Obezitenin kanserle ilişkilendirilmesi, 2000’li yılların başına denk geliyor. ABD’de yapılan kapsamlı bir çalışmaya göre, erkeklerde tüm kanser ölümlerinin yüzde 14’ü, kadınlardaysa yüzde 20’si aşırı kiloya bağlı.
50 yıl önce kanser sebepleri büyük oranda bilinmiyordu. 1963 yılında Amerikalı araştırmacı Dr. Chester Southam, iyonlaştırıcı ışın ve kanserojen kimyasallara işaret etti. Ayrıca hormonların prostat, meme ve rahim kanserinin gelişimiyle ilişkili olduğunu; genetik faktörlerin de kanser kökenini etkilediğini belirtti.
2000’li yıllara geldiğimizde obeziteyle birlikte kanser vakaları da artıyordu ve 2002 yılında, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, aşırı vücut ağırlığının pek çok kanser türüyle ilişkili olduğuna dair yeterli kanıt olduğunu açıkladı.
Obezite arttıkça kanser de artıyor
2003 yılında ABD’de 900 binden fazla yetişkinden oluşan bir çalışmaya göre, erkeklerde tüm kanser ölümlerinin yüzde 14’ü, kadınlardaysa yüzde 20’si aşırı kilodan kaynaklanıyordu. Obezite salgın haline geldikçe, tüm hastalıkların oluşumu ve tedavisinde diyet, fiziksel aktivite, obzite ve enerji dengesizliğinden bahseden çalışmalar arttı.
Yaklaşık 500 bin kadının katılımıyla elde edilen başka bir çalışmaysa, meme kanserinden kaynaklı ölüm riskinin vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olduğu durumda (aşırı obezite) iki kat arttığı tespit edildi.
Düzenli aktivite ölüm riskini düşürüyor
Başka bir çalışma, menopoz öncesi ya da sonrası meme kanseri teşhisi konan kadınlarda yağ oranı fazlalığının, ölüm riskini yüzde 30 artırdığını söylemektedir. Fiziksel aktivite için gözlemlenebilir veriler tutarlı olmamasına rağmen, aktivitesi olanlarda ölüm riski yüzde 30 oranında düşebiliyor denilmektedir.
Meme kanseri teşhisi konan bin 436 kadında yapılan bir çalışmada, teşhisten sonra yüzde 10’dan fazla kilo alan kadınlar, teşhis öncesi kilolarını koruyan kadınlarla kıyaslandığında daha kötü bir yaşama sahip olmuşlardır.
Kansere karşı durmak için sağlıklı kiloda olmak, iyi beslenmek ve fiziksel olarak aktif bir yaşam sürmek çok önemli.
Sağlıklı kilo kaybı yaşam kalitesini artırıyor
Menopoz sonrası Amerikalı kadınların yüzde 70’inin aşırı kilolu ya da obez olduğuna bakarsak, meme kanseri riskinde ve ilerlemesinde diyet, fiziksel aktivite ve yağ miktarının fazla olmasının rolü oldukça önemlidir. Kanseri önlemede diyet ve fiziksel aktivitenin rolü, geleneksel enerji denge modelinden önemlidir. Örneğin son araştırmalar, düzenli aktivitenin meme kanseri riskini azalttığı ve yağ miktarının, cinsiyet hormonlarının, insülin direnci varlığının, adipokin, kronik inflamasyon ve bağışıklık fonksiyonu içeren biyolojik yollar aracılığıyla kanserle ilişkilendirildiğini göstermektedir. 50 yıllık veriler hâlâ başlangıç niteliğinde olmasına rağmen, araştırmacılar bazı yiyeceklerin ve beslenme şekillerinin, kanser, metabolik hastalık ve iltihaplanma karşıtı olabileceğini de ileri sürmektedir. Devam eden araştırmalar, zerdeçal, zencefil ve bazı başka bitkilerdeki flavanoidlerin, iltihaplanma karşıtı özelliklerini ve baharatların bileşenlerini inceliyor.
Bu noktada besinler ve bazı özel diyetler yoluyla hastalığın iyileşeceğinden medet ummak ve tedavi ile bir tutmak kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir. Dengeli beslenme ve sağlıklı kiloda aktif bir yaşam sürmek, sadece kanser değil tüm hastalıklara karşı mücadele için birinci adım olarak görülmelidir.
ERKEN TANI ÖNEMLi
50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, yaşça daha küçük kadınlardan 4 kat fazladır. Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların, hastalığa tutulma olasılığı, diğer kadınlara göre daha fazladır. Bu gruptaki bireylerin hekim kontrolünde olması önemli. Ailesinde öykü olmasa bile 50 yaş üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir defa hekime başvurarak muayene olmalı ve mamografi çektirmeli çünkü hastalık, ne kadar erken evrede saptanırsa tedavi olanağı ve seçeneği o kadar fazla.