Alışverişin tadını çıkarmak için festivale ihtiyaç duymayan, neyin moda olduğunu ve nerede bulunduğunu merak edenler için...
Lava tava ve babalar günü
Yazla birlikte mangalda pirzola pişirme maharetleriyle övünen erkeklerin hayatını kolaylaştıracak bir önerim var. Lava grill tavaları, yakınlarda muadili yabancı markaların ürünlerine bakarken keşfettim. Aynı kalite ve şıklıkta, üstelik çok daha makul fiyattaki tavalar yüksek sıcaklığa ulaşıp eti mühürlüyor; teflondan şeytan görmüş gibi kaçanlar için sağlıklı ve evde mangal tadında et pişirebilmeyi sağlıyor. Babalar Günü’nde mutfakla arası iyi olan babalar için cazip hediye olabilir. Yanına da Deniz Alphan’ın ‘Mutfakta Erkek Var’ kitabını eklemeyi ihmal etmeyin! (www.lavashops.com)
Bu ara yolu Göcek’e düşen herkesten The Sundowner’da güneşi batırmanın dayanılmaz keyfini dinliyorum. Tecrübeyi birinci elden yaşamış biri olarak; size “Güneşi batırırken şarap için” gibi klasik bir öneriyle de gelmeyeceğim. Bence deniz sonrası incecik pidelerinden de yiyip de aynı mutluluğu yakalayabilirsiniz! Gün boyu servisin olduğu The Sundowner, ayrıca düğün derneğini güneyde yapmak isteyenlerin de favori mekanlarındanmış.
Madonna da menapoza girer mi?
Gündem henüz sıcakken ben de konsere dair 1-2 gözlemimi yazmadan edemeyeceğim. ‘Mükemmel’i, daha doğrusu, üç boyutlu hale getirip önümüze koydukları şovu demem daha doğru olur. İzleyiciyi put gibi durdular diye eleştiren dostlara itirazım var; klasik bir konser değil muhteşem bir Vegas gösterisi izlediğimizden (!) biraz da donduk kaldık, detayları yakalayacağız diye gözümüzü faltaşı gibi açtık. Ayrıca eski şarkılar yeni düzenlemelerle çalındığından ve biri bitmeden diğerine geçiş yapıldığından, klasik bir konser gibi şarkılara eşlik etmek de mümkün olmadı. Madonna’nın yaşına başına uymayan akrobatik maharetlerinden hiç bahsetmeyeceğim bile! Konseri izlemeyenler için üzgünüm; ben ve kardeşim Füsun, Madonna’nın en vefalı hayranlarından olmamamıza rağmen “Bir gece daha olsa yine giderdik” deyip ayrıldık stadyumdan. Mehmet Tez’in de yazdığı gibi; Madonna’yı meğer dinlemek değil izlemek gerekiyormuş şu hayatta.
Her gardıroba lazım!
Liseli modası diye bir şey varsa son dönemde iki aksesuarın ‘klasik’ mertebesine ulaştığından bahsedebiliriz: Superga ayakkabılar ve Eastpack çantalar... Sırt çantasıyla dolaşmanın konforunu liselilere bırakalı çok oldu. Ancak renk skalası giderek genişleyen Superga bez ayakkabıları gördükçe benim de bir yenisini isteyesim geliyor. Beyaz ve lacivert bez ayakkabıları (‘marine’ temasından olsa gerek) hep çok klas bulurum ancak yeni Superga’ların mürdüm, yeşil ve gri renkli olanlarının da cazibesine kapılmamak elde değil! Bir de her Türk ‘hipster’ının gardırobunda bulunan bir tür daha var. Espadriller, en son 80’lerde genç olanların ayağında bu denli paralanmıştı. 1-2 yazdır da esaslı bir geri dönüşleri söz konusu. Keten versiyonlarını her fiyatta, her renkte bulmak mümkün ama ben en çok Emporio Armani’deki süet modelleri beğendim.
Kalori sayarak zayıflayın!
Ben Light Center-Sibel Harman sayesinde istediğim formu tutturdum gidiyorum; sözüm zayıflamaya dair mucize arayışı hiç bitmeyenlere... Dünyada bilinen ve çok tutulan bir sistem, günlük kalori sayımı üzerinden kilo vermek. Elbette günlük kalorinizi profiterol, pide ve Nutella üzerinden tutturmanızı tavsiye etmiyorlar. Ancak gün içinde ne yiyip ne içtiğinizi takip etmenizi basitleştiren, kişiye özel bir program sunuyorlar. Kalorisepeti.com, bu uygulamayı üç senedir yaklaşık 20 bin üyeyle gerçekleştiriyormuş. Bünyelerinde yer alan dört diyetisyen, üyelerin sorularına cevap verip online beslenme programları hazırlıyormuş. Form tutmada henüz istediği yere gelemeyenlerin aklında bulunsun.