Genetik ve hormonal faktörler, aile içindeki sorumluluklar ve duygusal hassasiyet kadınları erkeklere göre daha çok etkiliyor. Bu yüzden kadınların fiziksel ve ruhsal açlığını bastırmaya çalışırken obez olma ihtimalleri yüksek
Kadının kilolu olması, 1900’lü yıllardan önce bereket ve bolluk sembolüydü. Zayıflık fakir halk için normaldi, erkek için kadınının kilosu önemli bir gösterişti. Bugüne baktığımızda ise kilolu olmak, sağlık açısından uygun değil ancak bir model gibi görünme baskısı da aynı şekilde kadına zarar verir hale geldi.
Erkekler çoğu zaman ancak sağlıkları söz konusu olduğunda diyet disiplini içinde oluyor. Kadınlar ise görselliğin çok fazla konuşulduğu bir dünyada hem kadın hem de erkekler tarafından acımasız eleştiriye maruz kalabiliyor.
Üstelik kadınların kilo vermesi ve bunu koruması, erkeklerden daha zor. İki cinsiyet arasında bedenen, ruhen ve sosyal açıdan farklar var.
KADINLAR ÇOK KİLO ALIYOR
Östrojen hormonu nedeniyle kadın bedeni daha çok yağlı ve kas oranı erkeğe göre daha düşük. Bu yüzden metabolizması da daha yavaştır ve çabuk kilo alır.
Âdet dönemi, hamilelik, emzirme ve menopoz, bedeni kontrol etmeyi zorlaştırıyor. Hormon değişimleri ilk âdet görme tarihinden itibaren kadını yoğun şekilde etkiler, her ay bireye göre değişmekle birlikte kadının duygu durumu, iştahı, bedenindeki ödem kadını zorlar.
Hamilelik, emzirme ve menopoz yine kadının hormonal değişimlere uğradığı, bedenini kontrol etmekte zorlandığı ve kilo almaya eğilimli olduğu zamanlar olarak karşımıza çıkar.
DUYGULAR İŞTAHI ETKİLİYOR
Kadınlar duygusal olarak erkeklere göre daha hassas. Bu yüzden fizyolojik açlıkla psikolojik açlığın birbirine karıştığı, terk edilme, yalnızlık, üzüntü, stres, kayıplar, aldatılma gibi duygular kadında daha yüksek etki yaratıp yemeğe yönelmesine sebep olabiliyor.
Erkekler; iş hayatını, erkek arkadaşlarını spor, hobi gibi kendine özgü zamanını ve sosyal çevresini daha rahat hatta bazen bencilce yönetebiliyor. Oysa kadın her zaman bu kadar özgür davranamıyor. Hem çalışan hem de çalışmayan kadın için ev ve çocuk sorumluğu ile eşe odaklı yaşamak çoğunlukla daha önde geliyor.
KİLO-EĞİTİM İLİŞKİSİ
Kilolu olma durumu, eğitim seviyesi düştükçe ve yaş ilerledikçe artıyor. Ev hanımlarının da çalışan kadınlara göre daha kilolu olduğu biliniyor. Özetle ‘saçını süpürge eden kadın’ın kilo alma eğilimi bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Kendine değil başkalarına öncelik veren, bir anlamda kendi değerine sahip çıkamayan kadın, değersizlik duygusu ve bilinçaltı oyunlarıyla aslında tam tersini istese de yediklerini kontrol edemiyor. Araştırmalara göre, kendini birinci sıraya koyamayan ve başkaları için yaşayan bireylerin obez olma eğilimi daha yüksek.
KENDİ DEĞERİNİZİ BİLİN
Kimse sizi izin vermediğiniz müddetçe değersiz hissettiremez. Yaşamınızın lideri siz olun, zihninizi ve düşüncelerinizi yönetin. Korkulara, kızgınlığa ve öfkeye güç vermeyi bırakın. Olumsuza değil olumluya odaklanın. İçinizde şımarmak isteyen bir çocuk var, onu nasıl şımartacağınızı, neler yaparsanız mutlu olacağını belirleyin ve yapın. Huzurla doldurun ruhunuzu...
Eş, eşin ailesi, çocuklar, ev, alışveriş, yemek, temizlik eğer varsa çalışma hayatı kadının ilk akla gelen sorumlukların oluşturuyor. Bunların hepsini başarıyla yöneten kadına bir de model ölçülerinde ince olması stresi yüklendiğinde durum pek de adil görünmüyor.
Aslında sağlık açısından herkesin incecik olması gerekmiyor. Bedenen sağlıklı olan iyi beslenen dengeli bir yaşam süren bir bireyin 3-4 kg fazlasının olması stres haline gelmemeli. Kilo fazlalığı olan kadının bu durumu çözerken esnek bir bakış açısında olması, kendisi hakkındaki değerlendirmeyi gerçekçi yapması ve hedefi doğru belirlemesi gerekiyor.
Uygulanacak beslenme modeli bireyin hem ruhunu hem bedenini tatmin etmeli, aksi takdirde kamp hayatı gibi geçen diyet dönemi bitince verilen tüm kilolar geri geliyor. Ruhu beslemek sevilen besinleri de yiyebilmek bir anlamda içimizdeki çocuğu da memnun etmek önemli.
POPÜLER DiYETLERDEN UZAK DURUN
Az ve sık yiyerek tüm besinlerden ölçülü tüketmeyi hedefleyin, hareketli yaşam biçimiyle olumlu bakış açısına sahip olmaya çalışın. Yasaklar koyan popüler diyetlerden uzak durun. Ekmeksiz diyet, bol protein gibi uygulamalar yıllardan beri dönem dönem ortaya çıkıyor, raflarda en yüksek satış rakamlarına ulaşıyor. Beslenme, diyetetik profesörleri ve dünyadaki bilimsel otoritelerin hiçbirinin uygun görmediği bu akıl karıştırıcı akımları tabii ki ben de önermiyorum. Mesleğimin 20’nci yılımdayım ve bu tür diyetlerle hızlı kilo verip daha sonra çok çok daha hızlı kilo alan insanlar görüyorum. Hepsi de pişmanlıklarını dile getiriyorlar. Lütfen sağlığınızı ciddiye alın, deneme tahtası olmayın, başkasına güvenmeyin.