Bizde de ‘üst düzey’ takipçileri olan bir markanın Londra mağazasının açılışı, bitmek bilmeyen atraksiyonlarla bir karnavalı andırıyor
Louis Vuitton, dünyada lüks denince akla ilk gelen markalardan. Aynı zamanda ‘halktan aldığını halka verme’ konusunda da hassas davranıyor. Üstlendiği esaslı sanat projeleri dünyanın dört bir yanını dolaşıyor, her milletten sanatçıya destek veriyor. En son Londra’da 125’inci yıllarının ve yeni mağazalarının açılış kutlamalarıyla adından söz ettirdi. Okudukça göreceksiniz, yapılan sanki bir yeni mağaza açılışı değil de Rio Karnavalı’nın kendisi!
Konsept, ‘koleksiyoner’
LV, New Bond Street’te Londra’daki en büyük mağazasını açtığı bu etkinlikte ‘Collector-Koleksiyoner’ konseptini kullanmış. Mağaza, sadece en güzelin ve en müstesnanın koleksiyonunu yapmayı seven bir koleksiyonerin evi gibi düzenlenmiş. Artık ‘LV dostları’ olarak tabir edilen, Takashi Murakami, Richard Prince, Gilbert&George gibi sanatçıların işleri bu mağazada da sergileniyormuş. Bir köşede yeni sezonun kıyafetleri enteresan biçimlerde kombinlenip bir araya getirilmiş. Bu köşeyi de personelden biri değil, dünyaca meşhur stilist ylist Katie Grand hazırlamış. LV defilelerinin kıyafet kombinlerini de yapan Grand, çok beğenilen Love dergisinin yaratıcısı aynı zamanda.
Bugün lüks tüketicisini şaşırtmak giderek zorlaşıyor. O yüzden markalar, türlü ali cengiz oyunu çevirerek farklılıklarını ortaya koyma çabasında. LV ekibi de davetlilere sadece ünlü mimar Peter Marino’nun tasarladığı şık butiği göstermeyi değil, kendilerince tecrübe edecekleri bir deneyimi aktarmaya karar vermişler.
Kimler gelmiş?
Gwyneth Pathrow, Alexa Chung, Thandie Newton, Kirsten Dunst, Elle Macpherson, Angelica Houston gibi ekran ünlülerinin yanında top modeller Natalia Vodianova, Stella Tennant da markanın kıyafetleri davete giyerek arz-ı endam etmişler.
Mağazanın bir bölümünde az bulunur sanat kitaplarının sergilendiği bir de kütüphane bulunuyormuş. Hayvan dışkılarını da kullandığı eserleriyle tanınan ünlü sanatçı Chris Ofili, limitli sayıda basılan kitabını bu davette tanıtmış.
Aman efendim, performans sanatçıları LV müzesinden getirilen 10 çok özel vintage parçanın yanında bu ürünlere dair hikayeler mi yaratmamış, Royal Ballet mensubu dansçılar genç bir arp sanatçısının Bach ezgileri eşliğinde mi dansetmemiş! Final, sanatçı Michael Landy’nin sürpriz heykeliyle konukların buluşmasıymış.
Akşam yemeği faslına geçilmesi de ayrı bir olağandışılıklar silsilesiymiş. Davet, Londra’nın merkezinde terk edilmiş, büyük bir binanın labirente dönüştürülmesiyle oluşturulan bir binada verilmiş. Davetliler buradaki çeşit çeşit oyuna, türlü dramaya dahil edilerek kâh vamp kadınlarla içki içmiş, kâh sandıkların içinde yapılan özel bale gösterisine katılmış. ‘Eyes Wide Shut’ filminin masumu, sanki. Bu küçük mizansenler, ‘Punchdrunk’ adlı Londra’da şu sıralar sıra dışı binalarda yaptıkları gösterileri büyük ilgi gören meşhur tiyatro topluluğu tarafından düzenlenmiş. Yalın bir mönünün servis edildiği gecenin şefi, meşhur Mark Hix imiş. Üstüne canlı performansta kim varmış diye sorarsanız, ‘70’lerin disco kraliçesi Donna Summer’ diyeceğim ve duracağım. Summer’la birlikte eğlencenin nasıl doruğa çıkmış olacağını, varın siz tahmin edin.