Siz bir G.Saray Lisesi mezunu olarak camiaya büyük destek veriyorsunuz. Galatasaray Eğitim ve Kültür Vakfı’nın kurucususunuz. Buradan yola çıkarak sizi biraz eskilere götürmek istiyorum. Yatılı okul beslenme alışkanlıklarınızı etkilemiş midir?
Etkiledi tabii. Yatılı okuyanlar için Galatasaray pilavı ayrı bir yer tutar. O etli bir pilavdır. Cumartesi günü verirlerdi. Dışarıda işi olanlar, kız arkadaşları bekleyenler, annesine bir an önce gitmek isteyenler pilav yemeden giderdi. Biz de yemeyenlerin tabaklarını toplardık. Akşam o pilavı yerdik. Cumartesi günleri parmak tatlısı olurdu.
Vezir parmağı mı?
Evet. İkisi favori yemeklerimizdi. Galatasaray’da bize iyi bakarlardı. Ayrıca oturmasını, yemesini her şeyi orada öğrendik. Bıçak nedir, çatal nedir, balık bıçağı nedir, ne zaman kullanılır, ne zaman ne elle yenir bize bunları öğrettiler. Galatasaray’ın avantajı buydu, bize hayatı öğretiyordu. Galatasaray’da Fransız kadrosu ve Fransız tesirinde kalmamamız için de çok kuvvetli bir Türk kadrosu vardı. Zeki Öner Defneler ve Esat Mahmut Karakurtlar gibi o devrin en sevilen hocaları bizle beraberdi. İlk başladığımız devrede yani, ihsaride biz hocalarla yemek yerdik. Bu 11’nci sınıfa kadar devam ederdi. Sadece son sınıflar ayrı bir yemekhanede yerlerdi.
Sevmediğiniz bir yemek olarak neyi hatırlıyorsunuz?
Arada sırada kereviz çıkardı. Başlarda ıspanak ve pırasaya da karşıydık ama sonra sevdik. Aşçılarımız damak tadımızı geliştiren yemekler pişirirdi. Hiçbir zaman yemek sorunu olmadı.
Düzenli beslenmişsiniz, sebzeyi sevmişsiniz, damak tadınız gelişmiş.
Evet, sabah kahvaltılarımız da vardı, saat beşte ‘beş çayı’mız vardı. Yanında da simit verirlerdi.
Simide devam ediyorsunuz ama değil mi?
Evet. Ama şimdi arasına peynir koyuyorlar, o da işin tadını kaçırıyor.
‘Beş çayları’ hâlâ sizin için keyif mi?
Evet. ‘Beş çayları’ benim için halâ keyif, çünkü simit yiyorum. Şu anda sizin önerinizle akşamları sadece çorba içiyorum. O simit saati olmasa çorbayla uyumam mümkün değil.
Programa esir olmak şart değil
Deneyimleriniz okuyucularımıza yol gösterecektir, sizin yaş grubunuzdakilere tavsiyeleriniz var mı?
Benim önerim, bizim yaşımızdaki kişilerin akşam olduğunca hafif yemeleri. Bol sebzeli zengin bir çorba çok iyi uyumamıza yardımcı oluyor. Bu sayede mideyle ilgili sorunlar yaşamıyor ve zinde uyanıyoruz. Eskiden kahvaltı yapmıyordum, ama şu anda düzenli olarak yapıyorum. Sadece biraz beyaz peynir, kızarmış ekmek bana çok iyi geliyor ki o da sizin tavsiyenizdir. Genel olarak tüm tavsiyelerinize uyuyorum. Sadece bazen dış seyahatlere gittiğimde programım bozuluyor.
Tabiri caizse ‘küçük sapmalar’ olduğunda, “Yedim, güzeldi, keyifliydi, sonra devam ederim” diye mi düşünürsünüz, üzülür müsünüz?
Dün Ankara’daydım. Oradaki Çiftlik Lokantası’nı çok severim. Çocukluğumuzda hep oraya giderdik. Orada neler yedim, size anlatamam.
Anlatmanızı istesem?
Anlatmak istemiyorum. (Gülüyor) Peki anlatayım. Sizin de dediğiniz gibi programa yüzde yüz esir olmak şart değil. Orada bir su böreği yedim. Pilavlı kuru fasulye yedim.
Hepsini üst üste mi yediniz?
Evet, evet. Ondan sonra iki tane Ankara köftesi yedim.
Ankara köftesini bilmiyorum.
Daha lezzetli. Baş eti kullandıkları için daha lezzetli. Ondan sonra da söylemek istemiyorum ama.
Tatlı?
Evet. Ekmek kadayıfı. Ama sonra yediklerimi dengelemek için beş çayında hakkım olan simidi yemedim. Akşam da bir tek çorba içtim.
Güzel denge kurmuşsunuz.
Ekmek arası tahin-pekmez
Tok olsanız da, “Hayır” diyemeyeceğiniz bir şey var mı?
Var. Eskişehir’de ilkokula giderken mektep saat üçte bittiğinde yakındaki bir fırına giderdik. Ekmeklerin ortasını çıkarıp, içini tahin pekmezle doldururduk. Şimdi tek dayanamadığım şey bu, sanırım yasaklı olduğu için. Sizden başka İpek de yasakladı bana, çünkü şekerimin yükselmesinden korkuyor. Ancak itiraf edeyim, arada Hüseyin Usta’yı yakalayıp ekmek içine tahin pekmez hazırlamasını istiyorum.
“Yapmacık spor yapıyorlar”
Sizin disiplinli olduğunuzu herkes bilir. Bu disiplin hayatınızın her alanında geçerli midir?
Disiplinli bir hayata başladığınız takdirde, onu hayatınızdaki her şeye uyguluyorsunuz. Yani, mükemmeliyetçi bir insanı dağınık bir odada tutamazsınız. Bu spor için de geçerli. Bazı insanlar yapmacık spor yapıyor. Bu yanlıştır. Ben spor yaparken müzik dinlemem. Yüzde yüz harekete konsantre olmanız gerekir. Yaptığınız her hareketi doğru yapmanız lazım, dik duruşu kaybetmemeniz lazım, dikkatli olmanız lazım. Kalkıp bir koşu bandında yürürken, ayaklarınıza dikkat edip yarım basmamanız lazım.
Farklı bir egzersiz alışkanlığınız var.
15 senedir her sabah Tibet egzersizi yapıyorum . Her gün 30 dakika sürüyor. Aslında doğrusu her hareketi sabah akşam 21 kere yapmak. Ben bunu 30 - 35’e çıkarttım. Çünkü akşam yapmıyorum. Aslında 15 dakikada biter, ama benim daha önce yaptığım ‘Rus salıncağı’ isimli bir ısınma hareketim var.