Dilara Koçak

Dilara Koçak

bilgi@mezurasaglik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

4 Şubat, Dünya Kanser Günü’ydü. Dünyada her yıl 14 milyon kişinin kansere yakalandığı rapor edildiği ve 2030 yılındaysa bu rakamın ikiye katlanacağı düşünülüyor. Ülkemizde de durum pek iç açıcı değil.
Kanser oluşumuna sebep olabilecek birçok etmen var. Genetik, bunların başında geliyor fakat çevresel etmenler de büyük oranda bu hastalığı etkiliyor. Çevresel etmenlerin başında sigara ve alkol kullanımı, enfeksiyonlar ve kötü beslenme alışkanlıkları da sayılıyor. Özellikle beslenmenin ve beslenme alışkanlıklarının yüzde 25-30 oranında kanser oluşumuna etki gösterdiği biliniyor.
Amerikan Kanser Derneği, birçok kanser türünden korunmak için ortak öneriler hazırlamış, işte sizin için derlediklerim;
Kırmızı ve işlenmiş et alımını sınırlayın.
Aşırı tuz tüketimini sınırlayın.
Kalsiyum ve D vitamini seviyelerinizi kontrol ettirin.
Daha fazla sebze-meyve yiyin.
Rafine tahıl ürünleri yerine tam tahılları seçin.
İdeal kilonuzu koruyun,
fazla kilodan kaçının, özellikle karın bölgesinde oluşan obeziteyi önlemeye çalışın.
Sigara kullanmayın.
Aşırı alkolden kaçının.
Çok fazla ultraviyola ışınına maruz kalmamayın.
Fiziksel aktivitenin yoğunluğunu ve miktarını artırın.
Sevgili meslektaşım ve arkadaşım Uzm. Diyetisyen Dilşat Baş’ın ‘Beslenmenin Kanser Tedavisindeki Gücü’ isimli kitabı, kanser hastaları için basit ve etkili bir beslenme rehberi. Ben de bugün sizlerle kitaptan dikkat çeken bir kaç paragrafı paylaşmak istedim.
Beslenmeyi etkiliyor mu?
Evet, hastalığın kendisi ve tedaviye bağlı oluşan yan etkiler (ağırlık kaybı, iştahsızlık, bulantı, kusma, kabızlık, ishal vb.) nedeniyle beslenme yetersizliği oluşmaktadır. Ağırlık kaybı, kanser hastalarında ilk belirti olarak karşımıza çıkar. Tümörün cinsine göre değişmekle birlikte, yüzde 30-70 hastada ağırlık kaybı görülür.
Kanser tedavisinin etkinliğini ve hastanın yaşam kalitesini yeterli ve dengeli beslenme planıyla güçlendirebildiğimizi biliyoruz. Yine de beslenmenin omuzlarına olağanüstü sorumluluk yüklenmemeli, mucize sonuçlar yaratcağı yönünde beklentiye girilmemelidir. Çünkü kanser tedavisinde ‘süper’ veya ‘mucize’ besin yoktur. Dünya üzerinde hiçbir besin tek başına ‘süper’ değildir. Tam tersine, farklı besinlerin içeridiği çeşitli ögeler bir araya geldiğinde ‘sağlıklı yaşam için’ birlikte çalışırlar.
Yeterli beslenme, vücudumuzun ihtiyacı olan enerji, besin ögesi ve diğer bioaktif maddelerin yeterli olarak alınmasıdır. Dengeli beslenme, besin ögelerinin öğünlerde dengeli olarak tüketilmesi; sağlıklı beslenmeyse, besinlerin hazırlama ve pişirme sırasında sağlık için zararlı hale gelmesinin önlenmesi ya da varsa yapılarında sağlığı tehdit eden ögelerden arındırılmasını sağlamaktır. Yani tükettiğimiz besinler kadar, onların hangi koşullarda saklandığı ve hazırlandığı da sağlıklı beslenme için önem taşıyor.

Antioksidanlar

KANSERDEN KORKMAYIN KORUNUN
Kanser denince akla ilk gelenlerden biri de antioksidanlar oluyor. Günlük beslenmeyle yeterli antioksidan alımının birçok kanser türüne karşı koruyucu olabileceği biliniyor. Sevgili Dilşat bu konuyla ilgili kitabında şöyle diyor:
Özellikle meme kanseri hastalarına, selenyum, kurkumin (zerdeçal), C, E vitaminleri ve resveratrolle antioksidan içeriği zenginleştirilmiş bir beslenme programı önerilir. Üzüm, üzüm ürünleri, fıstık, dut ve kızılcık, resveratrol açısından zengindir. Bitkisel yağlar, kuruyemişler, tahıllar, kuru baklagiller, tatlı patates ve avokado, E vitamininden, turunçgiller, kivi, kavun, mango, çilek, biber, brokoli, domates gibi sebze-meyveler de C vitamininden zengindir. Deniz ürünleri, et ve tahıllarsa selenyum içerir.