Geçtiğimiz pazartesi yani 14 Kasım, Dünya Diyabet Günü’ydü. Artık birçoğunuzun bu hastalık hakkında az çok bilgi sahibi olduğunu biliyorum. Uluslarası Diyabet Federasyonu’na göre,
11 yetişkinden biri diyabetli.
Yedi doğumdan biri gebelik diyabetinden etkileniyor.
542 bin çocuk, Tip1 diyabet hastası.
Her altı saniyede bir kişi, diyabet hastalığından hayatını kaybediyor. (Vefat edenlerin sayısı 5 milyon.)
Üzülerek söyleyebilirim ki; ülkemizde de durum hiç iç açıcı değil. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun yayımladığı Diyabet Atlası’na göre Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında diyabet görülme sıklığının en yüksek olduğu ülkelerden.
Diyabet, metabolik rahatsızlıklardan olan ve yaşam kalitesini, sağlıklı yaşamı etkileyen bir hastalık. Glukoz, beyin ve diğer organlar için enerji kaynağıdır. Yalnız hücrelerin bu glukozu kullanabilmesi için insülin hormonuna ihtiyacı vardır. Vücutta yeterli derecede insülin bulunmazsa, glukozun enerji olarak kullanımı da mümkün olmaz. Çünkü kandaki glukozu hücrelere insülin götürür.
Yokluğunda kanda glukoz birikir. İşte bu olayın gerçekleşmesi, diyabet yani kandaki şekerin yüksek olması olarak isimlendirilir.
Diyabet, kesin tedavisi olmayan bir hastalık gibi görünse de aslında erken teşhis, doğru tedavi ve düzenli beslenmeyle yönetilebilir ve ilerlemesi engellenebilir.
Tek bir diyet örneği yok
Kişiye göre hazırlanmış bir beslenme programı, diyabetlilerin sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürebilmeleri için tedavinin temelini oluşturur. Özellikle Tip 2 diyabetliler için hazırlanmış iyi bir beslenme planı, kan şekerini normal düzeylerde tutmaları için önemli.
Her kişi farklı olduğu için diyabetli bireylerin diyetleri de yaşam şekillerine göre farklılık gerektirir.
Diyabetliler için bir tek diyet örneği yoktur. Beslenme planı hazırlanırken en önemli nokta, aksi bir durum yoksa diyabetli kişinin vücut ağırlığını korumaya yönelik olmalı.
Protein, karbonhidrat ve yağlar, gereksinmeleri karşılayacak düzeylerde tüketilmeli.
En az beş öğün beslenmeli.
Alkol tüketimi sınırlandırılmalı.
Beslenme planı yeterli ve dengeli olacak şekilde hazırlandığında, kan şekeri normal seviyelerde kalır.
Bazı diyabetlilerin doğru vücut ağırlıklarını sağlayarak hipertansiyonla ilgili rahatsızlıklarında iyileşme olduğu görülmüştür.
Karbonhidratlar: Toplam alınan günlük kalorinin yaklaşık yüzde 50-60’ı karbonhidratlardan sağlanmalı. Lif oranı yüksek, rafine olmamış, kepekli ekmek, kepekli pirinç, makarna ve kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmeli. Bir gram karbonhidratla dört kalorilik enerji sağlanır.
Şeker: Meyveden gelen şeker, saf şekere göre kan şekerini daha az yükseltir. Bu nedenle yanında proteinli bir besinle meyve tüketilmesi ara öğünlerde tercih edilmeli. Meyvelerin soyulmadan yenmesi, lif açısından iyi olur ve kan şekerinin hızlı yükselmesini engeller.
Proteinler: Günlük alınan toplam kalorinin yüzde 12-15’i proteinlerden gelecek şekilde ayarlanmalı. Bir gram proteinle, dört kalorilik enerji sağlanır. Kaliteli protein kaynağı olan yumurta, günlük beslenmede mutlaka yer almalı.
Yağlar: Günlük alınan enerjinin yüzde 30’u yağlardan gelecek şekilde düzenlenmeli. Bir gram yağ, dokuz kalorilik enerji sağlar. Doymuş yağ yerine doymamış yağlar olarak nitelendirilen sıvı yağ tüketimini artırmak uygundur. Sebze yemeklerine koyacağınız yağ miktarını, bir kilo sebzeye iki çorba kaşığı sıvı yağ olacak şekilde ayarlamalısınız.
Lif: Süpürge görevindeki posa, vücut tarafından emilmediği için kompleks karbonhidratlar olarak beslenmede yer almalı. Meyve-sebze ve kuru baklagiller posa açısından zengindir. Ayrıca karbonhidrat emilimini yavaşlatarak kan şekerinin hızla yükselmesini engeller. Günlük alınan posa miktarı 20-30 gram olmalı.
OBEZİTEYLE İLİŞKİSİ
Kan şekerini düşüren hormon insülindir. Obez olma durumundaysa pankreasta yapılan insülin hormonunun etkisi azalmakta ve direnç olmaktadır. Bu dirence karşılık vermeye çalışan pankreas, zaman içinde yorulur ve insülin yapımında çeşitli bozukluklar ortaya çıkmaya başlar. Vücut ağırlığında artış oluştukça diyabet olma riski de artar. Bu nedenle obez bireylerde vücut ağırlığının kontrolü sağlanmalı. Böylece diyabet ve diğer kronik hastalıklardan korunmada da önlem alınmış olunur.