Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

Bir Londra hikayesi



Zeynep Tosun’un, İngiliz cin markası Beefeater için hazırlayacağı koleksiyonun gelişimine ben de şahit oldum. Birlikte hem Londra sokak stilinin kodlarının izini sürdük, hem de şahane kokteyllerin tadına baktık


Geçtiğimiz hafta hayırlı bir vesileyle kısa bir Londra seyahati yaptım. Hayırlı, çünkü bahsedeceğim proje genç bir tasarımcımızın uluslararası şöhrete kavuşmasına yardımcı olabilir. Davetin sahibi Beefeater idi. Kendisi 1820’den beri damıtımı Londra’da yapılan bir cin markası. Orijinal ve İngiliz geleneklerine sahip çıkan bir duruşu var. Kırmızı otobüsler, kırmızı telefon kulübeleri kadar bir ‘Londra ikonu’ olma yolunda ilerliyor. Bunda logosunda yer alan, Londra Kulesi bekçisi (Beefeater) illüstrasyonunun da etkisi büyük, belli ki... Kime söylesem markayı o imajla hatırlıyor.
Marka gerçek bir Londralı olmanın altını çizecek bir de slogan geliştirmiş: ‘Forever London’. Tipik bir Londralı olarak modaya da büyük önem veriyor ve 2010 Londra Moda Haftası sponsorlarından biri aynı zamanda. Bir süredir Topshop için yaptığı koleksiyonlarıyla da tanınan İngiliz modacı Jonathan Saunders ile işbirliği içinde. Şimdi de Türkiye’yi Forever London konseptine dahil edecek bir proje geliştirmişler.
Bu proje için genç Türk modacı Zeynep Tosun, şu sıralar harıl harıl ‘Beefeater Gin Forever London’ temalı bir koleksiyon hazırlıyor. Biz Londra’dayken kendisi Jonathan Saunders ile biraraya geldi ve koleksiyonunun gidişatına dair düşündüklerini, ilham kaynaklarını ünlü modacıyla paylaştı. Tosun, bu kapsül koleksiyonu haziran ayında İstanbul’da yapılacak bir etkinlikle tanıtacak.

Haberin Devamı

İlham kaynağın Londra olursa
Firma Zeynep Tosun’un projeyle ilgili hayatını kolaylaştırmak için isabetli bir yol haritası çizmiş. Önce tasarımcımızı Londra Moda Haftası’na davet etmiş, Tosun ünlü modacıların defilelerini izleyerek başlamış çalışmaya. Sonra bugün modanın esin kaynaklarından olan Londra sokak modasının izlerini en iyi takip edeceği adreslere ve Londra’nın meşhur pazarlarını görmeye gitmiş.
Londra sokak tarzı, sadece belli moda kodlarından sebep meşhur olmuş bir görsel dil değil. Bu şehrin barı, lokantası da, sokaktaki taksisi, içkisi de gören gözler için birer ilham kaynağı. Şehri bu kadar detaylı keşfe çıkınca iyi kokteyllerinin içildiği noktaları keşfetmek de pek güç olmuyor! Bu arada Zeynep Tosun’un bir marifeti daha çıkıyor ortaya, kendisi az zamanda mükemmel kokteyller yapmayı beceriveriyor. Tabii bu başarısında firmanın marka elçisi Tim Stones’un doğru pilotajının da katkısı büyük.


İngiliz meslek büyüğü, Tosun’un tasarımları için ne düşündü?

Bir Londra hikayesi

- Jonathan Saunders, öncelikle Türk modacının seçtiği renkleri pek takdir etti. Tosun, İngiliz bayrağının ve Beefeater logosunun kırmızı tonunu, favorisi olan pudra renkleriyle biraraya getirmişti. Saunders, detaylarda kullanılan bu renk seçimleriyle Tosun’un kostüm değil, gerçek/giyilebilir kıyafetler yarattığını düşündü.
- Tosun, stil sahibi ünlü bir İngiliz yerine sokaktaki Londralılar’ı ‘ikon’ olarak seçmişti. Bu tavrı da Jonathan Saunders’tan aferin aldı, çünkü kendisi de tek bir modelden etkilenmenin lüzumsuzca iddialı olduğunu düşünüyor.
- Tosun, Eminönü’ndeki ustalara yaptırdığı aksesuarlarla da Saunders’ı şaşırttı. Tasarladığı bakırdan üretilmiş omuz, kol ve bel detayları, İngiliz modacı tarafından tam tadında ‘rock’n roll ve ihtişamlı’ bulundu. Yine Tosun’un Portobello’daki bitpazarından bulup getirdiği eski İngiliz bayrağını esin kaynakları arasında sunması da buluşmanın sürprizleri arasındaydı.
- Sezon modasıyla örtüşen hayli mini etek boyları, feminen yaka kesimlerinin varlığına rağmen Zeynep Tosun’un yarattığı ‘look’, İngiliz kızlarına özgü erkeksi ve hatta üniseks tavrı koruyordu. Bu da aynı zamanda ‘erkek’ bir marka olan Beefeater’ın duruşuyla da tutarlıydı.
- Jonathan Saunders, beğeniyle incelediği Türk modacının tarzını ‘güçlü aksesuarlarla süslenmiş yalın parçalar’ olarak özetledi.
- Son olarak Saunders’a Zeynep Tosun ile buluşmadan önce nasıl bir koleksiyonla karşılaşmayı beklediğini sordum. Önce politik bir biçimde böyle bir önyargısının olmadığını belirtti. Biraz daha kurcalayınca bu tasarımların düşündüğünden daha net tavırlı, milliyetsiz tasarımlar olduğunu itiraf etti!