Güneşli bir pazarın ardından sabah işe giderken elinize ilk geçirdiğiniz siyah hırka-gri pantolonu bu seferlik pas geçin!
Hafta başı... Güneşli, keyifli bir pazarın ardından sabah erken kalkıp işe gitmek bazen zor gelir. Üstüne bilumum sorumluluklar, yapılacak işler, daha iyi yapılması gerekenlerin stresi de eklenince düşündüğünüz en son şey, muhtemelen güne iddialı, şık bir başlangıç yapmak olacaktır. Eliniz gardıroptaki kötü ve durağan günlerin dostu griye, siyaha, kahverengiye uzanır hemen. Göze batmayan, derli toplu bir kombinden ötesini denemeye takatiniz yoktur.
Geçenlerde, ünlü Amerikalı tasarımcı Bill Blass’tan bir cümle okudum, pek hoşuma gitti. “Şüpheniz varsa kırmızıyı seçin” demiş tasarımcı. Herhalde böyle bir durumda çoğu kadının en son aklına gelen renk, kırmızı olacaktır. Ama biraz düşününce, neden olmasın? Hep renklerin insanların üstündeki dönüştürücü etkisinden söz edilmez mi? Kırmızının insanı daha dişi hissettirdiğine de itirazımız yok. Bir an evvel büyümeyi isteyen kızların kırmızı takıntısında bu hissiyatın etkisi yok mudur?
Tüm bu derinlikli(!) düşünceler bir yana, işiniz kırmızı elbise, ayakkabı giymeye müsait değilse, en azından kırmızı bir oje sürmeyi deneyin. Kozmetikte kırmızı cüretkarlığının son perdesi, kırmızı rujdur. Baktınız, kırmızı size sahiden iyi geliyor, belki her zamanki şeftali rengi ruju da daha mercan bir tonla değiştirmeyi denersiniz.
VIdal Sassoon bir efsaneymiş!
Saç bakım ürünleri pazarına dair biraz bilgisi olanlara tanıdık gelecek bir marka, Vidal Sassoon. Bana daha ziyade bir Viking adını çağrıştıran bu markanın sahibi, etkisi günümüze dalga dalga gelen 60’lı yılların belirgin tarzında büyük pay sahibi Londralı Vidal Sassoon’un kendisiymiş.
Şimdilerde yeniden hortlayan bir kısmı uzun, bir kısmı kısa geometrik kesimlerin mucidi Vidal Sassoon, o dönemde mini eteğin yaratıcısı Mary Quant ile birlikte Londra sosyal hayatını sallamaktaymış. Amerikan Vogue’un ünlü moda editörü Grace Coddington’ın zamanında aranılan bir model olmasında da onun etkisi varmış, Frank Sinatra ile evlendiği dönemdeki tarzına bugün de bayıldığımız Mia Farrow’un oğlan çocuğu modeli saçlarını da Sassoon yaratmış.
Belki de gelmiş geçmiş en ünlü kuaför Sassoon, geçenlerde biyografisini yayınlamış. Ayrıca “Vidal Sassoon: Bir adam makasla dünyayı nasıl değiştirdi?” başlıklı belgeseli de 2011 baharında çıkacakmış.
Kısa saçların kadınların özgürleşmesi hareketinin görsel bir ifadesi sayıldığı 60’lara ilgi duyanlar için, cazip bir hikaye olabilir Vidal Sassoon’unki.