Bu kararı vermenin zorluğunu anlıyorum. Kilo vermek ve davranışı değiştirmek her birey için aynı kolaylıkta olmuyor. Üstelik verdiğiniz kiloyu korumak zayıflamaktan daha da güç. Çalışmalar gösteriyor ki, diyet yapanların yüzde 95’i verdikleri kiloları bir sene içerisinde geri alıyor. Toplumda her geçen gün artan obezite sorununa, insanlara yardım etmek ve kendilerini fazlalıklardan kurtarmak için bir çözüm bulunmalı. Yeni yapılan bir çalışma bu konuda bizi doğru yöne götürüyor.
Brown Üniversitesi’ndeki çalışmanın amacı, kilo veren insanların bu süreçte ne kadar başarılı olduklarını görmeye yönelik. Dört bin 500 kişiden fazla insanla bir çalışma grubu oluşturuldu. Her birey en az 13 kilo vermek ve bir sene boyunca bu verdiği kiloları korumak zorundaydı.
Başarı, güçlenmeyi sağlıyor
Kilo vermede başarılı olmak için, bu işi ciddiye almak ve sadece yemek seçimleri için değil hayatta alınan diğer kararlar için de çevreyi kontrol etme becerilerini geliştirmek gerekiyor. Örneğin, kişi iş yerinde yaşadığı stresten dolayı duygusal olarak aşırı yemek yiyor olabilir. Stres yaratan faktörleri keşfetmek ve bu durumu değiştirmek için kendinizi güçlendirmenizda fayda var. Daha iyi yemek seçimleri yapabilmek de diğer bir sonuç. Yapılandırılmış yemek ve egzersiz programından kopmamak, amaçlarınıza ulaşmada yardımcı olacaktır. Etrafınızdaki dünyaya nasıl tepki verdiğiniz konusunda bir kez daha düşünmenizin kilo vermede anahtar faktör olduğunu fark ettiğinizde, beslenme ve egzersiz alışkanlıklarınızı yapılandırmada kendinizi daha başarılı hissedeceksiniz.
HBHÖ ölçeği
Araştırmayı yürüten Dr. Inga Treitler ve ekibi; bu insanların hayata bakış açılarını, düşünce süreçlerinin yedikleri yemeklerle nasıl ilişkili olabileceklerini değerlendirmek üzere bir ölçek kullandı. Bu ölçeğin adı; Hermann Beyin Hakimiyet Ölçeği (HBHÖ). HBHÖ’yü puanlama, insanların ne şekilde düşünmeye meyilli oldukları hakkında bilgi sağlıyor. Bu 120 soruluk ankete verilen cevaplara göre, insanlar dört farklı kategoride gruplandırılıyor:
Mantıklılar: ‘Tip A’ya dahil olanlar, karar verme süreçlerinde beyinlerinin sol üst yarım kürelerini kullanıyor. Daha çok mantıklarını takip edip, matematiksel düşünmeye meyilliler. Durumları aşırı analiz ederler. Diyet konusundaysa bu kişiler kiloları hızlı bir şekilde azalmazsa, kolayca diyetten vazgeçmeye başlıyor.
Kontrollüler: Karar verirken sol alt beyin yarım küresini kullanan insanlar çok kontrolcü, disiplin ve düzeni korumaya yatkın insanlardan oluşuyor. Rutini severler ve aynı işi tekrar tekrar yapmaktan dolayı rahat hissederler. ‘Tip B’ olarak adlandırılan bu kişiler, çok iyi yapılandırılmış diyet programını ve egzersiz planlarını takip etmede başarılı.
Duygusallar: ‘Tip C’ kişilerse karar verirken sağ alt çeyrek kürelerini kullanıyor. Bu insanlar duygusal, maneviyatçı ve sosyal. Duygularının yemek yemeye teşvik etmesinden dolayı yapılandırılmış diyet planını takip etmede sıkıntı çekiyorlar.
Risk severler: Beyinlerinin sağ üst çeyrek kürelerini kullanan insanlar da ‘Tip D’ kişileri olarak biliniyor. Bunlar, risk almayı çok seviyor, sıkı diyetle egzersiz planını takip etme monotonluğundan çabuk sıkılıyor. Bir an önce kilo vermek için sıklıkla ‘moda diyet’leri takip ediyorlar.
Araştırmacılar karar verme süreçlerinde ağırlıklı olarak Tip B kişilerin kiloları daha rahat verdiklerini ve bu verdikleri kiloları da koruduklarını buldu. Bu insanlar, diyetin yapılandırılması ve egzersiz planıyla kararlı hale geliyor. Diğer gruptakilerse kilo vermede başarılı ancak yaşamlarına disiplini dahil edebilme ve organizasyon yapabilme konularında daha iyi olabilmek için bu duygular üzerinde çalışmaları gerekiyor. Kilo vermede başarılı olabilmek için, kilo verme amacının çok net ortaya konulması ve duygusal farkındalığın üzerine gidilmesinde fayda var.