03.01.2012 - 21:07 | Son Güncellenme:
Çeviri: Sanem Özyürek Arman
‘The Social Network’te onu Mark Zuckerberg’i terk eden kız olarak izlemiştik. Rooney Mara, şimdi ‘Ejderha Dövmeli Kız’ olarak karşınızda
ABD’li oyuncu Rooney Mara’nın ‘Ejderha Dövmeli Kız’da başrolü kaptığı haberi bir internet sitesine ilk kez düştüğünde herkes “Rooney de kim?” diye soruyordu. O kadar ki sitede yanlışlıkla ona göre daha tanınmış bir oyuncu olan ablası Kate Mara’nın fotoğrafı yayınlanmıştı.
Rooney Mara fazla tanınmamış biri olmanın avantajıyla yönetmen David Fincher’ın dikkatini çektiğini söylüyor. Oyuncu, “Bu film için tanıdık olmayan bir yüze ihtiyaç vardı. David ancak bu şekilde izleyenlerin o karaktere inanmasını sağlayabilirdi. Lisbeth Salander gizemli bir karakter” diyor.
Mara, filmde Salander adında asosyal, parlak bir hacker’ı canlandırıyor.
‘The Social Network’te Mark Zuckerberg’i terk eden kız arkadaşı Erica Albright rolünde izlediğimiz Mara, dört kardeşin üçüncüsü. Oyuncu olan ablası Kate’in kendisine çok destek olduğunu söylüyor ve ekliyor: “O kadar farklıyız ki aramızda asla bir yarış olamaz. O sevimli ve eğlencelidir. Ben tuhaf kız kardeş kontenjanındanım.”
Mara, ortak noktaları olmasına rağmen Salander’ın bugüne kadar beyazperdede canlandırılan en uç, kendini ifade etmekte yetersiz karakter olduğunu söylüyor.
“Peruk benim için bir opsiyon değildi”Serinin ilk kitabından uyarlanan film, 40 yıl önce kaybolan bir genç kızın davasını araştıran bir gazeteciye yardım eden hacker’ın başından geçenleri anlatıyor. Filmde Daniel Craig’le başrolü paylaşan Mara, saçlarının bir kısmını kazıttığını ve peruk takmanın bir opsiyon olmadığını söylerken “İnsanlar bana ‘Saçını kestirirken üzülmedin mi?’ diye soruyor. Beni kesinlikle olumsuz etkilemedi, bunu mutlulukla yaptım” diyor.
Karakterden sıyrılmanın daha zor ve karmaşık olduğunu anlatan Mara, şu an henüz farkına varmadığı değişimlerin kendisini beklediği konusunda emin. Kesin olan bir şey daha var. O da gardırobunun değiştiği. “Bir yıl önce fırfırlı, volanlı feminen elbiseler giyerdim. Artık daha kullanışlı, rahat ve biraz erkeksi kıyafetler giyiyorum” diyor. İlgi odağına yerleşmekten çekinen biri olarak tarzında yaptığı değişiklikle daha az dikkat çektiğini ve beklentileri düşürdüğü için daha rahat ettiğini söylüyor.
Mara, fiziksel olarak geçirdiği dönüşümden bahsederken çekimler sırasında ve öncesinde kickboks yaptığından söz edip ekliyor: “Kaliforniya’da bir spor salonunda kardiyo, pilates, koşu, yoga yaptım. Motosiklet kullandım, kaykaya bindim. Vücut şeklim değişti. Kilo kaybetmedim ama kaslarımı güçlendirdim. Eğer bir gün kendimi savunmam gerekirse bunu becerebilirim.” Karakterle kuvvetle bir bağ kurduğunu anlatırken “Sigara kullanmıyorum ama rol icabı içiyordum. Karaktere bağımlı hale geldiğimi düşünmeye başladım. Şu anda sete gidip, çalışmaya başlasam bir sigara yakarım” diyor.
“Kostümlerimden birini çıkarmadım”İki kulağı ve kaşının ardından meme ucuna da piercing taktıran Mara, “Canım hiç yanmadı. Oysa herkes meme ucuna piercing taktırmanın çok acı vereceğini söylüyordu” diyerek bunu neden gerekli gördüğünü anlatıyor:
“Filmde çıplak göründüğüm sahneler vardı. Kitapta piercingten söz ediliyordu. O zaman filmde de olması kaçınılmazdı. Tüm bu dövmeler, piercing, makyaj, fiziğimdeki değişimler benim filmdeki kostümüm halini aldı. Çıplak olduğum sahnelerde bile böyleydi. Ben de tüm bu kostümün içinden birini seçtim. Diğerlerini çıkardım sadece meme ucundaki piercingi bıraktım.”
David Fincher’ın filmi Stieg Larsson’ın kitabından uyarlanan ilk yapım değil. 2009 yılında çekilen İsveç yapımı filmde Noomi Rapace rol almıştı. Filmi izlediğinde beğendiğini ve Rapace’in performansını iyi bulduğunu söyleyen Mara, o karakteri ille de ben canlandırmalıyım gibi bir duyguya kapılmadığını belirtiyor. Taa ki kitabı okuyana kadar. O zaman tamamen ikna olduğunu söylüyor. Salander’i ilginç ve karmaşık yapan önemli bir nokta da bir konuda zayıflık göstermiş gibi görünürken başka bir tarafta çok güçlü durabilmesi.
Filmde çıplak sahnelerinin çekimi esnasında rahatsız olmamış. “Çıplaklık kitapta büyük bir yer alıyor. Bunu hiç tereddüt etmeden yaptım. Ortada çekinmeyi gerektirecek bir durum yoktu” diyor.
Röportaj Allure dergisinden alınmıştır.