Dr. Jan Klod Kayuka

Dr. Jan Klod Kayuka

jan.klod@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Osteoporoz, vucuttaki tüm kemikleri (iskeleti) etkileyen sistemik bir hastalık. Bu rahatsızlıkta kemiklerin sertlikleri azalıyor ve kaliteleri bozuluyor. Böylece zayıflayıp daha kırılgan hale geliyor.

Osteoporoz önemli bir hastalık çünkü en sık görülen kemik sorunu. Günümüzde önemli bir ekonomik ve sosyal problem haline gelen osteoporoz, önlenip tedavi edilebilir bir hastalık.

Kalça kırığı olanların yaklaşık yüzde 20’si ilk biryıl içinde ölüyor. Yüzde 30’dan fazlası ise sakat kalıyor. Yapılan çalışmalar; 50 yaş üzerindeki her üç kadından birinin ve her beş erkekten birinin hayatının bir döneminde kırık yaşayacağını gösteriyor. En iyi osteoporoz tedavisi ise risklere karşı korunmak.

Haberin Devamı

Kadınlarda daha sık görülüyor

Osteoporoz, daha çok kadınların maruz kaldığı bir hastalık olarak bilinse de, erkekleri de etkiliyor.

Osteoporozun bilinen en önemli risk faktörü, yaşlanma. İçinde bulunduğumuz yüzyılda hastalıkların tanı ve tedavisinde yaşanan olumlu gelişmeler, insanların ortalama yaşam sürelerini uzatsa da, yaşla birlikte artan pek çok hastalığı da sağlık gündeminin ilk sıralarına oturtuyor.

Çünkü tüm dünyada yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte osteoporoz ve osteoporoza bağlı kırıkların görülme sıklığında da önemli bir artış yaşanıyor.

Günümüzde, kalça kırıklarından ölüm, kalp ve kanser hastalıklarına bağlı ölümlerden sonra üçüncü sırayı alıyor.

Osteoporoz: Kemik erimesi


30’dan sonra başlıyor

Kemikler, aslında yapım ve yıkım faaliyetleriyle sürekli yenilenen canlı dokular. Bu yapım ve yıkım süreci, kadınlarda 30 yaşına kadar dengeli bir şekilde devam ederken, daha sonra yıkımın lehine değişiyor.

Doruk kemik kütlesinin oluştuğu 30 yaşından sonra kadınlarda, yıllık yüzde 0.5’lik oranda geri dönüşümsüz kemik kaybı başlıyor.

Bu kayıp, özellikle menopozdan itibaren daha da hızlanıyor ve kaybedilen kemik dokusu miktarı, kadının ileride kemik kırığıyla karşılaşıp karşılaşmayacağını belirleyen en önemli etkenlerden birini oluşturuyor.

En çok omurları etkiliyor

Haberin Devamı

Osteoporoz en fazla, vücudun yükünü taşıyan omurları etkiliyor. Tüm osteoporoz olgularının yüzde 47’si omurlarda, yüzde 20’si kalçada, yüzde 13’ü bileklerde ve yüzde 20’si diğer kemiklerde görülüyor. Omurlardaki çökme kırıklarına bağlı olarak, özellikle ileri yaşlarda boyda kısalma gelişebiliyor.

Başta kalçada olmak üzere diğer kemiklerde de, hafif düşmeler sonucunda veya kendiliğinden, ölümcül hale gelebilen kırıklar ortaya çıkıyor. Osteoporozun en önemli sonucu,kırık ve buna bağlı ogelişen sakatlıklardır.

Risk faktörleri, majör ve minör olmak üzere iki başlık altında toplanıyor.

Majör risk faktörleri arasında en çok düşük kemik yoğunluğu görülüyor. Bu yüzden menopoz yaşı olarak kabul edilen 45 - 50 yaşlarında mutlaka bir kez kemik yoğunluğu ölçümü yaptırılması gerekiyor.

Yılda bir ölçüm yapılmalı

Risk faktörleri değerlendirildikten sonra bu ölçümlerin ne sıklıkta tekrarlanacağının hekim tarafından belirlenmesi gerekiyor. Genellikle bu süre bir yıldır ama ikiyılda bir de tekrarlanabilir. Aslında ilk yıl ve daha sonraki yıllarda elde edilen sonuçlar, kaç yılda bir tekrarlanması gerektiğini ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Bir diğer risk faktörü de yaş. Kemik yoğunluğu aynı olan biri 50, diğeri 80 yaşındaki iki hastanın kırığa maruz kalma riski birbirinden çok farklı.Çünkü yaşla birlikte kemik kalitesi de bozuluyor. Kalitenin bozulması, yoğunluk ne olursa olsun kırık riskini artırıyor.

