2007’den beri yazılarımla size ulaştığım Milliyet’teki köşemin adının ‘İyi Yaşam’ olduğunu biliyorsunuz. Aslında bu kavramı kullanmaya patentli olarak 2006 yılındaki ilk çalışmam ‘İyi Yaşam Günlüğü’yle başladım. Daha sonra TV programlarımı ve kitaplarımı hep ‘iyi yaşam’ bakış açısıyla anlattım.
İyi Yaşam Günlüğü, Türkiye’de kitap / ajanda olarak bir ilk ve her yıl içeriği yenilenerek yayınlanıyor. Hatta pek çok benzerinin yapıldığını görüyorum. İyi çalışmalara örnek olmak mutluluk verici ama emeğe saygı duyulması da gerekiyor.
21 yıldır devam eden meslek hayatımda umarım siz sevgili okuyucularım için ‘iyi yaşam’ felsefesini oluşturabilmişimdir.
Bugün bir kez daha ‘iyi yaşam’ için bakış açımızı gözden geçirelim istedim.
Hepimiz kimseye muhtaç olmadan ve özgür şekilde iyi bir yaşam sürmeyi hedefliyoruz. Hayattan daha fazla tat almayı amaçlıyorsak, bakış açımızı iyi yaşamaya çevirmeli, özellikle beslenme alışkanlığımızın bizi olumlu ya da olumsuz nasıl etkilediğini öğrenmeliyiz.
Beslenme düzeniniz kendinizi çok kötü ya da tam tersi harika hissetmenize yol açabilir. Tamamen ortadan kaldırılabilen mide sıkıntıları, egzama, eklem ağrıları, yüksek stres, enerji düşüklüğüyle uğraşmaktan bıkmış olabilirsiniz. Kendinizi şişman ve mutsuz görmekten yorulmuş, bazı şeyleri artık yapamamaktan sıkılmış hissedebilirsiniz. Kısacası hayatınızın tadı kaçmış olabilir.
Sağlıklı yaşamak isteyenler arasında ‘sağlıklı olmak için kilo vermeliyiz’ diye yaygın bir inanış var. Umarım bu sınırlı bakış açısı, sizin de geçerli değildir. Çünkü doğru olan ‘sağlıklı olmak için kilo kaybetmezsiniz, kilo kaybetmek için sağlıklı olursunuz’dur.
Burada anlatmak istediğim, yaşam tarzınızı değiştirmek için yediklerinizi değiştirmezsiniz. Yediklerinizi değiştirerek, yaşam tarzınızı değiştirirsiniz. Önce bakış açınızı değiştirirsiniz. Değişen bakış açınız yediklerinizi, yedikleriniz de yaşam tarzınızı değiştirir. Beyin böyle çalışır.
Hayır demeyi bilin
İştah kontrolü yapamayan ve ikram edilen her şeye evet diyen bazı bireyler, hemen şuracıkta ölmeden bunu yiyebiliyorsam hayatın keyfi bu diye düşünür. Bazı gıdalar sadece lezzet odaklı olduğundan tabii ki yenmesi güzeldir ama bedenimiz bizimle aynı fikirde değil! Bağışıklık sistemimiz ve hormonlarımız bu yiyeceklerin içindeki birçok maddeyi sevmez ve mücadeleye başlar.
Yiyeceklere ‘diyette olduğumuz’ için değil, ‘bedene faydalı olmadığı’ için hayır diyebilmeliyiz. Bizi nasıl hissettirdiklerini, performansımızı nasıl düşürdüklerini, nasıl şişmanlatıp hasta ettiklerini biraz gözlemleyince anlamak hiç de zor değil.
Bazı yiyecekler sizi sevmiyor
Diyetinize kısıtlayıcı olarak değil, özgürleştirici olarak bakın. ‘İyi yaşam’ tarzınız sizi sevdiğiniz gıdalardan değil, sizi sevmeyen yiyeceklerden uzak tutuyor. Gerçekten bu kadar basit: Vücudunuza zararlı olan şeyleri öğrenin ve yemeyin.
Tüm bunları anladığınızda, mahrum olmuş ya da yasaklanmış hissetmez, tam tersine etkisinde olduğunuz yiyeceklerin iyi yaşamanızı nasıl kısıtladığını görürsünüz. Kendinizi zararlı gıdaların baskısından kurtarabilir ve ‘yiyemem’den, ‘tercih etmiyorum’a geçebilirsiniz. Buna alıştığınız zaman, artık şişman değilsinizdir. Daha iyi performans gösterir, daha iyi hissedersiniz.
İyi yaşam jokeri kullanın
Bazen bedeninizin sevmediği ama sizi şımartan yiyecekler olabilir. Bu durumda oyundaki hakkınızın sonsuz joker olmadığını hatırlayın. Joker kullanırken oyuncu veya kart değişikliğini, kalori dengesi veya egzersizle değiştirebilirsiniz.