19.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
ATILAY KANDEMİR - CEMİYET HAYATI
H er aşkın bir hikâyesi var. Ancak onlarınki adetâ bir masal… Hem de “Sonsuza dek mutlu oldular” diye bitenlerden. Şebnem - Celal Çapa’nın masalı…
İlk olarak 35 yıllık mutlu ve başarı dolu evliliğin sırrını sormakla başlamak istiyorum… Nedir bu işin sırrı?
Şebnem Çapa: En başta karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü. Şimdi evliliğin kremasını yiyoruz diyebiliriz. İlk başlarda zorlanıyorduk. Celal’in ciddi bir gece hayatı vardı. İstanbul’un en popüler gece kulübüne sahipti ve gözde erkeklerden biriydi. Ben de tabii gençlikte daha kıskanç bir insandım; daha 21 yaşındaydım. Celal’i idare etmek benim için zordu ama belki de bugünkü olgunluğa erişmemi bu sağladı.
Celal Bey, Şebnem Hanım’la tanışmanızdan bahseder misiniz?
Celal Çapa: Şebnem’i tanımam kız kardeşi Çiğdem sayesinde oldu. Bana “Çiğdem’in ondan güzel bir kız kardeşi var ama akşamları pek dışarıya çıkmaz” demişlerdi. Bu kısmı beni çok ilgilendirdi. Çünkü benimle gezebilecek değil, beni evde bekleyebilecek bir kadın istiyordum. Hep dediğimiz gibi ‘Kadın erkeği rezil de eder, vezir de.’ Bu yüzden, hayatımdaki kadın beni çekip çevirebilecek biri olmalıydı. Gece hayatının içinde olan bir adamı çekip çevirebilmesi lazımdı. Dolayısıyla güzelliğinin dışındaki özellikleri de beni etkiledi. Bu vasıfları hiç değişmediği için de bu evlilik devam etti. Birlikte büyüdük ve aynı şeylerden zevk aldık. Evliliğimizin de sırrı bu. Evlenme teklifini ise iki yıllık beraberlikten sonra yaptım. Henüz çok gençtik ancak ideal insanı bulduğuma inandım. Zaten iyi ki hızlı hareket etmişim yoksa o bana kalmazdı. Şebnem ne olduğunu anlamadan evlenme teklifi ettim.
Şebnem Hanım, ilk başlarda eşinizin gece hayatından dolayı zorlanmış mıydınız?
Ş. Ç. : Açıkçası ilk başlarda evlilik hayatının ne olduğunu bilmediğim için bir kadının gündüz yapması gereken şeyleri akşam yapmaya başladım. Mesela dolabı düzelteceksem veya yemek yapacaksam Celal işe gittikten sonra yapıyordum. Bütün bunları yaparken saatler geçiyordu. Ben bugüne kadar Celal eve gelmeden uyumadım. Ona her zaman kapıyı ben açtım.
Şebnem Hanım, genç yaşta evlenen biri olarak erken yaşta evliliği önerir misiniz?
Ş. Ç. : Evet, evlendiğimde henüz 23 yaşındaydım. Aslında bu hem çok büyük avantaj hem de dezavantaj. Celal’in de dediği gibi bizim kafalarımızın uyuyordu ve yaşantımızla da birbirimizi tamamlıyorduk ki hâlâ da öyle. Tabii bunun yanı sıra birbirimize çok aşık olduk ve çok sevdik. Zaman içinde Celal’le kemikleştik ve tek vücut olduk. Bunca yıllık ilişkimizde ne hesap, ne kitap söz konusu oldu. Belki şu an sevgimiz eskisinden daha da fazladır. Ama tüm bunlar olup da biz anlaşamıyor olsaydık bu cicim ayları dedikleri süreç bittikten sonra her şey çatırdardı.
Bu evliliğin birbirinden güzel iki meyvesi var: Emre ve Ceylan… Onlarla ilişkileriniz nasıl?
Ş. Ç. : İlişkilerimiz harika. Celal de ben de despot bir anne - baba olmadık. Ancak bir tarafın biraz daha otoriter olması gerekiyordu ve küçücük de olsa o otoriteyi kuran ben oldum. Çünkü Celal, hakikaten işinde ne kadar otoriter ve kuralcıysa evinde de bir o kadar rahat bir eş ve rahat bir baba oldu. Çocuklar küçükken de bir şey için izin alacaklarında bana gelirlerdi, Celal de zaten “Annenize sorun” derdi. Onları hiçbir zaman çok sıkmadık. Her zaman arkadaş olduk ama bilirler ki yeri geldiği zaman da anne ve babayızdır. O dengeyi çok güzel oturttuk.