Geçmişteki bilgilerimizin aksine, kırık riskini değerlendirirken artık sadece kemik yoğunluğuna değil, kemiğin mikromimari yapısı ve kalitesine de bakıyoruz. Daha önce geçirilmiş olan kırıklar, kırık riskini yükseltiyor.

Osteoporozun en önemli belirtisi, kırıklar. Halk arasında osteoporozla ilgili yanlış bilinen şey, ağrıya neden olabileceğidir. Kırık olmadığı sürece osteoporoza bağlı ağrı nadir görülüyor.

Etkileri psikolojiyi bozuyor

Omurga üzerinde ortayaçıkan kırık sonucu; boy kısalıyor, duruş bozukluğu ve kamburluk ortaya çıkıyor. Kamburlaşma sonucunda kemikler, karın boşluğu ve göğse baskı yapıyor.

Buradaki organlar olumsuz etkilenirken hastanın vücut imajı bozuluyor. Bu da psikolojik sorunların ortaya çıkmasına, osteoporoz hastasının toplumdan uzaklaşmasına yol açıyor.

Tedavi yöntemleri neler?

Osteoporozun tedavisinde geçmiş yıllarda akıllara ilk olarak hormon tedavisi gelirdi. Ancak son zamanlarda bu tedavi yöntemini pek önermiyoruz.

Hormon tedavisinin sadece terleme, ateş basması, uykusuzluk, sinirlilik gibi menopozun diğer etkilerinin yoğun olarak yaşandığı zaman kullanılması gerekiyor. Onun dışında sadece osteoporoz tedavisinde hormonun yeri yok.

Osteoporoz tedavisinde amaç; kırıkların önlenmesi, kemik mineral yoğunluğunun korunması ve hatta artırılması, kırığa ve duruş bozukluğuna bağlı şikayetlerle mücadele etmek, günlük aktivitelerin maksimuma çıkarılarak yaşam kalitesinin yükseltilmesi olmalı. İlaç olarak çeşitli gruplar kulanılıyor.

Tedavide mutlaka kemiğin yapı taşı olan kalsiyumun ve kalsiyumun emilimini artırmak için D vitamininin yer alması gerekiyor.

Yazımı her zaman olduğu gibi önemli birkaç noktayla bitirmek istiyorum:

-Osteoporozda temel yaklaşım korunma olup, eğitim öncelikli amacı oluşturuyor.

-Yaşam boyunca yeterli kalsiyum ve D vitamini alımı teşvik edilmeli.

-Kemik yoğunluk ölçümü yaygınlaştırılmalı.

Teşhiste kullanılan yöntemler

-Kemik mineral yoğunluk ölçümü

-Radyografi(Sırt ve bel filmleri)

-Kanve idrar tahlilleri

-Sintigrafi(Radyoaktif madde kullanımı)

-Kemikdansitometresi

Korunma yolları

- Osteoporozdan korunma, anne rahminde başlayıp yaşam boyunca uygulanacak yaklaşımları ihtiva etmeli. Yani doruk kemik kütlesini maksimuma çıkarmak ve bunu devam ettirmek gerekiyor. Bunun için beslenmenin düzenlenmesi, fiziksel aktivite ve egzersizin teşvik edilmesinde fayda var.

- Risk faktörlerinden kaçınmaya çalışın.

- Menopozla hızlanan ve yaşlanmayla devam eden kemik kaybını en aza indirin. Bu aşamada korunma önlemlerinin yanında ilaç tedavisi de yer alır.

- Düşmekten kaçının.

Minör risk faktörleri

- Cinsiyet. Her beş kırıktan dördü kadınlarda görülüyor.

- Beyazların kırık riski, Afrikalı kadınlara oranla çok daha yüksek. Günümüzde genetik özelliklerin de kemik yapısını yüzde 70 - 80 oranında etkilediği düşünülüyor.

- Aşırı alkol ve kafein tüketimi.

- Kortikosteroid adı verilen ilaç grubunun ve tiroid tedavisinde verilen ilaçların uzun süreli kullanımı.

- Östrojen hormonunun eksikliği. Erken menopoz ya da cerrahi girişim sonucu meydana gelen menopoz, kemiğin yapım dengesini yapım aleyhine bozuyor. Bu nedenle 38 yaş ve öncesinde herhangi bir nedenle menopoza girmiş kadınların, osteoporoz açısından yakından incelenmesi gerekiyor.

- Tiroid bezi, ağır karaciğer ve böbrek hastalıkları, bazı romatizmal rahatsızlıklar.