Müslüman mahallesinde salyangoz sattığını bilen bir modaseverin itirafları...
Modayla ilgili yazıp çizenlerin, moda dergilerinde çalışanların hep aldığı bir eleştiridir bu: Marka fetişistliği... Hayatını tam zamanlı modaya ayıran, aynı zamanda kılık kıyafetine de azami dikkat eden, ekseriyetle kadınlardan oluşan moda profesyonellerinin hep duyduğu bir itham bu...
Peki, biz, hepimiz, lüks fetişisti miyiz? Tek işimiz vitrinlere, dergilere, style.com’a bakıp “Bu olmuş bu olmamış” diye ahkam kesmek midir?
Yalan söylemeyeceğim. Biraz öyle... Şöyle bir kazıyınca çocukken en sevdiğimiz oyunun karton bebeklere kağıt elbiseler giydirmek olduğunu (yaşı 30 üstü olanlar için söylüyorum), dergilere hâlâ kutsal bir kitapmış gibi hayran hayran baktığımızı, ünlü modellerin adlarını kuzenlerimizinki kadar iyi bildiğimizi göreceksiniz. Dışarıdan bakınca güzel ayakkabılar, ‘tarz sahibi’ kıyafetler ve mis kokular, enteresan renkli ojelerle geçen bir hayat... Ha, bir de mütemadiyen ince kalma gayretiyle... Meraklısı olmayan için izlemesi bir nebze keyifli, biraz kaçık muamelesi yapılan, hafif de kıskanılan insanlar silsilesi.
“Aslında ne acılar çekiyoruz” diye başlayan cümleler kurmayacağım, merak etmeyin. Bir kere sizi eğlendiren ve ilgilendiren bir dünyadan hayatınızı kazanabilmek, ne mutluluk! Bahsettiğiniz konunun estetikle, yaratıcılıkla ilgisi olması, moda-alışveriş gibi insanlara keyfi çağrıştıran şeylere mesai harcamak da öyle!
Peki moda editörlüğü yapan, moda yazıp çizen arkadaşların hepsinin kocası-babası mı zengindir? Neredeyse tamamını tanıyan biri olarak cevap vereyim; bir kısmının öyledir. Dergiler nezdinde bakıldığında bu durum sadece bizde değil, dünyada da böyledir. Muhabirin maaşı tek bir çantanın fiyatına denk geldiğinden patronlar ‘imkanlı’ kimseleri işe almaya özen göstermiştir. Neyse ki bu işin bir hoşluk/hobi olma ötesinde, gayet para kazandıran bir ‘business’ olduğu KİMİ medya kuruluşları tarafından anlaşılmış, para kazandıran yayınlarda bizde de koşullar bir nebze ‘muasır medeniyetler düzeyine’ çekilmiştir.
Konuyla ilgili son sözü söyleyip bitiriyorum: Lüks, insanların imkanları ve istekleri ölçüsünde hayatlarına kattıkları bir şeydir. Bir insan lüks şeylerden bahsediyor diye bir eli yağda yaşıyor olması gerekmez. Bu öncelikle merak, ardından da gustoyla ilgilidir. Biri otomobil konuşur, biri çanta... Sözüm, zevk alıyor diye hayatımızın yegane gerçeğinin bu olduğunu düşünenlere...
Bu aralar ne moda?
Yeni nesil moda tasarımcıları arasında adını sık duyduğumuz, ünü dünyaya yayılmış modacı Hakan Yıldırım’ın rahle-i tedrisatından geçmiş bir isim; tasarımcı Özlem Kaya anlatıyor.
* Godiva çikolata
* 3D film izlemek
* Andorid işletim sistemi
* Karaköy restoranları
* Uzun etek giymek
* Bakır rengi
* iPad 2
* İpek gömlek
* Walking Dead izlemek
* Kırmızı halı sohbetleri
* Foursquare.com