13.06.2011 - 20:22 | Son Güncellenme:
Kişiye özel bir davet varsa ortada, tedirgin olurum ben. El üzerinde tutarlar sizi, bir dediğinizi iki etmezler, davet sahibi hürmette kusur etmediği gibi gözünüzün içine bakar her daim, “Acaba memnun ettik mi misafirimizi?” diye içinden geçirerek. Böylesi bana uygun değil, baştan söyledim zaten. Aşırı ilgiden her zaman rahatsız olan bendeniz, geçen hafta Göztepe’de Villa Maral’da ilgiye ve sevgiye boğuldum. Ama hiç rahatsız olmadım açıkçası. Çünkü, bu elit et lokantasının sahibi Metin Kocabaş (Küçükyalı sahilindeki Çapari Balık’tan bilenler çoğunluktadır-ben Anadolu yakasına pek geçmediğim için bir şey söyleyemeyeceğim-) insana kendini rahat hissettiriyor. İşinin ehli, zira çıraklıktan kasaplığa, kasaplıktan lokantacılığa evrilen süreçte iyice pişmiş. Sonra hoşsohbet, kısa sürede rahatlatıyor karşısındakini. Sanki 40 yıllık dostunuzmuş gibi hissediyorsunuz. Benim gibi müdavimlik kavramını seviyor. Müşteri memnuniyetini birinci sıraya koyuyor. Kendi yemeyeceği bir tabağı mönüye koymuyor sonra. Siz de kendinizi onun ellerinize teslim ediyorsunuz.
Kalite, hizmet, fiyat denklemiTatlı tatlı anlatıyor yılların tecrübesiyle. Denklemi kurmuş. Bu işte üç ayak olduğunu söylüyor; kalite, hizmet ve fiyat. Bu üç ayaktan biri kırıksa o işin yürümeyeceğini vurguluyor. Kaliteyse kalite, iyi hizmetse iyi hizmet, fiyatsa fiyat. Villa Maral’da tıkır tıkır işleyen bir sistem var. İlk gençliğimizin müzikleri, Portekiz Fado’ları, Fransız şansonları kulağımızın pasını silerken bir yandan da mezelerden atıştırmaya başlıyoruz. Alakart mönünün dışında set olarak 8 farklı serpme meze geliyor önce masaya. Zeytinyağlı enginar, anlatılmaz nefasette. Ağızda adeta eriyor... Turşular ev yapımı, kütür kütür, beyaz peynir kıvamında, ekmekler kendi fırınlarından. Tereyağını da onlar yapıyor. Zaten dışarıdan aldıkları malzemeler sınırlı. Ortaya nar ekşili domates salatası söylüyoruz. Kaşıklamaya başlıyoruz hemen ardından. İstanbul trafiğinde Bağcılar’dan Göztepe’ye neredeyse iki saati bulan boğucu yolculuğumuzdan sonra bu lezzetler ilaç gibi geliyor. Rakı eşliğinde gevşiyoruz hemen.
Anlatılmaz, tatmak gerek
Ana yemek kısmına geliyoruz yavaş yavaş. Biraz hızlı mı gittik ne? Mezeler fazla geldi sanki, ama hepsi çok lezzetliydi kesinlikle. O gece dükkanın spesiyallerinden Maral Şiş yedim önce. Metin Bey’e takılmış dostları, arkadaşları “Danadan şiş olmaz” diye. Her biri 125-130 gram et parçaları düşünün. Izgara edilmiş, dışı iyi pişmiş, içi pembe kalmış. Marinasyonu süper, lezzeti de. Birbirimizin tabağından almaya başlıyoruz. Tavuk külbastı da lezzetli, inegöl köfte de. Köfteye çatalınızı bastırınca suyu çıkıyor. Dönerinden de tattık, işte özlediğimiz lezzet. Etler Bursa ve Balıkesir bölgesinden seçiliyormuş. Doğal besi hayvanları bunlar. Merada otlamışlar, kekik yemişler. Özel dolaplarda 15 gün kemikli, yedi günse kemiksiz dinlendirildikten sonra sofraya getirilmeye hazır oluyor etler. Yukarıda saydıklarım dışında çok özel etler de var burada. Steak Maral mesela: 900 gramlık dev bir et bu. 4-5 kişilik. Yine 900 gramlık dana bonfileleri, 600 gramlık t-bone steakler’iyle de iddialılar. Dana pirzola da eminim çok lezizdir. Kuzu Karksky’den kuzu tandıra fırında ördekten bıldırcına çeşit bol. Benim gibi bir etobursanız eğer cennete gelmiş hissedeceksiniz kendinizi. Izgarada da farklı bir teknik uyguluyorlar. Amerika’dan özel bir sistem getirtmiş Metin Bey. Kömür ızgarası kullanmıyorlar, zaten etler doğrudan ızgaranın üzerine konmuyor. Isıtılan taşlar üzerine yerleştirilen ızgarada pişiyorlar. Böylece hem sağlıklı hem de leziz bir tabak çıkıyor ortaya. Masaya da ısıtılmış taş üzerinde geliyor yemeğiniz.
Tatlıya yer kalmadı
Tatlıyla arası çok hoş olmayan biri olarak dondurmasından bir kuple bahsederek bitirelim yazıyı. Beş kup halinde geliyor masaya. Limonlu, sütlü (vanilyalı değil), damla sakızlı, çikolatalı ve çilekli. Favorim limonlu oluyor. Sütlü dondurmada gerçek süt tadını alıyorsunuz sonra. Tavşan kanı çaylarla sonlandırıyoruz geceyi mutlu mesut bir şekilde ve şiş göbeklerimizle. Gram pişmanlık yok içimde, çok güzel bir gece geçirdim nihayetinde. Tekrar görüşmek üzere.
Şehrin göbeğinde sayfiye havası
Villa Maral ismini villayı yapan cumhuriyet döneminin önemli mimarlarından (Anıtkabir’in de mimarlarından) Emin Onat koymuş. Evi yaptıran ailenin en küçük kızının ismiymiş Maral. Avlusuyla, özel odalarıyla, terasıyla Art Deco tarzındaki villa, şehrin ortasında bir sayfiye havası yaşatıyor.
Kahvaltısı da var
Lokantanın sekiz çeşit serpme meze, salata, beş farklı et ve tatlı ya da meyveden oluşan özel mönüsünün fiyatı sadece 45 TL. Bu fiyata içki dahil değil. Zengin bir şarap kavı ve barı var. Ayrıca, hafta sonları 09:30-13:00 arası, serpme servis edilen zengin kahvaltısıyla da iddialı Villa Maral. Kahval-tının ederi de 20 TL.
Adres: Bağdat Caddesi Üzeri, Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi No: 1/1 Göztepe
Tel: 0 216 363 02 03 / www.villamaral.com.tr