Dilara Koçak

Dilara Koçak

bilgi@mezurasaglik.com.tr

Tüm Yazıları

Bağırsaklarımızda bulunan galaksiden artık herkesin haberi var. Burada yaşayan trilyonlarca bakteri olduğunu biliyoruz, bunlardan bazılarını dost, bazılarını ise düşman olarak tanımlamak mümkün. İçimizdeki bu galaksi sadece bedenimizi değil ruh halimizi de etkiliyor… 100 trilyon kadar simbiyotik bakteri vücudumuzda yaşıyor ve mikrobiyotamızı oluşturuyor. Öyle ki artık bağırsak mikrobiyotamızın vücudumuzun bir organı olarak nitelendirildiğinden bahsedebilirim. Bunların yaklaşık yüzde 95’i ise sindirim sistemi kanalımızda olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Haberin Devamı

Günümüzde onlarca hatta yüzlerce hastalıkla bağırsaklar direkt ilişkilendiriliyor, yapılan çalışmalar giderek artıyor. Peki mikrobiyotanızın henüz anne karnındayken şekillenmeye başladığını ve birçok faktörden etkilenebileceğini biliyor musunuz? Gelin bu faktörleri beş adımda inceleyelim.

1-Beslenme şekli  doğrudan etkili

Mikrobiyotamız üzerinde beslenmenin son derece etkili olduğunu biliyoruz. Öyle ki, bebeklikteki beslenme şekliniz bile bağırsaklarınız üzerinde söz sahibi. Araştırmalar, anne sütü ve mamayla beslenen bebeklerin mikrobiyotalarının farklı olduğunu gösteriyor. Mikrobiyotadaki değişimlerin yüzde 12’sinde genetik, yüzde 57’sinde ise beslenme ile ilgili faktörlerin sorumlu olduğu düşünülüyor. Kısa vadede beslenme değişimlerinin mikrobiyotaya etki ettiği ve mikrobiyotanın diyetteki değişimlerine bir gün gibi kısa sürede  cevap verebileceğini belirten araştırmalar var.

Bu noktada bağırsaklarınızı beslemek için probiyotik ve prebiyotikler aklınıza gelmeli. Yararlı bakterilerin profilini genişleten yiyecekler topluca probiyotikler olarak bilinirken, prebiyotikler bu bakterilerin gelişmesine yardımcı olan bileşiklerdir. Bağırsak dostu besinleri, sağlıklı bir beslenme planında aslında bolca tüketiyorsunuz. Yoğurt ve kefir listenin başında yer alırken, lahana ve pancar turşusunu da ilave edebiliriz. Elbette fazla tuzla hazırlanmamasına özen göstererek. Fazla tuz ve şeker, bağırsaklarınızın düşmanıdır.

Yüksek lif içeren besinler de prebiyotik deposu ve bağırsak dostudur. Ancak bu yiyeceklerin lif içeriğinin bir kısmı pişirme sırasında değişebilir; çiğ tüketmeye çalışın.

Haberin Devamı

2-Yaşadığınız çevre söz sahibi

Mikrobiyotamızı etkileyen bir diğer önemli faktör de çevre. Son zamanlarda çevresel kirliliğin insan ve hayvan sağlığı üzerine etkilerini inceleyen çalışmalardan biri, bağırsak mikrobiyotasındaki çeşitliliğinin sanayisi gelişmiş ülkelerde az olduğunu gösteriyor. Science dergisinde geçtiğimiz yıllarda yayınlanan kentleşme ve bağırsak mikrobiyotası arasındaki ilişkinin incelendiği çalışma ise şehir yaşamının getirdiği kirlilik gibi faktörlere bağlı olarak mikrobiyota çeşitliliğinin azaldığını belirtiyor.

İklim krizi ve çevre üzerindeki en büyük tehditlerden biri de plastikler... Soluduğumuz havadan tabağımızdaki besinlere pek çok noktada karşımıza çıkıyor. Öyle ki mikroplastiklerin anne sütünden akciğerlerimize, kanımıza kadar vücudumuzun pek çok yerinde rastlandığını belirten araştırmalardan bahsetmiştim. Bu mikroplastiklerin bağırsak mikrobiyotamız üzerinde uzun süreli sağlık sorunlarına neden olabilecek etkileri olduğu araştırılmaya devam ediyor. Birçok dost bakteri içeren anne sütünün mucizevi bir probiyotik ve prebiyotik olduğundan bahsederken, anne sütünde bile mikroplastik parçacıklara rastlanması durumun ciddiyetini gösteriyor.

Haberin Devamı

3-Bilinçsiz ilaç kullanımına dikkat!

Kış mevsimi geldiğini hissettirirken çoğu kişi soğuk algınlığı yaşıyor ve iyileşmek için ilaçlara başvuruyor. Size tavsiyem iyileşmek için doğal yolları denemeniz. Çünkü ilaçlar, mikrobiyotanızı etkiliyor olabilir. Örneğin proton pompası inhibitörleri, laksatif etkili ilaçlar ve non-steroid anti-inflamatuaar ilaçların (NSAİİ) mikrobiyotaya ciddi oranda zarar verebileceği düşünülüyor. Özellikle dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta da bilinçsiz antibiyotik kullanımı. Bunun sonuçlarından en önemlisi mikrobiyataya zarar vermek oluyor. Antibiyotik kullandığınız dönemlerde bağırsaklarınızı beslemeye özen gösterin.

4-Doğum yönteminin de rolü var

Mikrobiyotamızın anne karnında oluşmaya başladığından bahsetmiştim. Peki doğum yönteminizin de mikrobiyotamızı etkilediğini biliyor musunuz? Yapılan bir çalışmada normal doğum ile doğan bebeklerde mikrobiyotanın annenin genitoüriner sistem mikroorganizmaları tarafından oluştuğu bildirilirken, sezaryen doğumlarda ise deri flora mikroorganizmalarına benzer olduğu bildirilmiş. Yani bebeklerin bu yararlı mikroorganizmaları, normal doğum sırasında anneden aldığı belirtilirken, sezaryenle doğan bebeklerin doğum kanalından geçmediği için bu yararlı/dost bakterilerinden faydalanamayacağı belirtiliyor.

5-Kırmızı sağlık

Domatesin güçlü bir antioksidan olan likopenden zengin olduğundan ve sağlık için faydalarından bahsetmiştim. Microbiology Spectrum dergisinde bu ay yayınlanan yeni bir araştırma, iki hafta boyunca domates ağırlıklı beslenmenin bağırsak bakterilerin çeşitliliğini artırdığını ve mikrobiyotadaki faydalı bakterileri çoğaltarak bağırsak profilini iyileştirdiğini belirtiyor. Domatese sofralarınızda yer verin. Ama tabii ki mevsimine uygun beslenmeyi benimseyerek, domatesin bir yaz sebzesi olduğunu unutmayın. Kış mevsimi için domates konservelerinden faydalanabilirsiniz…