Şişmanlıkla savaşırken iç sesleriniz, yemek yemekten daha büyük düşmanınız hale gelir. Bugünkü yazımızda bu düşüncelerin neler olduğunu öğrenecek, kısır döngüden nasıl çıkabileceğinizle ilgili ipuçları bulacaksınız
Eğer siz de sürekli kilo alıp veren yo-yo grubundaysanız Mezura kliniğimizin uzman psikologu Sevilay Sitrava ile hazırladığımız bu yazıyı kilo vermek konusunda moraliniz bozuldukça birkaç kez okumanızı tavsiye ederim.
Kendimize koyduğumuz başarı baskısına rağmen hedeften caydığımızda ortaya çıkan duygusal beslenmeyle aslında bedenimizi cezalandırıyoruz. Dolapta asılı duran pantolonlarınızı düşünün. Size olmuyorlar. Bu durumda kendinizi çirkin ve değersiz hissediyorsunuz.
Kilo verme amacınız güçlü değil ve bilinçaltınız yeni yeme biçimine hazır değilse kendinizi bu şekilde eleştirmeniz, diyeti bırakmanızla sonuçlanır. Kendinizi avutmak için de büyük ihtimalle hemen buzdolabının önüne gitmek istersiniz.
Cesaretinizi kıran ve pes etmenize sebep olan, kendinize söylediğiniz sözleri tanımlamanız gerekir. Fazla yediğinizde kendinizi hırpalamayın. Kabul edin ki, kendinizi aldatır bir şekilde davrandınız. Belki, hatalarınız için kendinizi henüz fırçalamıyorsunuz, ancak başarmak için kendinize düzensiz baskı uyguluyor olabilirsiniz.
Kendinize “İki ay sonra 15 kilo vermek zorundayım” ya da “Hiçbir zaman bu işi başaramayacağım” gibi şeyler söylediğinizde, duygusal karmaşanın içine düşmüş oluyorsunuz, aynı kilo vermedeki hayal kırıklığı gibi.
Belirlenmiş bir zaman diliminde kilo vermek sağlıklı bir amaç olabilir, ancak düşüncelerinize mükemmelliyetçi tavır sızdığında bu, başarıya ve mutluluğa engel olabilir. Konfor alanınız daraldıkça diyet sıkıcı hale gelir.
İşte bizi sabote eden düşünce kalıpları...
“Zayıf olmak zorundayım": Uzun dönemli sağlıklı beslenme yaklaşımını zayıflatarak, çaresiz bir bakış açısını yanısıtır. Ayrıca, mükemmelliyetçilik de bu düşünce tarzının içine işler, “Sadece zayıf olmak zorunda değilim, ayrıca mükemmel olmak zorundayım” mesajı sizi zorlar.
"Doyana kadar yemek zorundayım": Eskiden insanlar, yemek kaynaklarının çok kıt olduğu bir çevrede yaşadı. Atalarımız vahşi hayvanları yakalayıp, onları yemek zorundaydı. Ancak bizler fast food restoranlarında en büyük boy mönüleri bile yiyebiliyoruz.
"Hızlı sonuca ihtiyacım var": Acele sonuçlar için olan ihtiyaç, aslında uzun dönemli amacınıza yönelik sorumluluğunuzu baltalıyor. Hızlı çözümlerden yarar sağlamak çok zordur, vazgeçin.
"Konfora ihtiyacım var": Yalnızlık, depresyon ve kaygı gibi duygulardan kaçınmak için birçok insan yemeği kullanıyor. Yağlı, şekerli yemekler anlık rahatlık sağlar ve diğer olaylardan uzaklaşmanıza destek olur. Ancak sorunun üzerini kapamak yerine anlamak, farkına varmak ve çözüme gitmek tek çözümdür.
"Kendimi çok kötü hissediyorum": Bazıları için, aşırı kilolu olmak hayal edilebilecek en kötü şey. Bu duygu, sizi kontrolsüz ve umutsuz hale getirebiliyor. Kilolu olmak, dünyanın sonu değil. Farklı konulardaki başarılarınızı hatırlayın ve güveninizi tazeleyin.
"Bir diyete bağlı kalmak tolere edilecek şey değil": Bu düşünce tarzı sizi çaresiz kılar. Hayal kırıklığına uğrayan kişiler, çabuk ve hızlı çözümler ister. Böylece moda diyetlerle aklınız çelinebilir. Ancak moda diyetlere inanan kişilerin yüksek oranda bu yanlıştan musdarip olduklarını da biliyorsunuz. Kısa dönem için diyet yaptığınızda, sabır ve istikrarı gerektiren stratejileri öğrenmemiş oluyorsunuz.
"Ben değersizim": Fazla kilolu olmak, zayıflık ya da değersizlik olarak görünmeye neden olabilir. Birçok insan bu şekilde hissettiğinde de motive olamaz. Kilolu olsanız da olmasanız da aynı değerdesiniz...