Dünya Sağlık Örgütü, diyabeti yeni bin yılın en önemli halk sağlığı sorunu olarak kabul ediyor. 2010’da ülkemizde yapılan TURDEP-II çalışmasında, geçtiğimiz 12 yılda diyabet sıklığının yüzde 90, obeziteninse yüzde 44 arttığı tespit edildi
Obezite ve diyabetten korunmak için yaşam şekliyle beslenme değişiklikleri ilaç kadar önemli. Beslenme alışkanlıkları ve doğru önerilere baktığımızda her iki hastalık için de tahıllar yani karbonhidratlarla ilgili çok kontrollü ve akıllıca seçimler yapılması şart.
Karbonhidratlar, beslenmenin temelini oluşturuyor ancak burada hangi karbonhidratı seçtiğiniz çok önemli. Obez veya diyabetli bireyler için her ikisi de vücuda yeterli oranda alınmalı çünkü yetersiz karbonhidrat alımı da sorun yaratıyor. Ancak önerilen karbonhidrat türü, şeker gibi rafine edilmiş olanlar değil. Tercih, tam tahıllı karbonhidrat ürünleri (bulgur, tam buğday ekmeği) olmalı. Şeker basit bir karbonhidrat, tam buğday ekmeğiyse kompleks.
Günlük enerjinin yüzde 55-60 oranında karbonhidratlardan gelmesini öneriyoruz ancak şeker tüketimi bu kuralı bozabiliyor. Tüm dünyada son 50 yılda şeker tüketimi çok arttı, ülkemizdeki veriler bizdeki artışın son 10 yılda yüzde 50 oranında yükseldiğini gösteriyor.
‘Sıvı kaloriler’
Günlük şeker alım seviyesi, toplam kalorinin yüzde 10’unu geçmemeli. Oysa tüketilen miktarlar bunun çok üzerinde. Ülkemizde günlük tüketilen şekerin önemli bir kısmı doğrudan tüketim diğer önemli kısmıysa içeceklerden geliyor. İşte bu noktada dikkatli olmakta fayda var çünkü her zaman dikkat çekmeye çalıştığım ‘sıvı kaloriler’ öne çıkıyor. Basit olarak en çok tükettiğimiz içecek çay diye kabaca bir hesap yaparsak, aslında küçük değişikliklerin nasıl büyük farklar yarattığını da kolayca görebiliriz.
Yıllık 36 bin kalori
1 küp şeker, 20 kalori. Günde tek şekerli 5 bardak çay içtiğimizi varsayarsak sadece çay içerek günlük aldığımız kalori 100’ü buluyor. Aylık baktığımızda da tek şekerli çaydan aldığımız aylık kalori 3 bin. Yıllık tek şekerli çayın toplam kalori getirisiyse 36 bin. 36 bin kalori, 1 yılda vücudumuza 5 kilo getiriyor. Günde 5 şeker eksilterek kalori alımına bağlı kilo riskini de ortadan kaldırabiliriz.
Şeker akla gelince fazla kiloyla ilişkili yapılan çok araştırma var ve en sık karşılaştığımız etiket bu. Ancak Dünya Kanser Araştırma Fonu ve Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’nün 2007 de yayımladığı raporda, kanserden korunma önerilerinde de şekerin azaltılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Bakın, bu önlemlerden bazıları şöyle sıralanıyor;
* Normal beden kitle indeksi (BKİ) sınırları içinde olabildiğince ince olmak: Toplumun BKİ değeri 21-23 arasında olmalı. Bir toplumda yüksek kilolu ve obez kişiler, 10 yıl içinde bugünkü düzeyinin altında kalmalı.
* Günlük yaşamın bir parçası olarak fizik aktivitede bulunmak: Her 10 yılda hareketsiz yaşamı olan toplum kesiminin yarıya inmesi hedeflenmeli.
* Enerjisi yüksek gıdaların tüketilmesini kısıtlamak, şekerli içeceklerden uzak durmak: İçine şeker eklenmiş içeceklerin toplumdaki tüketiminin her 10 yılda yarılanmasını hedeflemek.
VÜCUTTA NELER OLUYOR?
Aşırı şeker tüketimi kan şekerinde yükselmeye sebep oluyor, bu yükselmeler pankreasa, tepkisel olarak aşırı insülin salgılatıyor. Aşırı insülin salgılanması, ‘reaktif hipoglisemi’ ataklarına, yani sık yaşanan tatlı krizlerine yol açabiliyor. Reaktif hipoglisemi bir süre sonra kalıcı insülin fazlalığına dönüşürse ‘insülin direnci’ gelişebiliyor. Tatlı atakları, şeker krizleri, çikolata, dondurma nöbetleri sıklaşıyor. Sonrasında hipoglisemi nöbetleri (çarpıntı, sinirlilik ya da uyku hali, terlemeler, el titremeleri), fazla kilolar, bel kalınlaşmaları ve göbeklenme geliyor. Ardından pankreasınız yavaş yavaş yoruluyor, rezervler tükenmeye başladığında artık yeteri kadar insülin üretemiyor. Kandaki yüksek şeker düzeyi sebebiyle de diyabet ortaya çıkabiliyor.