Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul’da az bulunurluğuna ve pahalılığına rağmen ufaktan ufaktan büyüyen bir organik gıda açılımı sözkonusu


Kanyon Alışveriş Merkezi’nin tam ortasında bir organik pazar kurulmuş. Tekstil, kozmetik, yiyecek reyonlarından müteşekkil, açık bir mini market demek, daha doğru. İlk başta Kanyon’un ana girişinde kurulan bu pazar, o noktada pek yalnız ve ıssız görünüyordu. Alışveriş merkezinin heybetli cephesinin bir köşesine sıkışmış gibi bir hali vardı, üstelik organik ürünlerin şehrin herhalde egzoz gazı en yüksek noktalarından birinde konuşlanmış olması da bir ikilemdi. Şimdi yerini bulmuş gibi... Bakıyorum, Kanyon’u gezen orta - üst sınıftan ziyaretçilerin özellikle organik domateslere ilgisi büyük.
Tabii, İstanbul’da organik pazar denince hiçbir girişim henüz Feriye’deki pazarın yerini tutamıyor. Burası ne yiyip içtiğiyle ilgili haklı kaygıları olan İstanbulluların bir hafta sonu standardına dönüşmüş bile.
Buraya dair en önemli tüyo, sabah olabildiğince erken gelmekmiş. Yıllar yılı reklamcılık yaptıktan sonra yeme-içme dünyasına gönül vermiş, mutfak dostu, şef adayı arkadaşım Tevfik Naipoğlu öyle söylüyor. Zira sınırlı miktarlarda sunulan ürünler, göz açıp kapayıncaya dek bitebiliyormuş. Küçük çocuğu olan arkadaşlarım bu pazarın başlıca müşterileri. Çocuklarına olabildiğince katkısız gıdalar verebilmek için her cumartesi erkenden Bomonti yollarına düşüyorlar.
Bahsettiğim müdavim grup, sabah kahvaltılarını dahi Feriye organik pazarında yapar olmuş. Burada alışveriş sonrası adet, gözleme yemek ve çay içmekmiş. Minik taburelere yerleşip sıraya girenler, yemin billah yedikleri en lezzetli gözlemenin burada yapıldığını söylüyor. Gözlemeci, başlı başına bir buluşma noktasına da dönüşmüş durumda. Düşünün, mutlu mesut yaşadığı kocasını burada bulmuş olan bir arkadaşım dahi var!

İstancool nasıl geçtİ?
The Seed’de Nobelli yazar VS Naipul’un bir sör’e yakışır İngilizcesiyle kendine, edebiyata dair söylediklerini dinlemek büyük bir keyifti. Naipul’la sohbeti gerçekleştiren dünyaca ünlü İtalyan Vogue dergisinin yayın yönetmeni Franca Sozzani idi. Sozzani, genç bir muhabir gibi dersini belli ki iyice çalışarak geldiği söyleşide cool’luğuyla da çığır açtı. Yanında taşıdığı ıvır zıvırını Hermes vs. bir çanta yerine şapkasının içine doldurup yere öylesine bırakması dikkatli izleyicinin gözünden kaçmadı. Dünyaca ünlü yayıncılık ikonlarının biraraya geldiği ‘dijital medya’ başlıklı söyleşi oldukça ıssızdı. Timeout dergisinin kurucusunun, Wallpaper dergisinin, Another dergisinin ve ft.com’un (Financial times) editörünün birlikte gerçekleştirdiği bir sohbet, medya dünyamızın ilgisini çekmiyorsa acaba ne çeker diye düşünmeden edemedik. Haberci Defne Sarısoy, belli ki bu gruba dahil olmak yerine moderatör olarak ekipte olmaktan hoşnut değildi. Spikerlerin gerçek hayatta da meramını haber sunar gibi anlatma hastalığına, Sarısoy da yakalanmış görünüyordu.
Bana göre müthiş isimleri ardı ardına dinleme imkanı sunan etkinliğin başlıca sıkıntısı, temaların belirsizliği ve iddialı isimlerden seçilmiş kimi moderatörlerin yetersiz kalmasıydı.
İki ikon birarada... Gazeteci Leyla Umar soruyor, efsane yazar - senarist - tarihçi Gore Vidal yanıtlıyor. İzleyicilerin kişisel tecrübelerine istinaden sorduğu sorularını, dahi uzmanı olduğu Amerikan siyaset tarihinden donelerle süsleyip yanıtlaması, hayal kırıklığı yarattı. Leyla Umar, alıştığımızın aksine, ziyadesiyle suskundu. Kendisinin de itiraf ettiği gibi Vidal’in hayli şişkin egosundan ve hafif nobran tutumundan çekindiği belliydi.
Hanif Kureyşi’nin çocukluğunu anlatırken de kullandığı ironi dolu ve ince espirilerle süslü dili, onun kitaplarını, senaryolarını neden bu kadar beğendiğimize bir yanıt gibiydi. Elif Şafak da izleyiciden büyük ilgi gördü. Hayli yetkin bir İngilizceyle verdiği cevapları, herkes büyük bir merakla dinledi.