Yılbaşında Paris programı suya mı düştü? O halde sizi Pera Palace Hotel’de 15 Ocak’a kadar sürecek Fransız gastronomi turuna alalım
Bayramda tatil yapma fırsatını bulanlar, bu aralar hesabını kitabını bilir moda geçti. Aralarında “Yılbaşında Paris’e gitmek ne güzel olurdu” diye hayıflanan varsa, onlara Tepebaşı’ndaki Pera Palace Hotel’in iki ay devam edecek önerisinden bahsetmek isterim. Otelin tüm yeme içme noktalarında iki ay boyunca Fransız hükümranlığı sürecekmiş. ‘Şanzelize’de gastronomi turu’ diye adlandırdıkları bu uygulamayla Paris’te bir kafede, bistroda bulacağınız klasik lezzetlerin tadına Pera Palace’da bakabilecekmişiz. Soğan çorbası, beyaz şarapla pişirilmiş nefis midyeler, Fransız
Şansonlar eşliğinde
Patisserie de Pera’da da, zamanında Pera Palace’ta kalmış ünlü tiyatro oyuncusu Sarah Bernhardt’a ithafen yaptıkları ‘Sarah Bernhardt’ pastası, Gateau Mandarin gibi lezzetler de sunulacakmış. Ekleri, profiterolü de es geçmeyeyim. Yanında da özel likörlü Fransız kahveleri... “Mimosa, Kir Royal eksik” diyenleri duyar gibiyim. Onlar da meşhur Orient Bar’da ikram ediliyormuş. Bu mönüye elbette Fransız müziği yakışır! Fransız şansonlar da 15 Ocak’a kadar otelin yeme-içme mekanlarını renklendirecekmiş. Pera Palace Hotel bence cumartesi öğleden sonraları kız kıza buluşmalar için şahane... Her şey iyi güzel; bir de bu otelin adını Palace yapmayıp Palas bırakabilselerdi... Yeni moda zevksiz otelleri, konut projelerini andıran luzumsuz ‘palace’ kelimesini, İstanbul’un bir zenginliği olan bu otele yakıştıramıyorum...
MOBiLYACI MACERALARI
Bu aralar kıyafetten çok mobilya satan yerlere uğrar oldum. Yolum en son İstinye CarrefourSa’nın otoparkında yer alan Dank’a düştü. Dank, tasarım dünyasının klasiklerini, özgün tarzı olan genç tasarımcıların işlerini satan, mobilyadan aksesuara her şeyi bulabileceğiniz bir mekan. Daha önce Etiler Mayadrom’daydı. Ünlü tasarımların çok başarılı replikaları da, orijinallerin ikinci el olanları da ayrı ilgiyi hak ediyor. Bence aylık bir e-bülten yapıp mağazaya nelerin girdiğini meraklılarına duyurmalılar.
İnsan yaş aldıkça değişiyor
Tasarımcı imzalı kıyafeti anladık, peki tasarım mobilya da neymiş demeyin. Bu ürünlerin de ayrı bir pazarı, özel bir takipçi kitlesi var. Gazetemiz yazarlarından birinin evinde, kayınvalidesinden kalma Le Corbusier koltuklar var mesela... Tasarımının şahaneliğine bir de yıllanmışlığın hoşluğu eklenmiş, müthiş parçalar. Dank’a da ara ara uğramak lazım. Muhteşem üçlü bir Louis Vuitton valiz seti var mesela; sonsuza dek orada kalmayacaklarını tahmin etmek güç değil!
Bir diğer adres de Tophane-Lüleci Hendek Sokak 35 numarada. Hiç Contemporary Arts, daha önce Galata’da, Teşvikiye’de şubeleri olmuş, nevi şahsına münhasır bir mobilya/tasarım mağazası. Hiç’in sahibi Emel Güntaş, özgün zevkiyle tanınan, takdir gören bir isimdir. Burada da şehirli, bulunduğu semtle didişmeyip oraya adapte olmayı becermiş, zevkli bir mekan yaratmış. Koltuklar, sehpalar zaten güzel de ben en çok 1940-1960 yılları arasından kilimleri alıp farklı renklerle yorumlamasını sevdim. İnsan yaş aldıkça değişiyor. Zamanında yüzüne bakmadığım el emeği göz nuru dökülmüş halıların, kilimlerin, şimdi mekanı nasıl dönüştürebildiğine ağzım sulanarak bakıyorum. Yanımda fotoğrafçı arkadaşım Barış Aktınmaz’la hangisini daha çok beğendiğimize karar veremedik. Mekanın havasını bir hamlede değiştirecek parçaları görmeniz için bu hafta Galata Kulesi civarında bir tur atıp Hiç’e uğramanızı tavsiye ederim.
iLK TANIŞMA
Mine Sanat Galerisi’nde işleri sergilenen Avni Öztopçu’nun eserleriyle ilk defa karşılaştım, pek beğendim. Sanatçının 26 yılı kapsayan soyut işlerinin olduğu ‘Dönemler’ adlı sergi, halen devam ediyor. Aynı zamanda galerinin soyut sanatla ilgili çalışmalarının başlangıcını da vurgulayan bu sergiyle, bu denli güncel bir çizgiyi yıllardır korumuş, benim için yeni bir sanatçıyla tanışmak ne güzel... (www.minesanat.com)