Yazar Anthony Greenbank, “Zor günlerde ayakta kalabilmek için Einstein’in beynine, Herkül’ün kaslarına, ralli sürücüsünün reflekslerine ihtiyacınız yok. Ne yapacağınızı bilin, yeter” demiş. Bu sizin, beslenme tarzı değişikliği çabalarınız için de geçerlidir. “Ne yapacağınızı bilin, yeter.”
Birçoğumuz için her değişim, yeni ümitler doğurur. Yeni popüler diyetler, yeni terapiler, mucize besinler...
Ne gariptir ki ezelden beri süregelen bu vaatler hemen her zaman başarısızlıkla sonuçlanır.
Peki biz neden durmadan kandırılıyoruz? Çünkü, sonucun başarısızlık olduğunu bilsek de zorlanmadan başarılı olacağımıza inanıyoruz, en kısa yoldan değişikliği gerçekleştirmek istiyoruz.
Beslenme tarzını değiştirmek isteyen bazı insanların başarının şans, alınyazısı veya sahip olmadıkları bazı şeylere bağlı olmadığını öğrenmemeleri büyük bir talihsizlik. Bu kişiler hedeflerine doğru ilerlerken bazen bir duvara çarpıyor, devam etmeye çalışmak yerine vazgeçiyorlar.
Aslında ilerlemek için bilgi almayı seçselerdi, önlerinde duran duvarın harç ve tuğladan değil, sadece karton ve tutkaldan yapılmış olduğunu fark edeceklerdi.
Acı çekmemek için...
Konu beslenme tarzınızı değiştirmek ve doğru kilonuza ulaşmak olduğunda, bilmeniz gereken şey şudur: Tüm değişimler gibi beslenme tarzı değişikliği de birçok bilgi içerir. Bu da değişimin bazı yönlerden sizi zorlaması demektir.
Değişiklik bilgi içerdiği için öncelikle kendinizi bilgiye açmanız gerekir. İşte bizi zorlayan da budur. Her aldığımız bilgi bizi zorlamaya başlar.
Biz doğal olarak acı çekmeyi önlemek için programlanmışız. Bu bizim bilime, tıbba ve psikolojiye neden çok güvendiğimizi kısmen açıklıyor. Biz de değişimin acısını kabul etmek yerine, acıları önlemeye daha fazla odaklanıyoruz.
Kilo vermek, almak, korumak ya da herhangi bir hastalık nedeniyle belirli bir beslenme programı için kliniğimize gelen danışanlar, çoğunlukla bizim kendisine hızla çare bulmamızı bekliyor. Biz tabii ki bunu gerçekleştirebiliriz. Örneğin hızla kilo verdirtebiliriz. Ancak bu,
sadece bir yara bandı görevi görür. Yani geçicidir, kalıcı değil.
Bir diyetisyen olarak benim başarı anlayışım sadece kilo kaybı değil, doğru ve gerçekçi hedeflerin belirlenmesi ve verilen kilonun korunmasıdır. Amaç alışkanlıkların değişimidir, yaşam tarzı değişikliğiyle değişimin kalıcılığını garanti altına alınır.
Zorlanma değil, öğrenme süreci
Davranış değişikliği sürecini zorlanma değil, öğrenme süreci olarak görmenizi tavsiye ediyorum. Aynı zamanda eğer geçici ile kalıcı değişim arasındaki farkı öğrenirseniz, aynı acıyı sürekli çekmeniz gerekmez. Değişiklik yapmaktan sizi her ne alıkoyuyorsa, onu keşfetmek ve düzeltmek, sonunda da “İşte budur!” diyebilmek sizi kalıcı çözümlere ulaştıracaktır.
Ama birçok insan için bu imkansız gibi. Bu kişiler, ‘ne kadar çok çalışırsan o kadar başarısız olursun’a inanıyor. Benim size buradaki önerim, her bir sorunu tespit ettiğinizde, soruna değil, çözüme odaklanmanız olacak. Yolunuza çıkan her bir engeli kocaman bir dağ olarak değil, yolunuzun üzerinden kaldırıp atabileceğiniz bir çakıl taşı olarak görmeniz...
Engelleri kaldırarak ilerlediğinizde ve değişimle ilgili hedefinize ulaştığınızda, özellikle değişimin kalıcı olduğunu fark ettiğinizde, “İşte budur!” diyeceksiniz. Bundan eminim!