Dünyanın 2018 yılında ürettiği gıdanın, 1 Ağustos’ta tükendiğini ve bunun en önemli sebebinin gıda israfı olduğunu biliyor muydunuz? Her yıl gezegenimizin, bir yılda yerine koyabileceği doğa kaynaklarının bittiği gün Dünya Limit Aşım Günü olarak kabul ediliyor.
Yani dünyaya borçlanıyoruz...
1970 yılında aşım gününün aralık ayında olduğu biliniyor. 2000’deyse eylül ayına kadar geriliyor ve eylülden sonra kullandığımız her kaynak için, bir sonraki seneye borçlanıyoruz.
2018 itibariyle de aşım gününün korkunç bir şekilde hızlandığı biliniyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) paylaştığı bilgilere göre, Dünya Limit Aşım Günü, 2015 yılında 13 Ağustos, 2016’da 8 Ağustos, 2017’de ise 2 Ağustos olmuştu.
2018’de 1 Ağustos olması, kötüye gidişin biraz yavaşladığını gösteriyor ama yine de durum kritik ve önlem alınması gerek...
Aslında yeterli olmasına rağmen ihtiyacı olan insanların gıdalara erişimi sağlanamadığından açlık sürüyor ve araştırmalar, dünya genelinde meydana gelen kayıp ve israfın yalnızca dörtte birini önleyebilirsek, bunun 820 milyon aç insanın beslenmesine yeteceğini gösteriyor. İsrafın bu hızla devam etmesi, doğal yaşam akışının 2030 yılında kilitlenebileceğine vurgu yapıyor... Aslında insanlık bir yıl içinde üretebileceğinden çok daha fazla kaynak kullanıyor ve diğer yıla borçlanıyor.
Nedeni nedir?
Bu sebepten gıda israfı benim de çok hassas olduğum konuların başında yerini alıyor. Öyle ki ben de 2018 sonu itibarıyla bu konuda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile ‘Sıfır Atık Sıfır Açlık’ proje destekçisi olarak çalışmaya başladım. Amacım, gıda israfını en minimum seviyeye indirmek ve sürdürülebilir beslenme kavramını hayatımıza yerleştirmek. Çünkü her yıl yaklaşık 1.3 milyar ton gıda israf ediliyor. Aslında bu miktar, üretilen toplam gıdanın üçte biri, yani yüzde 30-35’i... Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yılda 1.7 milyar ekmek ve 18 milyon ton meyve-sebze israf oluyor. Önlemek için ilk olarak mutfaklarımızdan başlamalı.
Neler yapabiliriz?
Birçok insan meyve-sebzelerin nasıl depolanacağı konusunda bilgi sahibi değil. Bozulmalarının en önemli nedenlerinden biri de, fazla miktarda su içermeleridir. Mikroorganizmaların üreyip, çoğalmaları için neme ihtiyacı vardır ve faaliyetlerinin durdurulması suyun dondurulmasıyla sağlanır. O yüzden buzdolabınızda biraz daha dursa çürüyecek olan meyve-sebzelerinizi dondurarak, onlardan daha uzun süre yararlanabilirsiniz. Ben de çoğu zaman taze sebzeleri derin dondurucuda saklıyorum ve akşamları öğün olarak tüketiyorum. Yine bakıyorum ki buzdolabındaki muzlar çilekler yumuşamaya başlamış, direkt küçük parçalara bölüp derin dondurucuya attığımda, sonrasında hem ara öğün olarak tüketimimi kolaylaştırıyor hem de atığı önlemiş oluyorum.
Etilen gazına dikkat!
“Buzdolabımda sebze-meyvelerim çok çabuk bozuluyor” diyorsanız, daha fazla etilen gazı üreten yiyecekleri üretmeyenlerden ayırmak, gıda israfını önlemenin bir başka yolu olabilir. Etilen, doğal yollarla üretilen, birçok meyve-sebzenin büyümesini, gelişmesini ve depolama süresini etkileyen bir gazdır. Aynı zamanda gıdalarda bozulmaya da neden olabilir. Olgunlaşma sırasında etilen gazı üreten yiyeceklerin bazıları; muz, avokado, kavun, şeftali, kayısı, armut, elma, erik, domates, ayva ve incirdir. Bu besinlerin etilene duyarlı olan kabak, bezelye, ıspanak, brokoli, marul, salatalık, karpuz, bakla ve biber gibi gıdalarla aynı yerde muhafaza edilmesi, bozulmalarını kolaylaştırır.