Geçen hafta dinlediğim, aklıma pek yatan hızlandırılmış bir İstanbul turundan bahsedeceğim bugün. Patenti, arkadaşım Banu Bora’ya aittir. Kendisi bu programı cuma gibi, İstanbul’da mümkünse kıpırdamamak gereken bir günde, üstelik öğleden sonra yapmış ve hepimize ilham vermiştir.
Tur, Eminönü’ne varmakla başlıyor. Buradan Boğaz turu yapan vapurlardan birine atlanıyor. Tercihiniz, yiyecek-içeceğinizi tedarik edip yola çıkmak olmalı... Zira teknelerde sadece kısıtlı miktarda içecek satışı yapılıyor. Bir buçuk saat boyunca püfür püfür Boğaz havası. İki kişi de olur, düşünmeniz gereken bir konu varsa tek başına da gider. Hatta temiz havada beyniniz daha iyi çalışır. Boğaz’ın ucundan Haliç’e uzanan, üstelik maliyeti 1.5 TL olan, sadece İstanbul’a özgü bir lüks...
Vapurdan indiniz. (Banu’nun vakasında vakit artık akşam üzeri olmuş bile...) 21 Haziran’a dek uzamaya devam eden uzun yaz günlerinin keyfini bu sefer de Galata Köprüsü’nün altındaki birahane veya lokantalarda oturup sürdürmenizi tavsiye ediyorum. Hemen yüzünüzü buruşturmayın: Evet, burada hiç iç açıcı mekanlar olmadığının, dükkanın önüne garip ‘bean bag’ler koyup nargile servis ettiklerinin farkındayım. Daha da beteri, çoğu lokantanın önünde hanutçular dizili; sizi garip çığırtkanlıklarıyla kendi mekanlarına çekiştiriyorlar. Daha itici bir davet biçimi olamaz... Çoğunluk yabancı müşteri geldiğinden Kapalıçarşı usullerinin işe yarayacağını düşünüyor olmalı! Üstelik, lokantaların fiyatları da hayli pahalı. Çoğu 80’lerden kalma turist kazıklama merkezi gibi işliyor...
O zaman neyi savunuyorsun diyeceksiniz... Ben köprüaltında bir tane düzgün mekan olsa diğerlerine örnek örnek olacağına, esnafın da kendine çekidüzen vereceğine eminim. Tünel’de, Galata’da, Asmalımescit’te öyle olmadı mı? Karaköy Balıkçısı, Perşembe Pazarı’nın bir köşesinde İstanbullular’ın akınına uğramıyor mu? Yeter ki bir tane makul fiyatlı, alüminyum kaplama yerine derli toplu mobilyalarla dekore edilmiş, mantıklı mönüsü olan bir numune mekan açılsın... Gerisi gelir...
Bu aralar ne moda?
Sabah gazetesi moda editörü, trendler konusunda süper bilgili Yaprak Aras Şahinbaş seçti...
* Başta Grupanya.com olmak üzere indirimli grup satış siteleri,
* Yeni tatil destinasyonları olarak Hatay ve Beyrut; - kedi gözü güneş gözlükleri- en güzeli Alexander Wang ve Norma Kamali’ninkiler-,
* Dünya Kupası programı yapmak,
* Serdar-ı Ekrem’in yeni butiği Atelier 55,
* True Blood’ın birkaç gün içinde başlayacak 3’üncü sezonuna hazırlanmak,
* DJ Bisousbelle ve The Patchwork,
* Alaçatı’da bugün açılacak Dinamo Riders Beach,
* Halston’ın elbiseleri,
* Mulberry’nin Alexa çantası tükendiği için Proenza Schouler’ın PS1’lerinden medet ummak,
* i-Phone’da Angry Birds oynamak,
* Blogger Pukka’nın kitabı ‘Küçük Aptalın Büyük Dünyası’,
* Delicatessen, Den CafÈ,
* ‘Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği’ (c17www.hayatiminerkegi.com) blogunu okumak,
* Batya Kebudi’nin yüzük ve kolyeleri,
* Twitter’da ünlüleri bırakıp anonim hesapları takip etmek,
* Aslı Filinta’nın izinden bütün tasarımcıların sample sale yapması,
* i-Pad’den kitap ve dergi okumak özellikle hayli interaktif olan Wired,
* Glee izlemek,
* Post Dial’ın konserleri,
* ‘Moda satar,’ zihniyetiyle her gün bir yerde moda etkinliği düzenlemesi (!). Havana Beach Club’ın adının başına bile ‘fashion’ koymuşlar!
* Animal Collective’in yeni filmi ODDSAC,
* Ümit Benan Şahin’in Doğu’da kahvelerde oturan adamlardan esinlendiği ve lookbook’unu Serdar Bilgili’nin çektiği yeni koleksiyonu.