Kliniğimize bel ya da boyun fıtığı nedeniyle başvuran hastaların çoğuna olayın başlangıcında neler olduğunu sorduğumda, felçli olan anne veya babalarına ya da çok yakınlarına hizmet ederken şikayetlerinin başladığını söyler. Bunu anlatırken de haklı bir gururları ya da gözyaşları vardır.
Eski Türk filmlerinde izlerdik. İstanbul’da veya Anadolu’da geçen filmlerde annesinin ya da babasının doktor parasını bulmak için kötü yola düşen kadınlar ve kızlar vardı. Yıllarca bu konu işlendi. Herhalde konu yokluğundan olacak ve hekimlerin halkın gözündeki itibarını sarsmada psikolojik bir süreç yıllar boyu yaşandı. Türk filmlerine konu oldu.
Bu, hekimlere yapılan en büyük haksızlıktı. Ya da yine çok yakınının kör olan gözlerini açmak ve tedavi için doktorların istediği parayı bulurken hırsızlık yapan, banka soyan gençler. Yine bizim filmlerimizin değişmeyen senaryolarıydı. Bizlerin haklarını korumak için kurulan Tabip Odaları ideolojik işlerle uğraşmaktan, hekim haklarını korumada üstüne düşeni yapamadı. Sonunda tüm sağlık hizmetini parayla yapan, sevgisi, fedakarlığı, özverisi olmayan bir meslek grubu gibi görülmeye başlandık. Böyle algılandık.
Halbuki işin aslı hiç de öyle değil. Halkın gözünde bu küçük düşürülme gayreti yine de hekimin saygınlığını ve onurunu sarsamadı. Çünkü bu saygınlık kolay elde edilmemişti. Ve parayla ölçülecek kadar ucuz değildi. Namusuyla ve onuruyla bu mesleği uygularken birkaç kişi dışında zengin olan hekim gösteremezsiniz.
Gelelim yakınlarına hizmet ederken bel fıtığı veya boyun fıtığı oldum diyen kişilere. Öncelikle bu saygıdeğer bir uğraş. Fakat tek sebebin onları kaldırırken olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü sadece ağır kaldırmakla bel fıtığı veya boyun fıtığı olunsaydı, bütün ağır yük taşıyan kişilerde görülmesi gerekirdi. Birçok faktör bir araya gelip bu sorunu oluşturuyor.
Bel ve karın kaslarının güçsüzlüğü, vücudun genel direncinin azalmış olması, alışmadığınız herhangi bir hareketi yapmanız bel ya da boyun fıtığı oluşmasına neden olan etkenlerden bazıları.
Birçok kişi kendinde bel fıtığı ve boyun fıtığı olduğunu bilmeden yaşıyor. Bu konudaki teşhislerin neden arttığına gelince, günümüzdeki görüntüleme yöntemlerinin burada çok büyük rolü var ve bunların gereksiz yere kullanılmalarının. Sokağa çıktığımız zaman ellerinde Emar (MR) ve Tomografi zarfları taşıyan insanlara sık rastlar olduk. Halbuki Avrupa Birliği ülkelerinde bunu göremezsiniz. Çünkü fert başına milli geliri 30 - 40 bin dolar olan Fransa’da, Almanya’da bunlar gibi büyük Avrupa ülkelerinde bir MR çektirmek için 15 gün sonraya gün verdikleri bilinmekte. Halbuki ülkemizde böyle mi? Hastalara MR veya tomografi çekmek için evlerinden aynı gün alındıklarını biliyoruz.
Bu uygulamayı sağlıkta gelişmişlik göstergesi olarak sunamayız. Kişi başına düşen milli geliri Avrupa ülkeleri ortalamasının çok altında olan ülkemizde bunu olsa olsa gereksiz yere yapılan uygulamalar olarak tanımlayabiliriz.
Bir meslek grubunu tartışılır hale getiren gereksiz uygulamalar ve cerrahi girişimlerin dünya ortalamalarının düzeyine gelmesi gerekiyor.
Geçenlerde bu tür uygulamaları denetlemekle ve hekim haklarını savunmakla yükümlü meslek odamızın temsilcilerinin, İslam diniyle ve domuz etiyle ilgili tartışmalarını bir televizyon programında izledim. İnsanların kutsal değerlerinin çok ölçüsüz bir biçimde tartışıldığını gördüm. Bu, meslek odalarının işi değildir. Bu tartışma ve konuşmaları şahsınız adına yapabilirsiniz. Fakat bunu bir meslek grubu olarak yapmaya hakkınız yok. Çünkü bizlerden bunun için oy almadınız ve bunun için seçilmediniz.
Hekim saygınlığının giderek azaldığı bu süreçte, bu saygınlığın kazanılmasıdır sizin göreviniz. Bu konuda alınması gereken önlemlerdir, yapılması gereken çalışmalardır. Yoksa benim ve biz hekimlerin adına, dini tartışmaya açmak değildir. Bu toplantı birtakım siyasi çevrelerce kullanılmaya başlanırsa burada da zarar görecek olan yine bizleriz. Toplum gözünde tekrar sorgulanmaya başlanacak olan bizleriz. Onun için sizlere sorumluluklarınızı hatırlatmak istiyorum.
Kendi sorunlarımız dizboyu olmuş. Hekimlerin birçoğu geçim derdinde ve mutsuz. Sizlerin de uğraşması gereken bizim adımıza bu sorunlardır. Bunlarla uğraşırsanız daha saygıdeğer, daha inandırıcı olursunuz.