Kişisel gelişime dair metotlara şüpheyle yaklaşanlar, sözüm size... Bugün hayatınızda farkındalığı artıracak ve bunu yaparken sizi müride dönüştürmeyecek bir metottan bahsedeceğim
Sistemin adı Access Bilinçlilik... İnsanlara çeşitli araçlar yardımıyla daha fazla farkındalık kazandırmayı amaçlıyor. Metotlar deyince aklınıza zikir ayinleri, biteviye tekrar edilen mantralar filan gelmesin. Tecrübeyle sabit, sadece size doğru soruların sorulmasından yola çıkan bir pratik, bu... Sorular herkesin hayatında takıldığı konular üzerinden oluşturuluyor. Bu sorular neden çok yemek yediğiniz üzerine de, bir kaybın ardından duyduğunuz vicdan azabına da, parayla ilişkinize de, çocuğunuza doğru kanaldan ulaşmaya dair de olabilir. Ben Access’i Bördübet’teki butik otel Golden Key’in tavşanların zıpladığı, kuğuların nehirde süzüldüğü masalsı ortamında eğitmen Steve Comer’dan dinledim. Kendisini, ‘a la 2011’ model akılcı!’ bir birey olarak, biraz da şüpheyle dinlemeye başladığımı da itiraf edeyim.
Her fikre mesafe bırakarak yaklaşmak
Karşımdaki adamın spiritüel yanı gelişmiş, çoğu insanda gördüğüm etiketlere benim kadar mesafeli oluşu içimi rahatlattı öncelikle. Steve Comer ne yogayı ne meditasyonu ne de ‘evrenden iste olsun’u hararetle savunan modern zaman peygamberlerine benziyor. Öncelikle ve belki de sadece farkındalığı artırmanın gerekliliğinden bahsediyor. Ama bu iş nasıl olacak? Her şeyi mantığıyla değerlendirmeyi, kararı zihnin vermesi gerektiğini savunan ben, elbette hemen direnç gösteriyorum. Comer, öncelikle doğru-yanlış tanımını gözden geçirmemizi tavsiye ediyor.
Dinledikçe doğru-yanlış tespitlerimi sürekli yargılayarak yaptığımı fark ediyorum. Ve bu yargılarının çoğunun benim değil; toplumun, tanıdıklarımın yargıları olduğunu... Steve Comer, öncelikle her fikre mesafe bırakarak yaklaşmayı öneriyor. Peki o zaman ben nasıl ben olacağım? Kendimi hayatın akışına pervasızca bırakacak mıyım? Pek de öyle değil. Yargılar yerine seçimler yapıyor olmanın insanı hafifleten gücünden bahsediyor Comer... Gücün aslında başka insanlar üzerindeki gücümüz olduğunu söylüyor. Onun yerine potansiyeli kullanmayı öneriyor; yani her an her şeyi değiştirebilme gücümüzü... Bir de kulağıma küpe ettiğim bir sözü var. Bu hep duyup anlamını bir türlü çözemediğim bir kavramla ilgili. An’da kalmak... Biraz kişisel gelişime merakı olan herkesin karşısına çıkmış bu kavram; zihnini daima devrede tutan, üç adım sonrasını hesaplamaya alışmış günümüz insanı için imkansızı istemek değil midir? İyi de, yarını hesaplayacağım derken kafasında endişe bulutuyla dolaştığımızı, aynı anda üç farklı konuyu düşünüp hafiften motoru yaktığımızı da inkar edebilir miyiz?
Kişisel hikayesi de film gibi
Steve Comer’ın konuya yaklaşımı basitliği ve gerçekliğiyle beni hemen yakalıyor: “Olabilecek kötü senaryoların neler olduğunu üç aşağı beş yukarı herkes biliyor. Ama bu illa ki olacak demek değil. Endişe başgösterdiğinde yapılması gereken basit. Sadece kendini durdurmak ve başka bir hali tercih etmek gerekiyor.” Sizi bu olumsuz duygu sarmalından çıkaracak olan, işte o hep bahsedilen farkındalık kavramından; yani sadece kendini dinliyor olmaktan geçiyor.
