Her gün birbiri ardına açılan kafeleri, restoranları okuyoruz okumasına... Lakin aralarından çok azının para ve vakit harcamaya değer olduğunu düşünüyoruz. Gidip de memnun kaldığımız, kazıklandığımızı düşünmediğimiz mekanlara tekrar tekrar gitmemiz ondandır. İşte benim insanı mahçup etmeyen, acayip dekor/iç mimari oyunlarına girip de kafa karıştırmayan, ne yediğinizi, ne ödeyeceğinizi bildiğiniz mekan listem aşağıdaki gibidir.
* Cankurtaran Balıkçı Sabahattin: Ecnebi misafire İstanbul’un bin bereketini gösterebileceğiniz, şehrin eski ama unutulmuş bir köşesinde hizmet veren lokantası... Bir ara yemek kalitesi ile ilgili homurdananların sayısı artmıştı. Bir aradan sonra gittik gördük, Sabahattin aynı Sabahattin... Mezeler ayrı güzel, tarihi Yarımada’da olmak ayrı...
* Cibalikapı Balıkçısı: Haliç’e karşı ‘dekore’ edilmemiş bir yerde, tipik-sıkıcı meze tabağından farklı alternatiflerin sunulduğu bir mönüden seçim yapmak ne keyif! İstanbul’da balık yemek sizin için başlı başına dışarı çıkma nedeniyse, dağarcığınıza bu adresi de ekleyin. İşittiğime göre Anadolu yakasındaki şubesi de hemen meraklılarını yaratmış. Ben yine de Haliç efektini gözardı etmeyin derim..
* Lokanta Maya: Yeni sosyal hayat merkezlerinden biri olma yolunda Karaköy de hızla ilerliyor. Lokanta Maya bizim lezzetlerin evrilip çevrilip daha çağdaş bir mutfak anlayışıyla sunulduğu, derli toplu, bas bağırmayan bir mekan. Bu haliyle de çok güzel. Pazar brunch’ları da hem makul fiyatlı hem de sürprizli. Yalnız ayda bir kez yapılıyor. Önceden aramadan gitmeyin, bir kez başıma geldiği gibi siz de kapıda kalabilirsiniz!.
* Mis Pizza: İşte lezzetli pizzalar ve yanında türli ikramlar sunan yer, böyle olmalı dedirten bir mekan. Şişhane Meydanı’na bakan bir masada, karmakarışık olmaktan uzak, ince hamurlu bir pizza paylaşmak, küçük mutluluklarımızdan... Cihangir’deki minik dükkandan çıkma şöhretlerinin dağ gibi büyüyüp ilerlemesine şaşmamalı!
* Backyard Cafe: İstanbul’un çok afilli bir tesisinin içinde yer alması gözünüzü korkutmasın. Beyoğlu’ndaki iddiasız pek çok kafeye benzer bir fiyat politikaları, hep değişen taze seçenekleri ve sakin, huzur dolu bir ortamları var. Mönünün günlük seçeneklerini de alıcı gözüyle inceleyin mutlaka... Bir de basit bir tost bu kadar mı lezzetli olur dedirten tostlarını...
* İstanbul’u işgal etmiş CafÈ Nero dükkanları: 3 TL ödeyip, servisle ıvır zıvırla kafanızı yormadan mola verebilmek ne keyif’ Üstelik bunu yaparken İstanbul’un en mutena semtlerinde denizin, bahçenin tadını çıkarabilmek... Düşünün, Bebek’te 3 TL’ye kahve içen de Bebek Otel’in barında martini içen de aynı manzaranın, havanın tadını biraz fiyat farkına! çıkarabiliyor.