17.11.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
SERCAN KISMET - sercan.kismet@milliyet.com.tr
Ağır bir drama dizisi çeken Melisa Şenolsun ve Mert Yazıcıoğlu, çekimler sonrasında hüzünlendiklerini söylüyor. Şenolsun, “Bazen kendimi gerçekten çok kaptırıyorum, üzülüyorum” derken Yazıcı ise “Karakter üzerinden dert anlatmak güzel” şeklinde konuştu.
- Klasik aşk dizilerinden farklı bir hikayesi var. Neden bu dizide olmak istediniz?
Melisa Şenolsun: Hikayesi farklı olduğu için heyecanlandım. Sıradan bir konu değildi. O çocukların ıslahevinden okula nasıl gelebildiği konusunun temeli senaryoda iyi yazılmıştı. Bu yüzden içinde olmak istedim.
Mert Yazıcıoğlu: Her oyuncuya bir diğer projesindeki gibi roller geliyor. Ama ben derdi olan bir karakter oynamak istedim. Okuduğum senaryolardaki karakterlerin arasından kendime en yakın Fırat’ı gördüm.
- Aşk dizilerinin belli bir reytingi var. Farklı bir konu olduğu için tereddüt yaşadınız mı?
M.Ş.: Dizide sadece aşk yok. Ekranda farklı işlere ihtiyaç var. Farklı role bürünmek oyuncu için de iyi bir tecrübe.
M.Y.: Hiç tereddütüm olmadı. Televizyonu açtığımızda hep aynı dizileri görüyoruz. Farklı bir işle ekranda olmak hem seyirciye hem de bize iyi geliyor. Piyasada birbirine benzeyen çok iş var.
- Oynadığınız karakterlerden bahseder misiniz?
M.Ş.: Ceren, yaşanan her şeyin farkında ama saklamak zorunda. İyiliği seçmiş bir kız. Diğer çocuklar gibi geçmişinde aile travması yaşamamış. Islahevinden çıkan yedi kişiyle aynı okulda öğrenim görünce hayatında karışıklıklar başlıyor.
M.Y.: Lise çağında, 17 yaşında bir çocuk. Bir kaza sonucu kardeşi hayatını kaybediyor ve ıslahevine düşüyor. Bir projeyle Fırat ve altı genç çocuğun okuma ümidi doğuyor. Daha sonra kolejde okuyan ve ıslahevinden gelen gençlerin hikayesi ekranda olacak.
- Role nasıl çalıştınız?
M.Ş.: Günlük hayatta bir şeyleri bilip, kimseye belli etmemeye çalışırız. Ama ekranda öyle olmuyor. Önce bildiğimi belli etmek zorundayım, sonra ise o bilgiyi bilmiyormuş gibi davranmak beni zorladı. Karaktere sorularla çalışıyorum.
M.Y.: Islahevine girmiş bir tanıdığım var. Şu an dışarıda olduğundan konuşma fırsatı bulup, fikir sahibi oldum. Ama tabii ki yaşamadan, birebir oynayamıyorsunuz.
- Ağır bir dram dizisi. Çekimlerden sonra neler hissediyorsunuz?
M.Ş.: Bazen kendimi gerçekten çok kaptırıyorum, hüzünleniyorum. Empati kurup, kendimi yedi çocuğun yerine koyduğum zaman çok üzülüyorum.
M.Y.: Daha önce oynadığım ‘Karagül’ dizisi de bir dramdı. Ama bu kez karakterimin hikayesi çok farklı. Dramı çok seviyorum. Karakter üzerinden dert anlatmak güzel geliyor.
- Bu dizi neden izlenmeli?
M.Ş.: Farklı olduğu için diyebilirim. Olaylara başka boyuttan bakabilmeyi gösteriyor. Önyargısız olabiliyorsunuz. Yeni bir dünya. Dizide mesaj verip, insanlara anlatabilmek hoşuma gidiyor.
M.Y.: Yedi karakter, hepsinin farkı bir konusu var. Bu insanlara yakın gelecek.
- Gerçek hayatta ıslahevinden çıkan birine aşık olsanız nasıl davranırsınız?
M.Ş.: Çok seviyorsam kapılırım. Ama belli noktada tereddüt yaşarım ve hangi suçla yattığını sorarım. Ama iyi bir insansa ve seviyorsam ıslahevinden de çıksa önemli olmaz diye düşünüyorum.
- Sürekli başka bir karaktere bürünüyorsunuz. Gerçek hayatta kendi kimliğinize nasıl geçebiliyorsunuz?
M.Ş.: Eve gittiğimde Melisa olabiliyorum. Gerçekten bazen karakterlerin izi kalabiliyor. ‘Kiralık Aşk’tan ayrıldıktan sonra bir ay Sude karakterinin enerjisini taşıdım.
‘Aşk her zaman imkansızdır’
- Dizileriniz bittikten sonra ara vermeden ekrana döndünüz. Oyunculukta ‘yüz eskimesi’ olayına inanıyor musunuz?
M.Ş.: Yüz dinlendirmek için daha zamanımın geldiğini düşünmüyorum. Yoksa yüz eskimesine inanıyorum. Belki bu işten belki de daha sonraki projeden sonra ara verebilirim.
M.Y.: Çalışmayı seviyorum. Benim için tatil en fazla bir ay. Boş durmak istemiyorum. Set ortamı çok güzel.
- Son dönemde genç oyuncuların ön planda olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
M.Ş.: Genç bir oyuncu olduğum için hoşuma gidiyor. Her ülkede ve bütün mesleklerde genç isimlerin işleri devralmasını yenilenme olarak görüyorum. Ama popülerliğe kapılmayı doğru bulmuyorum.
- Islahevinden çıkıp okulda aşık oluyorsunuz. Aşk sizin için ne ifade ediyor?
M.Y.: Aşk her zaman imkansızdır.
- Tiyatro oyununuzdan bahseder misiniz?
M.Ş.: Marquis de Sade’ın hayatını anlatan Erdal Beşikçioğlu’nun yönettiği ve başrolünde oynadığı ‘Tüy Kalemler/Quills’ oyununun prömiyerini yaptık. İnsanların ilk başta kabul edemeyeceği gerçekler anlatılıyor.