İstanbul’un Kantin’ini bilenler bilmeyenlere anlatsın, alt katındaki Dükkan’ı da keşfetsin. Yemek yemeyi sevenlere aynı şeften yeni rotalar
Gurme rolüne soyunduğumu sanmayın. Ben yemekten evinde lezzetli yemek pişen, özenli sofralar kurulan her Türk kadar anlıyorum. Ayrıca iş ağız tadına gelince doğuştan şanslı bir millet olduğumuzu da düşünüyorum. Çoğumuzun ilk mutfak bilgisini aldığı harika yemek yapan annesi ya da bir yakını var. İnanılmaz zengin önerileri olan bu ülkede, herkes kendi memleketine göre payına düşeni almış, tadını çıkarıyor.
İstanbul’un ölçeğine göre hâlâ kavruk olan yeme-içme sahnesinin benim için bir numaralı şefi, Kantin’in sahibi Şemsa Denizsel. Hepimize aşina, Türk mutfağından lezzetler pişiriyor. Ama hiçbiri de evimizde sunulduğu şekliyle, klasik esnaf lokantası usulü önünüze konulmuyor. Denizsel’in yemeklerini anlatırken kullandığı ‘Yeni İstanbul mutfağı’ tabirini de çok beğeniyorum. Bu şehirde büyümüş olanların aşina olduğu lezzetler, Denizsel’in elinde başkalaşım geçiriyor. Brokoli çorbasını, köfte ekmeği, yulaflı şinitzeli, pizza ile lahmacun arası çıtırları yedikçe arar oluyorsunuz. Fem Güçlütürk’ün dediği gibi, Kantin hiç bıktırmıyor. Kullanılan tüm malzemeler mevsimine göre seçiliyor, yemekle ilgili bilmeniz gereken bir detay varsa Denizsel’in mükemmel yetiştirdiği servis elemanları bunu size söylüyor. Üstelik, tüm bu gastronomik tecrübeyi, alelade bir günde Nişantaşı’nda hızlı bir öğle yemeği sırasında yaşıyor olmak da cabası...
‘Kantin’ mutlu ediyorBen, yerel lezzetleri baştacı eden şeflerin yaklaşımını seviyorum en çok. Boşnak böreğiyle başlayıp kısırla devam eden bir yemeği kestaneli beze gibi gayet alafranga bir tatlıyla sonlandırabilmekten, Denizsel’in aşçılık marifetlerinden hep etkileniyorum. Burası, giderek bir klanın buluşma noktası olmaya doğru gidiyor. İşyerleri Nişantaşı civarında olan, Kantin’de öğle yemeğini hayatının başlıca lükslerinden sayıp her gün oraya gidenlerin sayısı hiç de az değil. İşin güzel yanı, yaz öncesi harıl harıl diyet yapan da, yemek yemeyi hayatın en önemli keyfi sayan da Kantin sofrasından mutlu kalkıyor.
Denizsel, bir de şahane DÜKKAN açtı alt katına. O nefis böreklerden, sakızlı muhallebiden, ev yapımı krokanlı çikolatadan uzak durmam için yolumu değiştiriyorum! Burada ayrıca akşam evde ısıtıp mükellef bir akşam yemeği ortamı yaratabileceğiniz yemekler de mevcut. Falafel, odun fırınında sebzeler, patatesli Boşnak böreği benim favorilerim. İşbilir arkadaşlarım tavuk suyunu, Kantin yapımı ketçabı, pestosunu pek methediyor. Bir de Cuma günleri gelen manda yoğurdu için sıraya girenler var.
İddialı şeften anayasa gibi mönüAkşam 21.00 itibarıyle kapanan, kahvaltı servisi de yapmayan Kantin mitinin temeltaşı olan Denizsel, iddialı bir karakter. Tavizsiz tavrı, dünyanın en bıcır bıcır şefi olmayışı, anayasa gibi hazırladığı mönüyle ilgili gelen sonsuz değişiklik isteklerine karşı sağlam duruşu, kimi müşterinin hoşuna gitmeyebilir. Eh, bir dükkana gidip de ‘buraların sahibiyim’ edasıyla masaya kurulanlar, varsın Kantin’i sevmeyiversin! Burada önüne her yemeğin sürprizine şaşıp minnet duyanlar, yolunu hep Kantin’den yana düşürmeye devam edecek nasıl olsa.
Ajda bitmez!
Haftasonu Ajda Pekkan’ın Polis Balosu’nda Vali Muammer Güler ile dansederken çekilmiş fotoğrafına takılıp kaldım... O iddialı, vücudu saran, tek kolu işli ve de TRANSPARAN elbiseyi ne de muhteşem taşıyor! Herkes estetik yaptırıyor da kimse Ajda gibi görünmüyor. Türkiye değil de Batı’dan çıkma bir star olsa bugün tüm dünya tanıyordu Ajda’yı. Aslında benim hiç şaşırmamam lazım; geçenlerde Yıldırım Kuaför’de başıma gelenden sonra. Gayet ev haliyle kuaföre geldiği besbelli bir kadını arkadan gördüm ve ‘genç bir kadın değil ama ne kadar formda’ deyip imrenerek baktım. Kadının Ajda Pekkan olduğunu gördüğümdeyse rahat nefes aldım. Ne de olsa imrendiğim bir insan değil, AJDA diyerekten!..