C. Ç. : Ben baba olarak onlara çok fazla vakit ayıramadım. Çünkü ben eve girip uyuyacağım zaman onlar uyanıyor ve hayat başlıyordu. Dolayısıyla manevi anlamda babalık görevimi çok fazla yerine getiremedim. Ama benim şansım çok genç yaşta baba olmam oldu. Böylece onlara son zamanlarda daha fazla vakit ayırabiliyorum. Babalık görevimi şimdilerde yerine getirebiliyorum.
Peki çocuklarınıza evlilikle ilgili tavsiyeleriniz oluyor mu?
Ş. Ç. : Onlar zaten her şeyi görüyorlar. Zaten, böyle mutlu bir evliliğin içinde büyüdüler. İnşallah onların da bizim gibi güzel evlilikleri olur.
‘Hindistan benim bir parçam oldu’
Şebnem Hanım, sizin hayatınızda Uzak Doğu’nun özel bir yeri var. Nasıl başladı bu serüven?
Ş. Ç. : İlk Uzak Doğu sevdam Hindistan’la başladı. Daha önce yoga ve meditasyon yapıyordum. O yüzden ilk Hindistan’a gitmek istedim. Bu seyahatler sıklaşınca Hindistan benim bir parçam oldu. Hatta iş hayatımı da etkileyen bir faktör oldu. Oradaki renkler, kumaşlar beni o kadar cezbetti ki bir anda kendimi moda tasarım işinde buldum. Sonra bu Uzak Doğu seyahatlerine Celal’le beraber gitmeye başladık. Tayland, Kamboçya, Vietnam gibi birçok yere gittik. İkimiz de sıcak yerleri çok seviyoruz. Bu bile bizi birbirimize bağlayan şeylerden biridir.
Gördüğüm ve bildiğim kadarıyla yıllardır hep aynısınız. Formunuzu korumak için neler yapıyorsunuz?
Ş. Ç. : Bunun da her şey gibi tek sırrı; huzur. Biz millet olarak karamsarlığa, kötümserliğe yatkınız ancak mutlu olunacak şeyleri görebilmek gerekiyor. İnsanlar başkalarının hayatlarıyla ilgilenmeyi bırakıp kendi hayatlarına baksalar çok daha mutlu olurlar.
‘Bizde artık roller değişti’
Yıllardır pek çok mekân açıldı ama ‘Şamdan’ın yeri çok farklıydı. Buradaki başarının sırrı nedir?
C. Ç. : Başarının sırrı bence ‘Şamdan’ isminin nesilden nesile geçebilmesiydi. Çünkü gazino kültürü bitip gece kulübü kültürü başladığı zaman ‘Şamdan’ var oldu. Bu hâlâ devam eden kültürün içinde Şamdan da babadan oğula geçerek devam etti.
Şebnem Hanım, Celal Bey kendini emekli etti ama sizin kurduğunuz ‘Chez bo’ markası aldı başını gidiyor. Neler diyeceksiniz?
Ş. Ç. : Eskiden Celal çok yoğun çalışırdı ve ben bir yere gitmek istediğim zaman fırsat bulamazdık. Ancak çocukların tatillerinde gidebilirdik. Şimdi ben sırf bu seyahat sevdamızdan dolayı 3 yıldır kış kreasyonu yapmıyorum. Genellikle Celal’le Uzak Doğu’da oluyoruz. Geliyoruz buraya 15 - 20 gün kalıp tekrar kaçıyoruz. Çünkü ben güneşi görmediğim zamanlar mutsuz ve karamsar oluyorum. Uzak Doğu zaten sonsuz bir keşif, dipsiz bir kuyu…
Celal Bey, emeklilik günleri nasıl gidiyor?
C. Ç. : Bazı değişen roller var. Mesela, bazen eşim sabah işe gittiğinde ben arkadaşlarımla öğlen buluşuyorum. Ama çok da memnunum bu durumdan. Çok önemli bir şey var, iş beni bırakmadan ben işi bıraktım. Arkadaşlarıma da tavsiye ediyorum bir an önce emekli olsunlar.
Ş. Ç. : Celal işi bırakalı 5 - 6 yıl oldu ve gerçekten çok değişti. Film izliyor, spora gidiyor kendine senelerce ayıramadığı vakti şimdi ayırabiliyor.