Bir yıla veda edip yeni bir yılı karşılarken hep kendi kendimize sözler veririz. Sözler, sözler, sözler... Sonra bir bakarız hepsi rafa kaldırılmış, hayat eski tas eski hamam devam ediyor
Yılbaşı bir dönüm noktasıdır çoğumuz için. Hep sözler veririz kendi kendimize. “Bu yılbaşı sigarayı bırakacağım” en başta gelen sözlerden biridir. Ben her yılbaşı “Bu kez artık masamı organize edeceğim ve üstünde hiç işi bitmemiş dosya kalmayacak“ derim mesela. Diyet sözleri verilir, egzersize başlama sözleri, içkiyi birakma sözleri verilir... Sözler, sözler, sözler. Sonra bir bakarız hepsi yavaş yavaş rafa kaldırılmış ve eski tas, eski hamam hayat sürer gider.
Bu verilen sözler aslında unutulmaz, hatırlanır ama tutulamazlar, kötü yönde çalışan bir sihirli değnek
varmışçasına, yapılamazlar. Neden acaba?
İnanınca kazanıyoruzÇoğu zaman biz bu sözleri verirken o yaptığımız hareketin kötü yönlerini gözümüzün önüne getiririz ve bunu yapmamaya söz veririz.
Bir deney yapmışlar New York’ta, pazar brunch’ında. New York’un sofra adetlerini iyi bilen 10 ailesinden işbirliği rica etmişler. Babalarının o şık giyimli, yaşları 8 ila 10 arası olan kız çocuklarına, milk shake aldıkları sırada, “Sakın içine üfleme üstüne dökersin” diye tenbih etmelerini istemişler. Babalar da bunu aynen uygulamış. Saygı ve sofra usulünde kusur etmeyen bu 10 çocuğun, dokuzu bardaktaki kamışa üflemiş. Bu çocuklar hayatta yapmayacakları, yapmayı hayal bile edemeyecekleri kötü bir hareketi, babaları yapma der demez yapmışlar. Neden acaba?
İşte insan beyni böyle çalışıyor. Ayırt edemiyor söylenen şeyin iyi mi, kötü mü olduğunu ve derhal ilginç bir mekanizma ile kötü şeyleri incelemeden uyguluyor, sonra pişman olacağını bilse bile. Bu nedenle kötülükleri düşünmek yerine, iyilikleri düşünür ve hele buna inanırsak, bunları ısrarla uyguluyoruz. İstemek yeterince güçlü olmuyor, içten inandığı zaman kazanıyor insan.
Siz istediğiniz kadar “Bu göbekten nefret ediyorum, görüntümü çirkinleştiriyor, sağlığıma zararlı, muhakkak bu yılbaşı bundan kurtulmaya başlayacağım” deyin, bir bakıyorsunuz göbek hâlâ orada. Siz devamlı acaip diyetler yapıyorsunuz ama ipin ucu hep kaçıyor ve yıl sonunda bir bakıyorsunuz, bir kaç kilo daha gelmiş.
Peki bu negatif düşünceler yerine, pozitif düşüncelerle belirli bir sürenin sonundaki “yeni kendinizi” ve kazandıklarınızı gözünüzün önünde canlandırsanız, hatta daha ileri gidelim kendinizi öyle görseniz, ne olurdu acaba.
İlkbaharı düşleyinÖrneğin, madem fazla kilolardan bahsediyoruz, şimdiden kendinizi 4-5 ay sonra ilkbaharda hayal etseniz. Kilolarınızın kötülüğünü düşüneceğinize, kilo vermenin pozitif taraflarını hayal etseniz, bunları gözünüzde canlandırsanız ve yavaş yavaş buna inansanız nasıl olurdu acaba.
Mayıs ayına gidelim. Tatlı bir hava var, ve siz bir başkası gibi kendinizi seyrediyorsunuz. Evin duvarına konmuş bir kuş gibi, bütün odayı ve kendinizi görüyorsunuz. Çok sevdiğiniz ve şimdi giyerken zorlandığınız, sağdan soldan sıkan, hatta fermuarı da yardımsız pek kapanmayan o elbiseniz var ya. Bir bakıyorsunuz ki rahatça giymişsiniz, fermuar hemencecik kapanmış. Şöyle bir dik durun aynanın karşısında. Ne kadar iyi değil mi? 4-5 kilonun bu kadar fark edeceğini de hiç düşünmemiştiniz. Merdivenleri de kolay çıkıyorsunuz. Görenler de “Ne oldu sana, amma gençleştin” diyor. Bir daha bakın aynaya, evet bu sizsiniz.
Artık dik duruyorsunuz, bir güven gelmiş size. Haksız da değilsiniz. Hem sağlığınıza, hem de görünüşünüze yaptığınız katkılardan gurur duyuyorsunuz. Tansiyonunuz, kan şekeriniz normale gelmiş, doktorunuz ne kadar hoş şeyler söyledi sağlığınızla ilgili.
Pozitif düşüncelerBunları cidden görür ve kendinizin böyle olacağına kalben inanırsanız, her neyse yapmak istediğiniz, bunu bu sene başarırsınız. Yok sadece kötülükleri düşünür ve bunlardan kurtulmayı isterseniz, bu maalesef pek olamıyor. İnanmak ve kendinizi o iyi halde görmek lazım. Hem de gün içinde defalarca.
Sofradaki kızarmış patatesi alırken, o sinirlendiğiniz kötü düşünceler tümüyle yok olur ve bunu otomatik bir şekilde yersiniz. Halbuki ben formuma ne yiyerek katkıda bulunayım, sağlığımı nasıl iyileştireyim düşüncesi ile o sofraya bakar ve kendinizi o halde canlandırırsanız, kızarmış patates dikkatinizi bile çekmez. Bir bakarsınız zeytinyağlı fasulyeden almış, yiyorsunuz, hem de büyük bir zevkle. “Kızarmış patatesten alsana” dediklerinde hayretle bakıyorsunuz, aklınıza bile gelmemiş onu yenecek bir şey gibi görmek. Çünkü sizi, sadece size pozitif katkı yapacak şeyler ilgilendiriyor şimdi artık.
Şimdiden mutlu, sağlıklı ve başarılı yıllar dilerim.