siteden alişverişi seviyorum
İstanbul’un ruhuma en iyi gelen adreslerinden biri, Tünel’deki Robinson Crusoe kitabevi. Pratik nedenlerden en sık alışveriş ettiğim kitapçı değil, ama vakit geçirmeyi en çok sevdiğim dükkanlardan biri. ‘Robinson Crusoe 389’ adlı bir e-bülten yolluyor, bakmaya doyamıyorum. İnternetten alışverişle, bloglarla, e-gazetelerle filan hiç işi olmayan, tutucu biri olmama rağmen... Üstüne, bir de avantajlı fiyatlarla kitaplar satıyorlar. Bu arada Robinson Crusoe’da satılan yabancı dergilerin fiyatları, diğer dağıtım şirketlerininkine nazaran daha makul fiyatlarla satılıyor, bilenler bilmeyenlere anlatsın! www.rob389.com