Yeme bozukluğu kelimesini çokça kullanır olduk. Daha çok tıbbi bir çağrışımla anoreksiya ve bulumia nevrozla karakterizeyken şimdi sokaktaki pek çok insan bunlara aşina. Üstelik sadece gençler değil ileri yaşlarda da bu sorun görülebiliyor
Yeme bozukluğu, aslında çok daha fazla içimizde ve farkında olmadığımız kadar da etrafımızda. Üstelik bir bireyde yeme bozukluğu olduğunu söylemek için yemek yememe veya yediğini kusmayla bilinen ve yukarıda bahsettiğimiz iki durum da olması gerekmiyor. Olay, çok daha sıkça ve basitçe hem de her yaşta karşımıza çıkıyor
Zihinle vücut arasındaki kopukluk
Zihinle vücut arasındaki bağ ve bütünlük sağlıklı değilse, yeme bozukluğu başlıyor. Vücudundan memnuniyetsizlik ve kişinin fiziksel görünümüne, özellikle vücut ağırlığına ve şekline aşırı psikolojik yatırımda bulunması yeme bozukluğunun önemli habercisi sayılıyor. Yeme bozukluklarının tedavisindeki en önemli unsur zihinle vücut arasındaki kopukluğun tamir edilmesi diyebiliriz.
Sorunun genel olarak ergenlik döneminde daha sık görüldüğünü biliyoruz ancak araştırmalar ileri yaştaki kadınlarda da görüldüğünü ortaya koyuyor. Yapılan bir çalışmaya göre, yeme bozuklukları 50 yaş üzerindeki kadınların yaklaşık yüzde 13’ünde de görülüyor. En yaygın bozukluk, yüzde 7,8’le tıkınırcasına yeme sendromu. Bu bireylerde kilo alma veya vücut görünüşünde bozulmayla ilgili yoğun korkular mevcut. Tıkınırcasına yeme sendromu, haftada en az iki kez meydana gelir ve bu bireylerin çoğunda kilo fazlalığı olduğu görülmüştür. Ayrıca bu bireyler diyabet, hipertansiyon, kalp hastalığı ve bazı kanser türleri için risk altındadır.
Kendinizi test edin: Tıkınırcasına yeme sendromu
Davranışsal belirtileri:
* Bireyler vücut ağırlığından duyduğu utanç yüzünden aktivitelerini kısıtlar,
* İstediği kiloya hızlı ulaşabilmek için bir diyetten öbürüne geçer, sürekli diyet halindedir,
* Toplum içinde az yer gibi görünse de, yalnız kaldığında yeme atağı gelişir.
Fizyolojik belirtileri:
* Kiloda dengesizlik,
* Vücut ağırlığına bağlı hipertansiyon, kalp damar hastalığı, diyabet veya halsizlik.
Tutum değişiklikleri:
* Bireyin kendisiyle ilgili duygularının kilosuna bağlı olması (daha güzel veya çirkin gibi),
* Zayıf olunca daha iyi, sevilen bir insan olacağını düşünmesi,
* Sosyal ve profesyonel başarısızlıkların vücut ağırlığına bağlı olduğunu düşünmesi,
* Vücut ağırlığının hayatının odak noktası olması.
Örnek bir araştırma
Online bir araştırmaya göre, çalışmaya katılanların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 71,2), daha önce diyet yaptıklarını ve yaklaşık yüzde 13’ü en az bir kez yeme bozukluğu yaşadığını belirtmiş. Araştırmacılar, yaşları 50 ve üzeri olan 1849 kadında vücut imajı, yaşlanma, yeme ve kilo kaybı alışkanlıkları ve davranışları üzerine online çalışma yapmışlar. Çalışmadaki sorular bireylerin yeme bozukluğu semptomları, vücut imajları/şekli hakkındaki görüşleri ve mevcut kiloları hakkındaki düşünceleri ve davranışları üzerine düzenlenmiş.
Katılımcıların yüzde 62’sinin yemek yeme, kilo durumu veya vücut şekli olumsuz duygularda olduğu ve yüzde 79’ununsa kilo ve vücut şekilleri hakkında endişeli olduğu ortaya çıkmış. Bu durum, kadınların kendilerini güvensiz hissetmelerine sebep olmakta ve yeme bozukluğunun ortaya çıkmasını tetikliyor.
Kilo durumu üzerine sorularda; katılımcıların yüzde 41,2’sinin her gün tartıya çıktığı, yüzde 40’ının haftada 1-2 kez tartıldığı ve yüzde 35,6’sının hayatının yaklaşık beş yılını diyet yaparak geçirdiği belirlenmiş. Kilo vermek adına kullanılan diğer yöntemler arasında yüzde 7,7’iyle laksatif veya diüretik ilaçlar, yüzde 7,5’le diyet hapları, yüzde 6,8’le aşırı egzersiz ve yüzde 1,2’yle kusma gelmekte.
Tedavi
Yeme bozukluğu olan kişilerde en başarılı tedavi yöntemi sağlık profesyonelleri ortak çalışmayla olur. Bireylerin farkındalığının artması, yemek yeme psikolojisinin temeline inilmesi, kendine güven, beğenilme arzusu ve tüm yaşam alanlarındaki uyumla denge, bu tedavilerde çok önemlidir. Tedaviyi terapist yönetmeli ve yemeğe ait etiketler bir beslenme uzmanıyla koordineli olarak çözülmeye çalışılmalıdır.