Bronz ten artık estetiğin ve sağlığın değil, gelecekteki cilt kanserinin davetiyesi olarak
20’nci yüzyılın başlarında bronz ten sağlıklı görünümün ve estetiğin simgesiyken, 21’inci yüzyılda ise güneşlenmek ve bronzlaşmak; cilt kanseri, erken kırışma, lekelerde artma gibi olumsuzluklarla anılmaya başladı. Ardından da D vitamini eksikliği gibi çok önemli bir konu ön plana çıktı.
D vitamini eksikliğinin kemik erimesine yol açtığı, diş ve kemik gelişimini aksatıp estetik sorunlara sebep olabildiği uzun zamandır biliniyor ama yeni araştırmalar daha vahim sağlık sorunlarına işaret ediyor. Vücudumuzdaki D vitamini açığını kapatmak için mutlaka güneşlenmek, bedenimizi güneşle buluşturup cildimize D vitamini ürettirmek zorundayız.
Ofislere tıkılıp kaldık
Hayvansal gıdalarla D vitamini ihtiyacımızın en fazla yüzde 10’luk bir bölümünün karşılanabileceğini biliyor muydunuz? Bitkisel kaynaklı besinlerde bu değerli vitaminin hiç ama hiç bulunmadığını da hesaba katarsak, geriye en az yüzde 90 civarında bir açıkla baş başa kalırız. İşte bu büyük açığı kapatmak için mutlaka güneşlenmek zorundayız.
Açık havada çalışmak yerine ofislere tıkılan şehirli insanının en büyük sorunlarından biri güneşin bu önemli işlevinden faydalanamamak. Yapılacak tek şey, yaz tatillerinde fırsat buldukça güneşlenmek ve cildimize D vitamini üretme fırsatı vermek. Peki, bu büyüleyici mekanizma nasıl işliyor da güneş ışınlarına maruz kalan cilt kendi kendine D vitamini üretebiliyor?
Cildin hemen alt katmanında bir ön madde bulunuyor. Bu madde, güneş ışınlarında bulunan UVB ile temas eder etmez, D vitaminine dönüşüyor.
Denize ya da dağlara gittiğinizde güneş kremi sürmeden 15 - 20 dakika güneşlenmek, ortalama 5 bin ünite D vitamini üretmenizi sağlıyor. Tatil boyunca 20 gün güneşlendiniz diyelim, toplam 100 bin ünite D vitamini rezerviyle eve dönüyorsunuz. Günde 5 bin üniteden ayda ortalama 150 bin üniteye ihtiyacınız olduğuna göre, bu stok çok kısa sürede tükenecektir.
Rezervleri nasıl doldurabilisiniz?
Sık sık, 15 - 30 dakikalık güneş banyoları sırasında vücudunuz daha fazla D vitamini üretir. Güneşte kalma süreniz ne kadar uzarsa, D vitamini üretimi de o kadar düşer. Yazın güneş ışınlarının kanserojen etkisinin arttığı 11.00 - 15.00 saatleri arasında güneşten uzak durun, kış aylarında ise aksine bu saatlerde güneşlenin.
Pencereden geçen güneş ışığıyla vücudunuzun D vitamini üretmesi pek mümkün değil. Camlar UVB ışınlarını önlüyor.
Güneşlendikten sonra sadece duş almak yeterli, yani sabunlanmak tavsiye edilmiyor. Güneş kremlerinin faydalı UVB ışınlarını geçirmediği kesin. Cilt kanserine yol açan UVA ışınlarını ne kadarını engelledikleriyse oldukça tartışmalı! Yani bu kremler cildimizin D vitamini üretmesini engelliyor.
D vitamini eksikliğini gidermek için;
1- Yaz mevsiminde mümkün olduğunca D vitamini depolayın.
2- Özellikle kışın her gün saat 11.00 - 15.00 saatleri arasında 20 - 25 dakikayı dışarıda geçirin. Yüz ve eller güneşi görecek şekilde dışarı çıkın ve güneş kremi kullanmayın. Havanın elverdiği günlerde, diz ve dirsekten aşağıdaki kısımların 20 - 25 dakika güneşle temas etmesi çok daha iyi olur.
3- D vitamini açısından zengin somon, sardalya, uskumru, lüfer ve ton balığı gibi yağlı balıklar tüketin.
4- D vitamini takviyeleri alın.
Krem sürelim mi?
Amacınız cildinize D vitamini ürettirmekse, güneş banyosunun 20 - 30 dakikalık bölümünü koruyucu kullanmadan geçirin. Küçük çocuklar ve yaşlılar için bu süre daha kısa tutulmalı. Güneşlenme deyince aklınıza kumun ya da şezlongun üzerine mayo giyip yatmak gelmemeli... Kafanızda koruyucu bir şapka, gözünüzde gözlük olmalı. El ve ayakları güneşle buluşturmak yeterli. Vücudunuzun daha büyük bölümlerini güneşle doğrudan temas ettirirseniz, üreteceğiniz D vitamini miktarı çoğalacaktır.