Bebek bekliyor ya da hamile kalmayı planlıyorsanız, gereksiz yere röntgen çektirmeyin. Acil durumlarda ultrason ya da MR tercih edilebilir
Röntgen çektirmiş hanımlar hatırlar, işlem öncesi kendilerine hamile olup olmadıkları sorulur. Bunun sebebi gebeliğin belirli dönemlerinde, herhangi bir şekilde fark edilmeden radyasyona maruz kalınması veya tanı veya tedavi amacıyla maruz kalınan radyasyon, gelişmekte olan fetus için belirli riskler oluşturmasıdır. Radyolog Dr. Elvan Çepel ile hamilelerde röntgen çekiminin ne gibi sonuçları olduğu konusunda konuşuyorduk, verdiği bilgiler hakikaten çok ilginçti.
Risk düşük, ama gerçekleşirse sonuçları kötü
Çoğu zaman bu radyolojik incelemeler tıbbi olarak gereklidir ve fetus için risk minimaldir. Ama riskler gerçekleşirse, bunların sonuçları doğumsal anomaliler, büyüme geriliği veya anne karnında ölüme kadar varabilir. Bu sonuçların ortaya çıkması veya şiddeti, normalde radyasyonun gebeliğin hangi döneminde alındığına ve alınan radyasyonun dozuna bağlıdır. Radyasyon riskinin en yüksek olduğu dönem, organların gelişmeye başladığı 2 ila 26’ıncı haftalar arasıdır.
Burada çok önemli bir nokta, Amerikan Radyoloji Derneği’nin günümüzde kullanılan radyolojik incelemelerin hiçbirinin, bir kez yapılmış olması şartıyla, embriyo veya fetus üzerinde olumsuz etkisinin olmadığını belirtmiş olduğudur.
Rad ve gray radyasyon dozunu belirtmekte kullanılan birimlerdir. Günümüzde daha çok gray birimi tercih edilir. Gebeliğin ilk 25 haftasında merkezi sinir sistemi radyasyona özellikle duyarlıdır. Bu dönemde 100 mGy’i (10 Rad’ı) aşan dozlar zeka geriliğine yol açabilir. 100 mGy’in altındaki dozlarda fetusta olumsuz etki beklenmez. 100 - 200 mGy’in üstünde fetal malformasyon dediğimiz doğumsal anomali riski yüksektir. Bu düzeyde yüksek radyasyona normalde ancak röntgen altında yapılan girişimsel işlemlerde veya tedavi amacıyla kullanılan radyoterapide ulaşılır.
Lösemi riskini artırabilir
Tanı koymak için çekilen klasik röntgen sırasında hastanın karşılaştığı doz, çekilen film sayısına bağlı olarak 0.01 ile 4 mGy arasında değişir. BT incelemelerinde ise batın BT’de ortalama 8mGy (maksimum 49mGy), pelvik BT’de ortalama 25 mGy (maksimum 79 mGy) fetal doza ulaşılır. 100 mGy’in altındaki dozlarda herhangi bir hasar ya da büyüme geriliği oluştuğuna dair bir kanıt yok. 100 - 500 mGy gibi yüksek fetus dozlarında gebeliğin sonlandırılmasını her birey için ayrı olarak değerlendirmek gerekir.
Anne karnında radyasyona maruz kalmak lösemi ve diğer çocukluk çağı kanser risklerini de artırabilir. Fakat bu konuda yapılan çalışmaların sayısı az ve bulgular da çelişkilidir.
Modern görüntüleme cihazları düşük radyasyon üretmek üzere planlanıyor. Baş, boyun, göğüs, kol ve bacaklara yönelik çekimlerde fetus 10 mGy’in altında doz alır. Batın ve pelvise yönelik uygulamalarda, özellikle BT çekimlerinde ise bu doz daha yüksektir.
Adet başladıktan 10 gün sonra
Gebeyseniz ya da gebe kalmayı düşünüyorsanız, gereksiz yere röntgen çektirmeniz doğru değildir. Mutlaka gerekmeyen çekimlerden kaçınmanızda fayda vardır. Bir grup, acil olmayan röntgen çekimlerinin adet sırasında ve yumurtlama gerçekleşmeden önce yani adet başladıktan sonraki ilk 10 gün içinde yapılmasını önermekte, böylece farkına varılmadan oluşmuş gebeliklerde riskin ortaya çıkmayacağını düşünmektedir. Kendi sağlığınız için gereken acil uygulamalarda bebeğinizi koruyacak kurşun gömlekler riski azaltmakta faydalıdır. Karna yönelik görüntülemelerde ise ultrason ve ikinci sırada MR gibi alternatif yöntemler kullanılabilir.
Radyasyona maruz kalmış olmak mutlaka gebeliği sonlandırmak anlamına gelmez. Bir genetik ve radyasyon onkolojisi uzmanı size ne yapılması gerektiğine dair yol gösterecektir.