Şimdiki gençler, evli ve çocukları olan çiftler, aileler, imkanlardan yararlanıp gelmekte olan yılbaşının tadını çıkartıyorlar mı? O heyecanı, günler, haftalar önceden yaşıyorlar mıydı? Yoksa bir formalite gibi mi gelip, geçiyor bayramlar, yılbaşılar hayatlarından?
Hatırlarım eskiden bayramlar bir başka türlü kutlanırdı. Neşe içinde koşardık el öpmeye. Şık giyinirdik, amcalara, teyzelere gidilirdi, öğle yemeği yenirdi hep beraber. Bol da para toplardık bu arada. Ya yılbaşılar, onlar da bir başkaydı. Taksim’e , Beyoğlu’na gidilirdi veya evde kutlanırdı. Evler süslenirdi. Tombala, at yarışı falan oynardık ailece. Haftalar önceden krepon kağıtları, fenerler alırdık. Bunları hep beraber,
ailece zincirler haline getirip duvarlarımıza asardık. İmkanlarımız azdı ama çok zevkini çıkartırdık bu yaklaşan mutlu günlerin. Pek bir mutlu olurduk bu özel ve sayılı günler
yaklaşırken.
Gözlerime inanamadım Euroflora’yı gezerken. Düşünebiliyor musunuz dokuz bin metrekarenin üzerinde kapalı bir alanda, binlerce yılbaşı süsü, binlerce kuru çiçek ve sayısız dekoratif süs eşyası bir arada satılıyor. Sordum, tam 14 bin çeşit ürün varmış. Hayatımda görmediğim çeşitler, güzellikler bir arada, hem de İstanbul’un tam göbeğinde, Çağlayan’dan aşağı indiniz mi, hemen orada, Kağıthane’de. Yani kısaca bir süs eşyası süpermarketi. İzmir’de, Ankara’da da şubeler açmışlar. Öyle büyük ki, içeride büyük süpermarketlerde olduğu gibi kocaman arabalarla alışveriş yapıyorsunuz, öyle sepetle falan değil. Her satın alan, paket paket alıyor. 10 gün kadar önce Amerika’daydım, yılbaşı yaklaşıyor diye bu tip süsler almak için dükkanlara gittim. Herhalde bizim Euroflora oralarda olsaydı şaşar kalırlardı, böyle bir çeşit zenginliği olamaz. Asıl ama şaştığım şey fiyatları. Bu mallar nerelerden kalkıp geliyor, gemilere uçaklara binip, bir de gümrüklerden geçiyorlar ve normalde dükkanlarda görmeye alıştığımız fiyatların bilmem kaçta biri fiyatlarla binlercesi, renk renk bir arada satılıyor. Web sitesine muhakkak bakın, www.euroflora.com
Tel: 0212 2953771
Eski heyecanları yaşıyorlar mi?
Euroflora’dan çıkarken içimde tatlı bir kıskançlık vardı. Bugünkü imkanları kıskanmıştım, yıllar öncesinde gençliğimdeki azıcık süsleme imkanlarını düşünerek. “Daha genç olsaydım da burada gördüklerimle gençliğin verdiği heyecanı bir arada yaşasaydım” dedim. Peki acaba şimdiki gençler, genç evli ve çocukları olan çiftler, aileler, bu imkanlardan yararlanıp gelmekte olan yılbaşının tadını çıkartıyorlar mıydı? O heyecanı, günler, haftalar önceden yaşıyorlar mıydı? Yoksa bir formalite gibi mi gelip, geçiyordu bayramlar, yılbaşılar hayatlarından? Acaba bizim eskiden gariban krepon kağıdından yaptığımız zincirlerle veya kıskaçlara mum takıp yaktığımız çarpık çurpuk çam ağaçlarıyla çıkarttığımız kadar, bu günlerin tadını çıkartabiliyorlar mıydı? Kendime sorayım. ‘Ben varabiliyor muyum acaba bu günlerin tadına?’ Galiba eskisi kadar değil. Hem çevremdeki kişilerden, hem de kendimden fark ettiğim bir çarkın işlediği ve insanların o çarkın içinde otomatik bir şekilde günleri yaşadıkları.
Esra Tüzün’ün yazdığı çok hoş bir kitap var, ‘Yüz yaşı Devirmenin Sırları’, okuyun. Yakın dostum Dr. Michael Klentze’nin büyük çalışmaları var, 100 yılı geçenlerle ilgili. İnternette çok bilgi var bu kişilerle ilgili. Araştırın. Hepsinin müşterek olan yanları var. Mutlu bir yaşam sürüyorlar, mutlu bir aile hayatları ve paylaştıkları sosyal yaşamları var. İster Esra Hanım’ın bahsettiği Türkiye’de yaşayanlar olsun, ister dünyanın bir ucu Okinawa Adası veya İtalya’nın ücra bir kıyı köyü olsun, ortak nokta hep aynı. Paylaşılan sosyal yaşam ve hayattan zevk almak, mutlu olmak bir araya geldi mi Hıncal Uluç’un tabiriyle “Geriye yaşlanıyor insan.”
Yılbaşı geliyor, gelin bu sene bunun tadını çıkartalım, sosyal olarak bunu yakınlarımızla dostlarımızla paylaşalım, evlerimizi, bahçemizi, iş yerlerimizi bugünden süsleyelim. Takvimimize bakalım, kaç gün kaldığını hesaplayalım. “Her gün bir gün daha azaldı yılbaşına” deyip, şu gelecek yılbaşını içimize sindire sindire, mutluluğu tada tada yaşayalım. Belki bu yılbaşının verdiği küçücük sosyal mutluluk, bizim yaşamımıza da yüz yılı geçenlerde olduğu gibi, birkaç yıl katı verir.