İlkokuldan başlayarak bugünlere gelmemde katkısı bulunan değerli öğretmenlerim ve tüm öğretmenlerin 24 Kasım’ı kutlu olsun
Hepimiz doğar doğmaz etrafımızdakileri algılamaya, hissetmeye çalışır ve öğrenmeye başlarız. Yemek yemeyi, emeklemeyi, konuşmayı, konuşulanları anlamayı, hissetmeyi, koşmayı... Ölene kadar devam edecek birçok şeyi öğreniriz. Bu dönemde yanımızdaki ilk öğreticiler genelde anne- babamız, ailenin diğer fertleri ve tanıdıklarımız olur. Bir zaman sonra önce oyun çağı gibi görünen anaokulları ve daha sonra da uzun yıllar sürecek gerçek öğrenme hayatımız başlar. İşte o zaman ailemiz kadar etkili öğretmenlerimizle tanışırız. Bir anda hayatımıza en çok dokunan ve iz bırakanlar onlar olur...
Tarsus Eliyeşil İlkokulu’ndaki anaokulu öğretmenim Sönmez Bakır ve ilkokul öğretmenim Nejla Alıcı eğer beni hatırlıyor (Dilara Acımış olarak) ve okuyorlarsa emekleri için sonsuz teşekkür etmek istiyorum. Öğretmenlerimizi, anne-babamızdan sonra kişiliğimizin şekillenmesine büyük katkı sağlayan, hakkı ödenmez ikinci ailemiz olarak görüyorum. Bazen yeğenlerim veya arkadaşlarımın çocukları kalabalık bir ortamda aynı anda bir araya gelince hayret ediyorum, nasıl aynı anda bu kadar çocuğa hem sevgi hem disiplin hem de eğitim verilebiliyor diye.
Bizi şekillendiren pek çok unsur var
İlkokul öğretmeni, bizi büyütür ve okula alıştırır, daha sonra ortaokul, lise derken bir bakmışız üniversiteli olmuşuz. Artık bir meslek sahibi olma yolundayız. Seçtiğimiz mesleğe lise de ya da üniversitede bir anda karar vermeyiz. Doğduğumuz andan itibaren aldığımız eğitim, ahlaki değerlerimiz, kültürel yapımız, yaşadıklarımız, ailemiz, çevremiz kurduğumuz hayallerde ve yaptığımız seçimde etkili olur. Öğretmenlerimiz de bunu yoğurur ve ailemize, ülkemize faydalı olmamız için çalışır, bize yol gösterir.
Mesleğimi büyük bir aşkla yapmamda öğretmenlerimin çok büyük etkisi var. Üniversite öğretmenlerim, küçük bir grup olmamız ve “diyetisyenlik” mesleğinin henüz yeni bir alan olması sebebiyle sürekli araştırarak, inceleyerek, her şeyimizle çok yakından ilgilenerek bizi yetiştirdiler. Bu anlamda kendimi çok şanslı hissediyorum. 1990 yılında başlayıp altı sene sonunda tamamladığım eğitim döneminde Hacettepe Üniversitesi senede ortalama 70 mezun veriyordu ve başka bir üniversite de beslenme ve diyetetik bölümü yoktu. Şu anda çok fazla özel üniversite olsa da diğer meslek gruplarının da şikayeti olan akademik kadro yetersizliği beni endişelendiriyor.
Öğrenmek de bir beslenme türü
Öğrenmek, bence bir anlamda da beslenmek çünkü beden, zihin ve ruh bütünlüğü için öğretiler, tecrübeler de besinsel değer taşıyor. Siz bedeninizi doğru veya kötü beslediğinizde nasıl ki aldığınız cevap farklı oluyor, aynı şekilde öğretiler ve tecrübeler de hayatı şekillendiriyor, her olayı değerlendirme biçiminiz ve verdiğiniz tepkiler farklı oluyor.
Bu yüzden beslenme sorumluğumuzun anne karnından itibaren bize emanet olan bedene iyi bakmak için kutsal bir görev olduğunu düşünüyorum.
Beslenme, sağlığın her alanında etkili. Hastalıkların birçoğunda düzensiz ve sağlıksız beslenmenin etkisi var. Obezite, diyabet, tansiyon, kanser gibi birçok hastalık hakkında koruyucu veya tedavi edici öneriler, özel günlerde beslenmeyle ilgili tavsiyeler, sağlığın iyileştirilmesi ve geliştirilmesi anlamında sorumluluk taşıyoruz. Böyle düşününce bir anlamda öğretmenliğin farklı bir boyutu gibi geliyor. Bu yüzden bu mesleği yaptığım için mutlu oluyorum. Hep söylediğim gibi, seçme şansım olsa, yine dünyaya gelsem yine bu mesleği seçerim.
Bu vesileyle Tarsus-Mersin-Ankara eğitim yolculuğumdaki tüm öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum. Özellikle de diyetisyenlik mesleğiyle tüm hayatımın şekillenmesi ve büyük bir mutlulukla yaptığım işimde hâlâ bana destek olan ve yardımlarını esirgemeyen başta mesleğimizin kurucusu ve duayeni Ayşe Baysal olmak üzere tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutlarım.