Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

Sadece meraklısının bildiği, başta seyahat; sonra yeme-içme ve modada en keşfe değer adresleri biraraya getiren dergilerden biridir Travel+Leisure. Derginin çok başarılı Türk edisyonunun temmuz sayısını mutlaka görmelisiniz.
T+L dergisinde başta seyahat için müthiş adresler var. Doğrusu ben seyahat dergilerini okumaktan sıkılan gruptanım. Ancak bu dergi bir kere çok temiz, gerekli bilgileri draje gibi aktarabildiği tasarımıyla beni tavlıyor. Anlattığı destinasyonlardan az ve öz adres vermesi de bir başka artısı; birbirinin türevi mekanları tekrarlamak yerine kapsül gibi aktardığı bilgilerle merak uyandırmayı başarıyor. Derginin ağdalı bir dili yok. Her konuya dair ‘uzman görüşleri’nde sizi ilgilendirecek detaylar mutlaka var. Baskısı pırıl pırıl fotoğraflar, yemek için de gezmek için de alışveriş için de iştah kabartıyor.

Haberin Devamı

Sahilde zamanınız daha güzelleşecek

Neden özellikle temmuz sayısını öneriyorum? Başta Fethiye’den Bodrum’a en güzel sahil adresleri konusu için diyebilirim. Serra Gürçay belli ki konuyu hazırlarken ince eleyip sık dokumuş. Türkiye’nin muhteşem kıyılarının en özellikli mekanlarını biraraya getirdiği yazısını okumak pek zevkli. Erbil Balta’nın yabancı dergilerdekini aratmayan fotoğraflarının konuyu daha da renklendirdiği de bir gerçek. Ünlü şef Mehmet Gürs’ün Türkiye’yi motorla vs. karış karış taradığını biliyorduk. Kendisinin eskisi kadar gözönünde olmadığının farkındaydık. Meğer kendisi bu sırada Türkiye’nin lezzet haritasını çıkarmakla meşgulmuş! T+L’ciler Gürs’ün tavsiyelerini çok kolay okunur, akılda kalır bir formatta yazıya dökmüşler. Gürs’ün bir yemek antropoloğu gibi çalıştığı bu proje için bir madalyayı hakettiğini düşünüyorum! Bu aralar muhtemelen şezlong üstünde dergi okuyarak zaman geçiriyorsunuz. Sahilde zamanı daha da güzelleştirecek bu dergiyi bence bayinizden ısrarla isteyiniz!


SADECE BİR ÇİFT SPOR AYAKKABI DEĞİL!

Spor giyim markalarının şehrin sağlıklı yaşama ilgili önerilerini zenginleştirmesini, geliştirmesini takdirle izliyorum. Nike’ın İstanbul’nu belli başlı semtlerinde, eğitmenler eşliğinde yaptırdığı koşularının sıkı takipçisiyim. İlk günden bu yana katılım sayısının nasıl arttığını da birebir gözlemledim. Keza, üniversiteliler için de sürpriz katılımcılarla renklenen (mesela Efes Pilsen’in ponpon kızları gibi) koşular düzenliyorlar. (Bu arada yazımı hazırlarken Spor A.Ş.’den de Likya Yolu Ultra Maratonuna katılım ile ilgili SMS geliyor. Ultra maratonun boyumuzu çok aşacağı aşikar ama şu Likya Yürüyüşü dedikleri ve yapanların kendini Himalayalar’a tırmanmış gibi hissettiği parkuru da hayatta bir kere tamamlamak lazım!) Şimdi diğer bir spor ayakkabı markası, New Balance, 'Yarı Maraton ve 10 K' koşu organizasyonlarıyla zincire eklenen son halka olmuş. İlk yarışı mayısta Bozcaada’da yapmışlar. Sırada 18 Eylül’de 2'nci Riva koşusu varmış. Geçen yıl 'Yarış Takvimi' tarafından düzenlenen müsabakaya, New Balance’ın sponsor olmasının bilumum sektörlerden büyük markalara örnek olmasını diliyorum. Bu arada koşuya kayıtlar mağazalardan ve www.yaristakvimi.com adresinden yapılıyormuş.

Bu aralar ne moda?
Nike Türkiye’nin İletişim Müdürü Zeynep Ongun, bu aralar her telden nelerin moda olduğunu anlatıyor.

* En moda çiçek Begonvil.
* En moda içki Münferit mönüsünden ‘Ginger Berry’.
* En moda müzik-Babylon Radio’nun ‘Mehmet Garan on air’ programı.
* En moda pastane-Bebek Baylan Pastanesi; bir de Baylan’ın macaronlarını deneyin.
* En moda kitap ‘Cold War Modern Design 1945-1970’.
* En moda akşam serinliği Karpuz peynir ikilisi.
* En moda ya da hep moda Hitchcock filmleri.
* En moda ayakkabı Zamansız ‘Nike Dunk’.
* Her zaman moda olan müzik Bill Evans.
* En moda restoran: Büyükada’daki Ali Baba Balıkçısı, Genova’daki Le Cantine Squarciafico. Ama aslında en moda arka bahçede Efe Bey’in mangalı!