24.10.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
2004’te ‘Million Dollar Baby’de kadın bir boksörün hikayesini anlatan Eastwood, 2008’de ‘Gran Torino’da bir Kore Savaşı gazisine hayat vermiş, adamın komşusu Hmong’la (Güneydoğu Asya’da yaşayan etnik bir grup) zoraki dostluğunu anlatmıştı. Usta, ABD’de geçen hafta gösterime giren son filmi ‘Hereafter’da ise bu kez şaşırtıcı bir şekilde doğaüstü olaylara el atıyor. Filmin meselesi ölümden sonra yaşam.
80 yaşındaki Eastwood, hem oyuncu hem de yönetmen olarak şimdiden ölümsüzlüğü garantilemiş durumda. Eastwood markasını kuran karakterler, ikisi de ölümle yüzyüze ve ölümden sonra hayatı pek de takmayan ‘Kirli Harry’ ve ‘Gran Torino’da Walt Kowalski ruhani tipler değildi. ‘Hereafter’ ise takıntılı bir şekilde ölümü düşünen üç kişinin hikayesine odaklanıyor: 2004’teki tsunamide ölümden dönmüş Fransız bir gazeteci (Cecile de France), isteksiz bir medyum (Matt Damon) ve ölen ikiziyle bağlantı kurmaya çalışan Londralı bir öğrenci. (Frankie McLaren) Üçünün yolu ve hikayesi Londra Kitap Fuarı’nda kesişiyor. Kimse vurulmuyor, bir çatışma da çıkmıyor. Katılığı ve soğukluğuyla bilinen Eastwood artık yumuşadı mı? New York Times gazetesinin telefonla görüştüğü Eastwood’un sesi yıllanmış tınlıyordu, yumuşamış değil...
Ruhani ama dini değil
“Herkesin kafasından bir kez bile olsa bu düşünceler geçmiştir. Ölümden sonra yaşam var mı? Neye benzer? Bütün büyük dinler bu sorulara yanıt aramıştır” diyen Eastwood, senaryoda hoşuna giden şeyin “Herhangi belirli bir dine yer vermeden içerdiği ruhani duygu olduğunu” söylüyor. ‘Hereafter’da Eastwood’un en çok ilgisini çekense anlatım tarzı olmuş: “Senaryonun tsunami, Londra’daki terör saldırıları gibi güncel olayları alıp, ölümden sonra yaşama yönelik meraka bağlama yöntemini sevdim. Üç hikayenin birbiriyle çakışma şeklini sevdim. Bu daha önce denemediğim bir şeydi. Ve ketum bir kahraman her zaman ilgi çekicidir; yeteneğinin kıymetini bilmeyen kahraman.”
‘Hereafter’, İngiliz Kraliyet Ailesi’yle ilgili ‘The Queen’, ‘The Other Boleyn Girl’ filmleri, ‘Frost/Nixon’ oyunuyla (filmi 2008’de gösterilmişti) tanıdığımız Peter Morgan tarafından yazıldı. Onun böyle bir projede yer alması belki Eastwood’dan bile daha dikkat çekici. NY Times’ın yılın bir bölümünde yaşadığı Viyana’da, trafikte sıkışıp kalmış bir şekilde telefonla ulaştığı Morgan, “Bu nasıl oldu? Gerçekten bir fikrim yok” diyor. Onu senaryoyu yazma konusunda tetikleyen, İngiliz gazeteci Justine Picardie’nin kız kardeşi Ruth’un erken ölümününün ardından yazdığı ‘Ruh Sizi Terk Ederse: Ölümden Sonra Hayat ve Aşk’ isimli kitap.
Yanıt yok, soru var
Picardie kitabında, kardeşiyle iletişim kurabilmek için medyumlarla, ölülerin seslerini kaydettiklerini öne süren kişilerle görüşmelerini de anlatıyor. Kitabın kendisini sıkı sıkıya kavradığını söyleyen Morgan, “Doğumdan önceki yaşamla ilgili çok şey bilmemize rağmen, ölümden sonraki yaşamla ilgili çok az şey bildiğimizi kavradım” diyor. Normalde takıntı düzeyinde taslakçı ve düzenleyici olan Morgan, açık bir fikre sahip olmadan ve nereye bağlanacağını bilmeden bir senaryo yazmaya başlıyor; “Genelde yaptığım çözümler, açıklamalar sunmak. Ancak bu kez açık sonlu bir şey yazmak istedim. Yanıtlar istemedim, sorular sormak istedim” diyor. “İçgüdüsel olarak, neredeyse skeç modunda yazıyordum” diye de ekliyor. Morgan’ın hayalini kurduğu ilk karakter, ikizini kaybeden Marcus olmuş; hemen sonra diğer ikisi, gazeteci ve medyum gelmiş. Bir süre senaryoyu rafa kaldırmış, ancak yakın bir arkadaşı beklenmedik şekilde ölünce yeniden eline almış. Morgan dönüş sürecini şöyle anlatıyor: “”Kilisede ‘Şimdi ne oldu?, ‘Nerede?’ diye düşünmekten kendimi alamıyordum.”
Nereden nereye?
“Bir tepki alırım” umuduyla senaryoyu gönderdiği temsilcisi, geri göndermek yerine dosyayı yapımcı Kathleen Kennedy’ye (Benjamin Button, Jurassic Park) paslar. ‘Altıncı His’le bir benzerlik bulan Kennedy, senaryoyu o filmin yönetmeni M. Night Shyamalan’a gösterir. Kennedy, Shyamalan ile telefonda senaryoyla ilgili konuştuğu sırada ‘Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı’nın setindedir. Filmin yönetmeni Steven Spielberg, Kennedy’nin cümlelerine kulak misafiri olur. Ve ardından o devreye girer. Bazı notlar alır. Morgan notlar doğrultusunda senaryoyu hemen revize eder. Ancak Spielberg bu kez de orijinal senaryonun bozulduğunu düşünür. Morgan’a, “Senaryonu enkaza çevirdim. Onu dostum Clint’e gösterebilir miyim?” diye sorar. Birkaç ay sonra haklarını satın alan Eastwood, orijinal senaryo üzerinden çekimlere başlamıştır bile. Morgan, Eastwood ile karakterler ve senaryo üzerinde hiç konuşmadıklarını söyleyerek, “Ekranda gördükleriniz, Avusturya dağlarında oldukça baştan savma yazdığım şeyler olacak” diyor. Eastwood ise kendisinin genelde hep böyle çalıştığını hatırlatarak “İlk izlenime çok inanırım. Bir şey sizi çarptığında ve ilginizi çektiğinde, onu geliştirerek öldürmeye gerek yok” ifadelerini kullanıyor.