CaddeErdal Şafak'ın evi soyuldu

Erdal Şafak'ın evi soyuldu

01.02.2010 - 16:21 | Son Güncellenme:

Hırsızlık Junior'ın havlamasıyla yarıda kaldı

Erdal Şafakın evi soyuldu

SABAH Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’ın Bahçeşehir’deki evi soyuldu. Hırsızlık, saat kurmayan Erdal Şafak'ın, uyandırmak için her sabah yanağına öpücük konduran “küçük oğlum” dediği köpeği Junior'ın havlamasıyla yarıda kaldı. Cep telefonundan bilgisayara dek çeşitli eşyaları çalarak kaçan hırsız ya da hırsızlardan geriye spor bir tek ayakkabı kaldı.

Erdal Şafak'ın oturduğu Akasya 12 Villa 4’te bulunan eve bu sabah saat 04.00 sıralarında mutfağın verandasına ait pencereden hırsız veya hırsızlar girdi. Pencerenin zorlanarak açıldığı ve sessizce villaya girildiği belirtilirken, hırsızlar 82 ekran televizyon, Erdal Şafak'a ait dizüstü bilgisayar ve Black Berry cep telefonu, evde bulunan ve yatıya kalan kalan misafirlerine ait kahverengi çanta çalındı.

Hırsızlık yapılırken “İskoç Terrier” cinsi köpeğinin havlaması üzerine Erdal Şafak'ın eşi İclal Şafak salona indi. Köpeğin havlamasıyla telaşlanan hırsız yada hırsızlar ev sahibinin inmesiyle ortadan kayboldu. Kaçış sırasında ise, hırsıza ait bir spor ayakkabı kaldı. Şikayet üzerine eve gelen Polis, ayakkabıya el koydu ve parmak izi araştırması yaptı.

JUNİOR VE ŞANSIZ ARKADAŞLARI Erdal Şafak, hayvan sevgisini anlatan bir yazısında köpeği Junior'ın ve sokağa atılan köpeklerin tirajedisini anlatan yazısında şunları yazmıştı: “Junior ve şanssız arkadaşları Ben hiç saat kurmam. Her sabah ama yaz-kış her sabah yanağıma kondurulan bir öpücükle uyanırım. Kuşluk vakti çiği kadar durudur o öpücük. Berrak bir derede yüzmek kadar mutluluk, neyden yükselen nağmeler kadar huzur verir. Bazen aşk oyununu uzatırım. Uyanmamış gibi yaparım. Uyandığımı bildiği halde, o da oyuna katılır, bir öpücük daha verir.

Kalkar, giyinirim. Sonra birlikte sabah yürüyüşüne çıkarız. Yol boyunca sohbet ederiz. Daha doğrusu, ben konuşurum, o dinler, bazen başını çevirip gözlerimin içine bakar.

Yürüyüş sonrası eve döneriz. Ben çayımı içerken o da havuç ve salatalıktan oluşan kahvaltısını yapar. Daha sonra da yine bir öpücükle beni uğurlar.

Akşam da kaçta döneceğimi bilir, gelişime yakın pencere önüne oturup yolu gözler. Kapıyı açtığımda ilk karşılayan o olur. Yine öpücükle.

Evin küçük oğlu Onun adı Junior. Yani, evin küçük oğlu. Benim "İskoç Terrier" cinsi köpeğim.

1996 Mayıs’ında evimize avucumun içinde geldi, bugün kucaklara sığmıyor.

Geldiğinde bir aylıktı, şimdi 14 yaşında.

Bazen içime bir sıkıntı basar, daha doğrusu korku düşer; "Bir gün doğal yaşamının sonuna gelip aramızdan ayrılırsa, ne yaparım, nasıl dayanırım" diye.

Her gece tekrarladığım, "Tanrım bana eşimin ve çocuklarımın acısını gösterme, benim ömrümden al, onların ömürlerine ekle" duasının kapsamında o da vardır.

Junior’ımı, Küçük Oğlum’u, yan sayfadaki haber nedeniyle anlattım.

O haberde yüzlerce Junior’ın trajedisi anlatılıyor.

Kışın alınıp yazın atılan köpekler...

Hevesle alınıp, bıkınca sokağa bırakılan köpekler...

Çocuklara arkadaşlık etsin diye alınıp, çocuk biraz büyüyünce kapı dışarı edilen köpekler...

Küçükken alınıp, büyüyünce kovulan köpekler...

Acımasızlığın, insanın bırakın hayvana insana bile yardım etmediği bir bencilliğe teslim olmuş büyük kentte, kaderlerine terk edilen her cinsten”