Geçenlerde, olaylı Tophane hattındaki sergileri ve Beyoğlu galerilerini gezeyim dedim, yarım gün yetmedi! Tophane’den Tünel’e geldiğimde merdivenlerin dibinde başka bir kalabalık daha fark ettim. Bilsar’ın merkez binasının altında yeni açılan Bilsart’ın trafiğiymiş meğer!
Bilsar’ın sahibi Selman Bilal, birikimini ve enerjisini sadece tekstil işine vermeyi reddetmiş bir işadamı. Alt kattaki Bilstore Tünel mağazasını değerlendiriş biçimi de Bilal’in bu yaklaşımının sağlamasını yapıyor.
Öncelikle butik kısmından bahsedeyim: Mekanda Bilstore mağazalarına özgü konsept butik önerisi tekrarlanarak sunulmuş. Burada da cool markaların kıyafetleri, enteresan endüstriyel tasarımlar ve nefis kitaplar var. (Francis Bacon kitabında gözüm kaldı mesela.) Aynı alanın bir köşesinde adı Bilsart olan farklı bir projenin doğumu da gerçekleşmiş. Burayı markanın diğer mağazalarından farklılaştıran da işte burası!
Burada Türk, yabancı sanatçı ve tasarımcılarla belli aralıklarla özel projeler gerçekleştireceklermiş. Öncelikleri sanatçının/tasarımcının dinamik, eğlenceli, taze ve yeni bir bakış açısına sahip olmasıymış. Yeri geldiğinde sanatçıya bütçe desteği de verilerek bu proje mekanına özel eser sipariş edebiliyor ya da eserleri farklı bir mekanda da sergileyebiliyorlarmış. Bazen de sanatçı(lar) Bilsart için özel çoğaltma eserler üretebiliyor, bunların satışı da Bilstore Tünel mağazasında yapılıyormuş.
Sanatçı mesenliğine farklı bir bakış açısı getiren Bilsart projesinin temel amacı en genel anlatımıyla ‘sanatı daha geniş çevreye yaymak, daha ulaşılır kılmak, yaratımı ve üretimi desteklemek, yeni izleyiciler yaratmak’ olarak tanımlanıyor.
Bilsart’ta ilk olarak Ilgın Seymen’in Mash-Up adlı sergisini görebilirsiniz. Ayrıca Bilstore Tünel mağazasında şu an Serkan Özkaya, Günnur Özsoy, Kezban Arca Batıbeki gibi sanatçılara ait çoğaltma eserler de satışa sunuluyor.
Ne kadar şık bir mekan!
Geçen hafta Kezban Arca Batıbeki’nin bir daveti üzerine yolum Faik Paşa Yokuşu’ndaki Erkal Aksoy’un mağazasına düştü. Uzun zamandır böyle hoş bir atmosferde vakit geçirmemiştim diye düşündüm. Aksoy, birkaç dar kattan oluşan yapıyı belli ki ince ince düşünerek yaratmış. Aslında burası için bir tür devam eden proje demek, belki de daha doğru... Özel dolaplarda saklanan kilimleri mi daha çok merak ettim, mekanın dört köşesine yayılan nefis kürelerin kaynağını mı, belli değil. Aksoy, genelde pek beceremediğimiz ışıklandırma konusunun da hakkını tam vermişti. Üstünüze gelmeyen ama müze gibi de gezmek istediğiniz mekanın, buraya ayak basmış nice dünyaca ünlü şarkıcıyı, sanatçıyı
nasıl da etkilediğini o gece anladım.
Nişantaşı’daki Illy CafÈ’ye yolunuzu düşürün!
Teşvikiye’deki Galeri Işık’ın bir süredir devam eden yenilikçi tavrının takipçisiyim. Karakolun tam karşısında yer alan mekan, eskiden öğrenci işlerini andıran amatör sergilerle hafızamıza yer etmişti. Şimdi Balkan Naci İslimyeli’den Ahmet Ertuğ’a, esaslı sanatçıların esaslı eserlerinin gösterildiği, merak uyandıran bir galeriye dönüştü.
Şimdi de dünyanın en ünlü kahve markalarından ‘Illy’ ile bir işbirliği gerçekleştirmiş. Galleria Illy adlı bu gezici platform; sanat, edebiyat ve tasarımın yıldızlarını geniş kitlelerle buluşturmak üzere yaratılmış. Son durağı da Galeri Işık Teşvikiye...
Galleria Illy sayesinde sadece konusunda uzman birinden söyleşi dinlemiyor, aynı zamanda kendisi de sanat eserine benzeyen bir mekanda vakit geçirip güzel kahveler tadıyorsunuz. Burayı Venedik Bienali’nden ödüllü bir sanatçı, Tobias Rehberger tasarlamış. Geometrik ve optik desenlerle süslü, enteresan metal sandalye ve koltuklar var.Oturunca ne denli rahat olduklarını farkedip şaşırıyorsunuz.
Galleria Illy’de İspanyol yemek tasarımcısı Marti Guxe, Vogue Türkiye genel yayın yönetmeni Seda Domaniç, meşhur mimar ve tasarımcı Aldo Cibic gibi isimler konuşma yaptı. Sırada Maybe Design’dan Erdem Akan ve Magnum ekolünden fotoğrafçı Harry Gruyaert’in söyleşileri olacak. Galleria Illy, 23 Ekim’e kadar açık kalacak.