Steve Comer’ın kişisel hikayesi de film gibi... Utah’da doğmuş ve 20’lerinde Mormon bir rahip olarak hayata atılmış. Daha sonra bu sistemin kendisi için işlemediğine karar vermiş ve aynı dönemde babasını lösemiden kaybetmiş. Modern tıbbın dışında metotlara kafa yormaya, alternatif metotları araştırmaya başlamış. Yoga, meditasyon, nefes, Tai Chi, Reiki eğitimleri aldığı sırada insanların inançlarına, o inançların insanların sağlığını nasıl etkilediğine kafa yormaya başlamış. Alternatif yöntemleri öğrendikten sonra bile hayatının darmadağın olduğu tecrübeler yaşadığı bir dönemde Access Bilinçlilik Sistemi’yle tanışmış. Şimdi ortağı Özlem Oskay’la dünyanın dört bir yanında seminerler düzenliyor ve insanların hayatlarını hafifletmelerine yardımcı olmayı umuyorlar.
Özlem Oskay, Access pratiğini hayatına geçirmiş ve bir anlamda kendini yeniden yaratmayı başarmış bir kadın... Kendini aslında bitmiş bir evliliği sürdürmeye çalışırken bulduğu bir dönemde Access’le tanışıyor, yıllardır üzerinde taşıdığı fazla kilolardan bu dönemde büyük bir hızla kurtuluyor. Bir nevi, tüm o yükün altındaki gerçek ‘ben’e kavuşuyor Oskay... Bedenine tekrar bağlandığı bu dönemde zihin temizliği kadar beden temizliğinin öneminin de ayrımına varıyor. O şimdi canlı beslenmenin en hummalı savunucularından. Hemen aklınıza otla beslenip yemek yemenin keyiflerinden kendini mahrum bırakmış bir kadın gelmesin! Kendisinin elinden yediğim, adını ‘Canlı Tart’ koyduğu tartın tadı, tıpkı annenizinki kadar muhteşem! İçinde un, şeker olmayan tartın lezzetine inanmakta güçlük çekiyorum. Meraklıları için tarifini de aldım; aşağıda bulacaksınız...
Access’ten kısaca;
* hayatımızı doğduğum günden bugüne aileminizin, çevremizin yargılarıyla şekillendirdiğimizi
* kutuplaşma yüzünden her şeyi gerçekte olduğu gibi görmeyi engellediğimizi, bu yüzden de değiştirmek istediklerimizi değiştiremediğimizi,
* inanç sistemlerimize, bakış açılarımıza, yargılarımıza meydan okuyacak soruların, yanıtlardan daha ufuk açıcı olduğunu öğrendim...
Daha fazla bilgi için www.joykisiselgelisim.com ve www.accessconsciousness.com sitelerini ziyaret edebilirsiniz.
Canlı turta tarifi
Turta hamuru için:
3-4 saat suda bekletilmiş 150 gr. çiğ badem
4 adet çekirdeği çıkmış hurma
1 tatlı kaşığı bal
Tarçın
Hepsi blendırda çekilip hamur kıvamına getirilecek ve tart kalıbına yayılacak.
Kaju kreması için:
3-4 saat suda bekletilmiş 150 gr çiğ kaju fıstığı
1 yemek kaşığı bal
Çubuk vanilya
Hepsi blendırda çekilecek. Kıvamı yoğun olursa biraz su eklenebilir. Hazırladığınız krema tart hamurunun üzerine yayılacak. Üzerine mevsim meyveleri dizilecek. Biraz bal gezdirilip hindistan cevizi serpilecek. Buzdolabında iki saat kadar bekletip servis edebilirsiniz.